Seçim çalışmaları her geçen gün hararetini artırırken, hükümet özellikle ekonomik durumun iyileştirilmesi noktasında ciddi çalışmalar yapmaktadır. Halkın yaşam standartlarını iyileştirme adına her geçen gün ekonomik şartlar zorlansa da iktidar bütün gücü ile kaynak oluşturmak için elindeki bütün argümanları kullanmaktadır.
Bu süreçte diğer ihtiyaçlar da görmezden gelinmemiştir. Bir yandan terörle etkin mücadele devam ediyor. Diğer yandan iç güvenlik icraatlarına ağırlık veriliyor. Hem öğrencileri memnun edecek düzenlemeler gerçekleştiriliyor hem de sosyal hizmetler noktasında atılımlar yapılıyor. Kamu çalışanlarının özlük hakları sağlanırken TSK alt birim personeli ve güvenlik korucularının özlük hakları sağlanıyor. Mevcut AK Parti hükümeti, sahadaki çalışmalarını kesintisiz bir plan dahilinde gerçekleştirmeye devam ediyor. Seçim sonrasında gerçekleştirilecek hizmetler için de bir takvim hazırlanmış durumda.
Peki muhalefet ne durumda dersek, işte orada işler biraz karışık.
Seçime artık sayılı günler var. Buna karşın muhalefetteki aday depremi henüz atlatılmadı. Millet İttifakı’nın çok sesli kafa yapısı, çözüm odaklı olmaktan oldukça uzak. Son günlerde her biri birbirinden bağımsız hareket eden parti liderleri, halk nezdinde güvensizliğe neden oluyor. İstikrarsız bir seçim haritasını, iktidar hırsı takip ediyor. Halkın taleplerinin önüne iktidar hırsını koyan Millet İttifakı’nın dipsiz kuyu misali halkı kör kuyulara ittiği de görmezden gelinemez.
Hâlâ adaylık konusundan çıkıp da halka yararlı herhangi bir proje ortaya koyduklarını görmedik. Adaylık konusu da iyice arapsaçına dönmüş durumda.
Akşener’in gönlü hep Yavaş veya İmamoğlu’ndan yana idi ancak hayallerinin suya düşmesi ile Meral Hanım’ın motivasyon sorunu yaşadığını görmekteyiz. Zira Kılıçdaroğlu’nun adaylığına seçmen çekinceleri nedeniyle asla sıcak bakmadığını biliyoruz. Ancak İyi Parti’nin gemilerinin, adaylıkta adı geçen İmamoğlu’nun çıkan ceza kararı tartışmalarıyla dipsiz kuyulara yelken açtığını da görmüş olduk. Bu noktada umutlarının tükendiğini söyleyebiliriz. Umutsuz bir ortamın ardından partilerin milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) sunması ile istifa depremleri yaşadığına şahit olduk.
Milletvekili aday listelerinin YSK’ya sunulmasından saatler önce ise partilerde adeta bir kargaşa yaşandı. Özellikle Millet İttifakı ortağı CHP ve İyi Parti, YSK’ya listelerini sunmasından önce istifalar ve adaylıktan çekilmelerle çalkalandı.
İyi Parti içindeki kaos bitmek bilmiyor. İyi Partili Aytun Çıray’ın ‘oylarımız baraj altı’ itirafından sonra şimdi de bir başka isim parti yönetimini yerden yere vurdu. İyi Parti Şanlıurfa İl Başkanı Fedai Çakmaklı, Akşener tarafından aday gösterileceği vaadini aldığını ancak milletvekili listesinde kendisine yer verilmediği söyleyerek, ‘Partimizi hiç paraya sattılar’ demesi acaba paraya göre sıramı belirleniyor, sorusunu da akıllara getirdi.
Peki CHP’de durumlar nasıl derseniz Atatürkçü geleneksel yapı bu durumdan hiç hoşnut değil diyebiliriz. Köklü olan CHP camiası ilk kez bu denli çizgisinden taviz verdi. Bu tavizlerin neler olduğunu soracak olursanız, laiklikten tutun üniter yapıya, Atatürk devrimlerinden ülkenin bölünmesine kadar birçok taviz verildiği aşikardır.
CHP kurmay aklının çoktan çizgiden çıktığını ve bundan böyle sosyalist enternasyonal bir akla evrildiğini köklü CHP’liler dahi kabulleniyor. CHP’nin var olan devrimlerini ayaklar altına aldığını, bundan böyle küresellerin taşeron aklına hizmet için bütün çabası ile sahada bir aparat olma dönemine girdiğini söylüyorlar. Devrimleri ve söylemleri ile çelişkiye düşen bir CHP önümüzdeki süreç içinde “kahrolsun ABD” söylemi yerine “yaşasın emperyalizm” demeye kadar gelmiş bir parti konumundadır. Devrimci Atatürkçülere bugünü yaşatanlara ne diyelim bilmiyorum ancak bu yorumları sizlerin takdirine bırakıyorum.
Vesselam.
