DEVLET BAHÇELİ VE 15 TEMMUZ
Türk-İslâm Ülküsü'nün efsanevi lideri merhum Alparslan Türkeş, BBP lideri şehit Muhsin Yazıcıoğlu ve MHP'nin mevcut lideri Devlet Bahçeli. Ülkücü gelenekten gelen ve ömürlerini vatanını, milletini seven, vatan, millet, bayrak ve ezan uğruna gerekirse gözünü kırpmadan ölecek ülkücü gençler yetiştirmeye adamış Devlet, Millet sevdalısı bu liderler, söz konusu devlet, millet, vatan, bayrak olduğunda iktidar koltuklarını ellerinin tersiyle hiç tereddütsüz itmişlerdir.
Öncelikleri he zaman vatan olmuştur, millet olmuştur. Devlet ne zaman sıkışsa MHP ve liderleri her zaman devleti rahatlatan bir "emniyet süpabı" olmuştur. Zaman zaman bu çıkışları, fedakarlıkları seçmen tarafından anlaşılamadığından TBMM dışında dahi kalmışlardır. Ancak "söz konusu vatansa gerisi teferruattır" düsturunu asla terketmemişlerdir.
7 Haziran Seçimleri öncesinde Devlet Bahçeli herşeye "Hayır" diyen tutumundan dolayı her kesimden ve özellikle de kendi tabanından ciddi tepkiler aldı.
15 Temmuz akşamı Fetöcü hain teröristler Devletimizi uçurumun kenarına getirdiği ilk anlarda daha neyin ne olduğu belli değilken Devlet Bahçeli MHP Genel Merkezi'nde kurmaylarına "Memlekete yazık edecekler" dedi. Sonra da hemen Başbakan'a ulaşmak istediğini söyledi. Başbakan ile temas kurmaya çalışıldı ancak bu mümkün olmadı. MHP lideri özel kaleme Başbakan'a iletilmek üzere; "MHP’nin böyle bir darbeyi asla kabul etmediğini, hükümetin de demokrasinin yanında duracağı" mesajını iletti.
Bu mesajın kamuoyunda duyulması önemliydi. Mesaj televizyon kanallarında dönmeye başladı. Medyaya bildirildi bu tutum. Başbakanlık kaynaklarına ulaştı. Sonra Başbakan Binali Yıldırım geri aradı.
Muhalefet cephesinden hükümete iletilen ilk destek mesajıydı ve önemliydi. Bu mesajın duyulması darbenin gidişatında oldukça etkili olmuştur.
Darbecilerin öncelikle "darbeyi Erdoğan'a ve Ak Parti Hükümeti'ne karşı yapıyoruz" argümanı Devlet Bahçeli'nin bu açıklaması ile boşa çıkarılmış oldu. Darbenin; demokrasiye ve milli iradeye karşı yapıldığı tescillenmiş oldu.
Bahçeli’nin açıklaması olmasa veya çok geç olsaydı, Ordu ve Emniyet içindeki Fetöcü olmayan ama Erdoğan karşıtı unsurlar darbeye destek verebilirdi.
Devlet Bahçeli’nin yaptığı darbe karşıtı çağrı aynı zamanda Devlet'te, Ordu'da, Mit ve Emniyet'te bulunan ülkücü kadroya "Darbecilere direnin" çağrısı idi.
Zaten daha sonra görüldü ki, Fetöcü hainlere karşı kahraman Milletimizin destansı mücadelesinin yanında en büyük mücadele askeri birliklerin içinde Milli Ordu tarafından ve emniyet güçleri tarafından verildi.
Muhalefetin darbeye karşı demokrasinin yanında durmasının anlaşılması darbecilerin moralini bozmuş, mücadele eden polise ve diğer unsurlara ise moral vermiştir.
Darbecilerin hedefinde Cumhurbaşkanı Erdoğan vardı. Erdoğan'ı ölü ya da diri yakalasalar kendilerine göre darbe başarılı olacaktı.
Marmaris'te olan Erdoğan, Ankara yerine İstanbul'a gelmişti. O görüşmede geçen ilginç diyalog medyaya yansıdı.
1. Ordu Komutanı Dündar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayıp "Sayın Cumhurbaşkanım siz meşru Cumhurbaşkanısınız. Size bağlıyım. Ankara’ya gitmeyin. İstanbul’a gelin, ben sizin güvenliğinizi sağlarım" dedi.
Komutanın davetine Erdoğan'dan beklenmedik bir karşılık geldi:
-"Size nasıl güveneyim?"
Erdoğan, paşanın darbecilerle birlikte hareket edip etmediğinden emin olmak istedi. Orgeneral Dündar'ın cevabı da;
-"Beni MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye sorun!" oldu.
Org. Dündar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan hızlı hareket etmesini istemişti. Erdoğan, hareket ettikten 62 dakika sonra darbeciler Cumhurbaşkanı’nın kaldığı oteli bastı. Ancak Erdoğan’ın elini çabuk tutması darbecilerin planını bozdu.
Darbecilerin bir hesabı varsa elbette Allah'ın da bir hesabı vardı!
Bahçeli'nin dediği gibi; (Amerikalılar) "12 Eylül'de bizim çocuklar başardı diyorlardı, çok şükür 15 Temmuz'da onların gayri meşru çocukları kaybetti."
Hira Dağı'nın çocukları kazandı, vesselâm..
