Salı, 16 Ağustos 2016 09:22

Yeni Darbelere Hazırlıklı Olmalıyız

Son yıllarda Ortadoğu'da sistemli olarak bir "dizayn" hareketi gerçekleştirildiği apaçık ortada. "Arap Baharı" adıyla estirilen güya "demokrasi rüzgarı"(!), ülkelerin "otoriter" yöneticilerine karşı ve "diktatör" liderlerini koltuklarından indirmek, yerine güya "demokrasi" getirmek için gerçekleştirildi. Hem de sözüm ona bu devrim kendi halklarına yaptırıldı.

 Üst aklın ortaya koyduğu bu oyun Lübnan, Irak, Tunus ve Mısır'da tuttu. Suriye'de ise Esed sonrası iktidara kimin geleceğine karar veremedikleri için hala sonuçlandıramadılar.  Tüm bu yerlere getirilen yeni "demokrasi"; kan, göz yaşı, karmaşa ve iç savaş şeklinde gerçekleşti. Yüzbinlerce insan öldürüldü, milyonlarca insan yerlerinden, ülkelerinden göç etmek mecburiyetinde bırakıldı.

Bütün bölgeyi dizayn eden Üst akıl elbette Türkiye'yi es geçemezdi. Öyle de yaptı! Gezi olaylarında 5-6 ağaç bahane edilerek hükümete karşı çok ciddi bir hareket oluşturdular. İlk zamanlar ciddi bir ivme kazanan Gezi olayları diğer ülkelerde olduğu gibi halkı ikiye böldü, iş dünyasının bir kısmından ciddi destek aldı, hükümet içinden dahi olaya farklı tepki koyanlar oldu. Hatta Gezi olaylarını "Türk baharı" diye dillendirenler ve bu yolla eylemcilere moral ve yön verenler oldu.

Bu durum karşısında (o zaman) Başbakan Tayyip Erdoğan millete gitti. Birçok şehirde halkı meydanlara topladı ve büyük mitingler yaparak gerçekleri anlattı. Böylece halkın desteğiyle bu belayı defetmiş oldu.

Peşinden 17/25 Aralık Darbe girişimi. Erdoğan'ı iktidardan indiremeyenler bu kez de itibar suikastı gerçekleştirmek istediler. Üstelik bu kez işi o kadar ileri götürdüler ki işin içine ailesini de kattılar. Paralel yapının (Fetö) medyası günlerce aralıksız olarak adeta nefes almadan "yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık" haberleri yapıyor, halka televizyonlardan tapeler dinletiyorlardı.

Peşinden Mit Müsteşarı'na yapılan 7 Şubat operasyonu. Hedef yine Başbakan Erdoğan.

Operasyonlarla Erdoğan'ı indiremeyince 2014 yerel seçimlerinde büyük şehirlerde özellikle Ankara ve İstanbul'da Ak Parti'nin kaybetmesi için korkunç bir efor harcadılar. Bunlardan birinde kaybetse seçimi güvenoyu havasına sokup  Hükümet'i tartışma konusu haline getireceklerdi. Bu da olmadı.

10 Ağustos'ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri Erdoğan'dan kurtulmak için yeni bir fırsattı onlar için. Üst akıl Erdoğan'ın karşısına Ekmeleddin diye bir aday buldu. Erdoğan karşıtı cepheye bunu kabul ettirdi. İşin esas hayret verici tarafı ise MHP'nin de bu adayı kabul ederek CHP ile aynı cephede yer almasıydı. Ancak millet Erdoğan'a yüzde 52 oy vererek daha ilk turda bu oyunu bozdu.

7 Haziran seçimlerinde HDP'yi parlatan Üst akıl, onun barajı geçmesini sağladı. Maksat HDP'nin demokrasiye kazandırılması değil, yüzde onluk barajı geçerek Ak Parti'nin milletvekili sayısının azaltılması, dolayısıyla en azından tek başına iktidar olmasının önüne geçmekti. Seçim sonucunda az farkla da olsa istedikleri oldu. Koalisyon görüşmelerinde CHP olumlu bir tutum sergiledi. Ancak Erdoğan bu oyunun arkasındaki gerçek maksadı gördü ve 1 Kasım Erken Genel Seçim kararını alarak bu sıkıntılı durumdan da halkın desteği ile kurtulmuş oldu.

Erdoğan'dan seçimle kurtulamayacağını anlayan üst akıl tekrar demokrasi dışı yolları zorlamaya başladı. 7 Haziran seçimlerinden sonra terörün dozajını hergün artırdı. Hendekler,  canlı bombalar, bombalı araçlar. Ulusal ve uluslararası arenada Türkiye güvensiz bir ülke imajını oluşturmaya çalıştılar.

İçerideki hain Fetöcüler tarafından Rus savaş uçağının düşürülmesiyle ülke uluslararası siyasette de iyice sıkıntıya sokuldu. Ne var ki o günlerde bu hainliğin adı konulamadığı için olay uluslararası savaş kuralları içinde değerlendirildi.

Ve en sonunda olmaz denilen oldu ve Üst akıl Fetö'nün silahlı kuvvetlerde bulunan teröristlerine 15 Temmuz Darbe girişimini yaptırdı.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "sokağa ve meydanlara çıkın" çağrısıyla halkın göğsünü tanklara, helikopterlere ve uçaklara siper etmesi neticesinde Allah bu büyük milleti zelil olmaktan kurtardı.

Peşinden tüm dünyaya örnek yirmi yedi günlük "Milli İrade ve Demokrasi Nöbeti" tutuldu.

Peki herşey bitti mi? Bu topraklarda yüzyıllardır bu tür kalkışmalar hep oldu, bundan sonra da olması süpriz olmaz. Her an uyanık olmak, devletimizi, vatanımızı, bayrağımızı, milli iradeyi ve demokrasimizi korumak için sokaklara, meydanlara sahip çıkmalıyız. Yani bir gözümüz açık uyumalıyız.

Bu topraklarda Üst aklın dediğini yapmayıp kendi stratejilerinizi ortaya koyarsanız, kendi fikirleriniz olursa, onların hoşuna gitmeyecek şeyler söylerseniz her an müdahale ile karşı karşıya kalabilirsiniz.

Ataların dediği gibi "su uyur, düşman uyumaz!" O halde biz de uyumayacağız, Vesselâm..

Son Düzenlenme Cuma, 30 Eylül 2016 09:27
Hakverdi ALTUĞ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...