Cuma, 25 Ekim 2019 10:54

Barış Pınarı Harekatı öncesi ve sonrası

Tarih 30 Eylül 2019, Milli Güvenlik Kurulunda bir karar alındı: "Türkiye’nin, insani bir mesele olarak ele aldığı Suriyeli sığınmacıların evlerine bir an önce dönmelerini sağlayacak güvenli bölge projesinin hayata geçirilmesine ilişkin samimi gayretlerini daha ileri adımlarla güçlendireceği, millî güvenliğinin sağlanması için gereken iradeyi ortaya koymakta tereddüt etmeyeceği" ifade edildi.

Bu karardan bir gün sonra, 1 Ekim 2019 tarihinde TBMM'nin yeni yasama yılına başlaması münasebetiyle yaptığı açılış konuşmasında, Sayın Cumhurbaşkanımız aynı konuda şu sözleri söyledi: "Türkiye’nin artık bu konuda kaybedecek tek bir günü dahi yoktur. Geldiğimiz noktada, kendi yolumuzda devam etmekten başka çaremiz kalmamıştır. Münbiç dâhil, Fırat’tan Irak sınırına kadar oluşturacağımız 30 kilometre derinliğindeki güvenli bölgede bir milyonu yeni yerleşim yerlerinde, bir milyonu mevcut yerlerde olmak üzere, iki milyon kişiyi iskân etmeyi planlıyoruz."

Milli Güvenlik Kurulu kararının hemen ertesi günü devletin en yetkili kişisi diyordu ki: "Türkiye'nin artık bu konuda kaybedecek tek günü dahi yoktur".

Bunlara ilave olarak Cumhurbaşkanımızın ağzından çıkan şu cümleyi hepimiz duyduk: "Bir gece ansızın gelebiliriz!"

ABD'nin politikası bizi oyalamaktan başka bir şey değildi. Bir taraftan da bölgeye sürekli yığınak yaparak, daha tahkim hale getirmeye çalıştığını gözlemliyorduk.

Üzüldüğüm konu ise; böyle milli meselelerde ülkemizde hep birlikte, tek yumruk olamayışımızdı. Yurt dışında, ülkemizin dış politikalarını kendi menfaatlerine aykırı bulan yabancı devletler, aleyhte propaganda ve siyasetlerini sürdürüyorlardı, bu çok normaldi, ancak bizim ana muhalefet partimizin bu tür milli meselelerde kendi devleti yanında yer almayıp, yabancı muhalefet ile birlikte görünmesi çok acıydı.

Derken TSK özel harekat kuvvetlerini sınıra intikal ettirmeye başladı.

Takvim 9 Ekim 2019 Çarşambayı gösterdiğinde saat: 16.00'da düğmeye basıldı. Harekat başladı. Zaten sınırda olan medya ile tüm dünya harekatı canlı olarak izlemeye başladı.

Aynı gün Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Suriye Milli Ordusu'yla birlikte Suriye'nin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı başlattığı Barış Pınarı Harekatı’na destek olmak için hareket süresince Sabah namazlarında tüm camilerde Fetih Suresi okunacağını ve Mehmetçiğin muzaffer olması için dua edileceğini açıkladı.

Harekât, ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları, BMGK’nin terörle mücadeleye yönelik özellikle 1373 (2001), 1624 (2005), 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015), 2254 (2015) sayılı kararları ve BM sözleşmesinin 51’inci maddesinde yer alan “Meşru Müdafaa Hakkı” çerçevesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olarak icra edildi.

Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtı’nda olduğu gibi, harekâtın planlama ve icrasında sadece teröristler ile bunlara ait barınak, sığınak, mevzii, silah, araç ve gereçler hedef alındı, sivil/masum kişilerin ve harekât bölgesindeki tarihi, kültürel, dini yapılar, altyapı tesisleri ile bölgede bulunması muhtemel dost ve müttefik ülke unsurlarının zarar görmemesi için her türlü dikkat ve hassasiyet gösterildi. Zaten harekata başlarken NATO Müttefiklerimiz, BM, AB ve ABD bilgilendirildi. ABD kendi askerlerini harekat bölgesinden çekti.

İlan ettiğimiz tek amacımız vardı; Hudutlarımızın güvenliğini sağlamak, sınırlarımızın güneyinde bir terör koridoru oluşturulmasını engellemek, DEAŞ ve PKK/KCK/PYD-YPG başta olmak üzere milli güvenliğimize tehdit oluşturan terör örgütleri ve teröristleri etkisiz hale getirmek, yerinden edilmiş Suriyelilerin evlerine ve topraklarına dönüşleri için uygun şartları sağlamak.

Tüm dünyanın şaşkın bakışları altında TSK, eğitmiş olduğu SMO ile birlikte mükemmel bir operasyon örneği göstererek, büyük bir başarıya imza attı. Kısa zamanda planlanan hedeflere varmak suretiyle terörist çapulcuları darmadağın etti. Bu başarı karşısında telaşa kapılan terör destekçileri çığlıklar atmaya başladılar, harekatı durdurmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Başta dezenformasyon olmak üzere, algı operasyonları, yalan ve manipülatif haberlerle tehditler savurmaya başladılar. ABD'de Senato, Kongre ve Pentagon her türlü yaptırım kararı almak için harekete geçti. Arap Birliği olağanüstü toplantı tertipleyip Türkiye'yi kınama kararı aldı. İsrail ABD askerlerinin çekilmesinin İsrail için ihanet anlamına geldiğini söyledi. Trump her gün attığı dengesiz tweetleri ile bir taraftan iç politikayı bir taraftan dış dünyayı dengelemeye çalıştı. Ama çok da dayanamayarak harekatın dokuzuncu günü yardımcısı Mike Pence'i ekibiyle beraber Ankara'ya gönderdi.

Varılan Mutabakat 13 madde olarak "Kuzeydoğu Suriye'ye İlişkin Türkiye - ABD Ortak Açıklaması" kamuoyuyla paylaşıldı. Anlaşmada öne çıkan önemli noktalar şunlardı:

  • TSK, Barış Pınarı Harekatı'na 120 saatliğine ara verecek, YPG güçleri güvenli bölgeden çekilecek
  • Türkiye ve ABD, Suriye'nin kuzeydoğusunda DEAŞ ile mücadele faaliyetlerine devam edecek. Bu anlaşma önceden DEAŞ kontrolünde olan alanlarda yaşayıp yerinden edilen şahıslar ile alıkoyma merkezleri hususlarında uygun şekilde gerçekleştirilecek eşgüdümü de içerecek.
  • ABD, Türkiye'ye yaptırımları durduracak ve yeni yaptırım uygulamayacak
  • Oluşturulacak "Güvenli Bölge"de Türk askerinin kontrolünde olacak, TSK bölgedeki tüm meskun mahal sakinlerinin dirliği ve güvenliğini sağlayacak
  • YPG'den ağır silahlar toplanacak, YPG tahkimatları ile tüm muharip mevzileri kullanılmaz hale getirilecek
  • ABD ile Türkiye, güvenli bölgenin uygulanmasında eş güdümü artıracak
  • ABD ile Türkiye, Suriye’nin siyasi birliği ile toprak bütünlüğü taahhüt eder, her iki ülke de Suriye ihtilafını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararına uygun şekilde sonlandırmayı hedefleyen, BM öncülüğündeki siyasi sürece olan bağlılıklarını yineler
  • Barış Pınarı Harekatı’na ara verildiğinde ABD, 14 Ekim 2019 tarihli Başkanlık Kararnamesi uyarınca hayata geçirilen yaptırımlara ilavelerini getirmeme ve Kongre nezdinde uygun şekilde çalışmalar ve istişareler yürüterek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı doğrultusunda Suriye’de barış ve güvenliğin teminine dönük kaydedilen ilerlemenin altını çizmek hususunda mutabık kalır. Barış Pınarı Harekatı 11. paragraf uyarınca durdurulduğunda, yukarıda bahsi geçen Başkanlık Kararnamesi uyarınca hayata geçirilen mevcut yaptırımlar kaldırılacaktır."

Mutabakat sonrası basın açıklaması yapan Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD tarafının Türkiye'nin meşru güvenlik çıkarlarının korunması bakımından güvenli bölgenin önemini ve işlevselliğini kabul ettiğini belirterek,"Buranın kontrolünün TSK tarafından yapılmasında tam mutabakat sağlandı. ABD tarafı harekatımızın ve hedeflerimizin meşrutiyetini kabul etmiş oldu. YPG'nin ağır silahlarının toplanması, mevzilerinin ve tahkimatlarının imha edilmesi hususlarında mutabakat sağladık. Suriye'nin toprak bütünlüğü konusuna bağlılığımızı da belirttik. PKK/YPG'nin 120 saat içinde çıkması için Barış Pınarı Operasyonu'na ara vereceğiz, durdurma değil ara vereceğiz. Bu bir ateşkes değildir. Ateşkes ancak iki meşru taraf arasında yapılır. Ancak terör unsurlarının çıkmasından sonra operasyonu durdurmamız söz konusu olacaktır." ifadelerini kullandı.

Çekilmeye ilişkin 120 saatlik süre başladığında, ABD'nin taahhüdünün ilave yaptırımlarla ilgili herhangi bir çalışma olmayacağını söyleyen Çavuşoğlu, "20 mil yani 32 kilometre derinlikte Fırat'ın doğusunda, Irak sınıra kadar yani 444 kilometrelik bir uzunlukta hiçbir teröristin kalmaması ve tüm bu bölgenin güvenli bölge olarak tesis edilmesi... Bizim güvenliğimiz açısından da bu önemli." dedi.

Bu mutabakat dünya basınında şu şekilde yer aldı.

Mısırlı gazeteci Ahmed Mansur Twitter paylaşımda: "Türkiye'nin, ABD ile yaptığı anlaşmadaki büyük zafer 32 kilometrelik bir derinlikte güvenli bölgenin oluşması değil bilakis büyük zafer dünyadaki süper güç olan ABD'ye şartlarını kabul ettirmesi ve tüm dünya ülkelerinin Türkiye'yi artık küresel bir güç olarak görmesidir" 

Gazeteci Raşid bin en-Nuaymi anlaşmayı: "Türkiye'nin hem siyasi hem askeri zaferi" olarak değerlendirdi.

Katar'ın Lusail gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Muhammed Hacci: "Türkiye-ABD arasında varılan mutabakatla, Türkiye'nin istediğini elde ettiğini" belirtti. Hacci paylaşımında: "Arap Birliği, Türkiye aleyhindeki açıklamalarından sonra ne yapacak? Arap Birliği, ne zamana kadar bu akılla yönetilecek? Biz üzerinde düşünülmesi ve gözden geçirilmesi gereken tarihi bir dönemden geçiyoruz" dedi.

Katarlı gazetecilerden İlhan Bedr Twitter'daki paylaşımında: "Barış Pınarı Harekatı'nın hedeflerini gerçekleştirdiğini" vurguladı. Bedr, paylaşımına şöyle devam etti: "İsrail tarafından desteklenen bir terör devleti projesini boşa çıkardığı için güçlü ve cesur lider Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye'yi içtenlikle tebrik ediyorum."

  1. bint Hamad b. Sahim de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı: "En zor koşullarda en iyi sonuçları alabilen başarılı bir siyasetçi"şeklinde nitelendirdi.

Kuveyt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah eş-Şayci ise ABD Başkanı Donald Trump'ın açıklamalarına değinerek, şunları kaydetti: "Trump, Erdoğan'a yönelik kaba açıklamalarının ardından tamamen geri adım attı. Operasyona ara verilmesinin ardından da Erdoğan'a övgüler yağdırmaya başlayarak teşekkür etti"

Amerikan New York Times (NYT) gazetesi: “Türkiye savaşı durdurmayı kabul etti, fakat güçlerini kuzeydoğu Suriye’den çekmeyecek”  “Fakat anlaşma, birçok açıdan Türkiye için zafer. Türkiye’ye istediğinin birçoğunu verdi ve Trump’ın ekonomik yaptırımlarını engelledi” ifadeleri yer aldı. Amerikan New York Times gazetesinde: "Trump'ın ateşkesi Türkiye'nin Suriye'deki kazanımlarını sağlamlaştırdı" başlıklı bir makale yayımlandı. Makalede anlaşmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın neredeyse kesin zaferiyle sonuçlandığı değerlendirmesinde bulunuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki telefon konuşmasından bu yana ABD'nin Suriye'de Esad'ın lehine zemin kaybettiğine dikkat çekildi. Yaptırımların geri çekilmesiyle Türkiye'nin 2014'te Kırım'ı ilhak eden Rusya'dan çok daha az bir bedel ödeyeceği yorumu yapıldı.

Amerikan Washington Post gazetesinde ise: "Trump Amerikan ideolojisini utanca çevirdi" başlıklı bir makale yayımlandı. Yazıda Amerikan Başkanı'nın güçlü adam olarak nitelenen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin'e teslim olduğu iddia edildi. Trump'ın, Erdoğan'ın elini rahatlatarak Suriye'de serbestlik sağladığı, Putin'e Ortadoğu'da daha geniş bir rol bıraktığı ileri sürüldü.

İngiliz basını da anlaşmanın kazananının Türkiye olduğunu yazdı. The Guardian: "Trump'ın Türkiye anlaşması iktidarı Ankara'ya verdi" başlığını attı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hızlı bir başarı kazandığı yorumu yapıldı.

Le Monde gazetesinde çıkan yazıda: "Amerika Birleşik Devletleri tarafından ilan edilen ateşkes sayesinde Türkiye, Kürtlerin çekilmesini elde etmiş oluyor" denildi. Bu durumun Türkiye için diplomatik bir zafer olarak tanımlandığına dikkat çekildi.

Rothschild ailesinin fertlerinden David Rothschild: Türkiye ve ABD'nin anlaşmasının ardından sosyal medya hesabından dikkat çeken bir yorum yaptı. "Erdoğan Trump'ı yıktı." dedi.

Bu arada Rusya'dan bir hamle geldi, Putin ile Cumhurbaşkanımız 22 Ekimde Soçi'de görüşme kararı aldılar.

Cumhurbaşkanımız Soçi'ye gitmeden önce Kayseri'de Toplu açış töreninde bazı mesajlar verdi: "Bu millet bir asır önce yedi düvel üzerine geldiğinde teslim olmayı asla düşünmedi. Daha önce Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla Suriye meselesindeki duruşumuzu ortaya koymuştuk. Baktık ki bize verilen sözler tutulmuyor. Suriyelerin ülkelerine dönüş için gerekenler yapılmıyor. Yeniden kolları sıvadık. Bir kez daha 'Ya istiklal ya ölüm' dedik. İstiklali ve istikbali için baş eğmemeye hazır bu milleti tanıyacaklar. Bunlar Türk milletini tanımıyorlar ama tanıyacaklar. Ya efendice tanıyacaklar ya da derslerini ala ala tanıyacaklar. Ne diyoruz biz sınırlarımız boyunca uzanan bir terör koridoruna izin vermeyeceğiz. Ülkemizdeki Suriyeliler için evlerine dönmeleri için gereken güven şartlarını sağlayacağımızı söylüyoruz. Askeri olarak vurup geçmek gerekiyorsa onu da yapıyoruz. Maalesef son 9 günde ülkemize karşı her türlü çirkinlik sergilendi. Yüzlerdeki maskeler düştüğü için kimin kim olduğunu gördük. Biz terör örgütüyle masaya oturacak kadar alçalmadık. Devlet devletle masaya oturduk. Terör örgütüyle masaya oturacak kadar alçalmadık. Birileri oturuyor. Varsın otursunlar. Terör örgütünün gerçek yüzünü bir kez daha ifşa ettik. Harekat bölgemizin bir kısmında Rusya korumasındaki rejim güçleri bulunuyor. Meseleyi Putin'le ele alacağız. Bir hal çaresi bulmamız lazım. Aynı durum (Harekat bölgesindeki rejim güçleri) orada da geçerlidir; olursa olur, olmazsa kendi planlarımızı uygulamaya devam ederiz. Ülkemize verilen sözler tutulmazsa geçmişte olduğu gibi beklemeyecek süre bittiği an harekata devam edeceğiz".

Gün 22 Ekime geldiğinde bütün dünya adeta Erdoğan-Putin görüşmesine kilitlendi, uzun müzakereler sonucunda 10 maddelik Soçi Mutabakatı çıktı.

Dünya bir kez daha sarsıldı, yine Türkiye büyük bir diplomatik başarıya imza atmayı başarabilmişti. Türkiye ve Rusya, Suriye'deki güvenli bölge konusunda mutabakata vardı.

"Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin aşağıdaki konularda mutabık kalmışlardır:

  1. Her iki taraf Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye'nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler.
  2. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar.
  3. Bu çerçevede, Tel Abyad ve Rasul Al Ayn'ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir.
  4. Her iki taraf Adana Anlaşması'nın önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana Anlaşması'nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır.
  5. 23 Ekim 2019, öğlen saat 12.00'den itibaren, Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekat alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km'nin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere girecektir. Bu işlem 150 saat içinde tamamlanacaktır. Aynı saat itibarıyla, mevcut Barış Pınarı Harekat alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır.
  6. Münbiç ve Tel Rıfat'tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır.
  7. Her iki taraf terörist unsurların sızmalarının önlenmesinin temini için gerekli tedbirleri alacaktır.
  8. Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır.
  9. Bu muhtıranın uygulanmasını gözetmek ve koordine etmek amacıyla müşterek bir denetim ve doğrulama mekanizması ihdas edilecektir.
  10. Taraflar Astana Mekanizması çerçevesinde Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmalarını sürdürecek ve Anayasa Komitesi'nin faaliyetlerini destekleyecektir."

ABD ile varılan ilk mutabakattan sonra 120 saatlik sürenin dolduğu saatte  ikinci mutabakat Rusya ile imzalanarak 150 saatlik harekatı durdurma süresi başlatıldı. Ancak biz alacağımızı almıştık. Sahadaki başarılı operasyonumuzu masadaki diplomatik başarı ile taçlandırmış olduk.

Bu mutabakata göre artık harekata başlarken ilan etmiş olduğumuz hedefe ulaşmış sınırımızın tamamında 30 km derinliğinde terör örgütlerini def etmiştik.

Şu an 150 saatlik harekatı durdurmanın 4. günündeyiz. Zaman hızla ilerlerken, biz bundan sonra ne yapmalıyız bu konuda şahsi kanaatlerimi belirtmek istiyorum.

  1. Her ne kadar PKK terör örgütünü yurt içinde ve yurt dışında perişan etmişsek de bu bizim için yeterli değildir. 30 kilometrenin dışında da rejim güçlerinin olduğu alana kadar sığındıkları bölgeden bu çapulcuların def edilmesi şarttır. Terör örgütlerine sıfır tolerans ile tamamen imha edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla biz ilerleyen aylarda ikinci bir harekat ile rejim güçlerinin olduğu yere kadar teröristleri bitirmeliyiz.
  2. Suriye'de teröristler temizlenince sadece iki taraf kalmış olacak; Esed'in rejimi ve Esed'in muhalifleri. Bu durumda yine Rusya ile mutabık kalınarak, anayasa çalışmaları tamamlanıp, uygulanması temin edilerek, Suriye'ye huzur getirmeliyiz.
  3. Mültecilerin kendi yurtlarına salimen dönmelerini sağlamalıyız.
  4. Orta doğu bölgesinde özellikle komşularımız ile aramızda bizim dışımızda hiç kimsenin planlar yapmasına izin vermemeliyiz.
  5. Türk Cumhuriyetleri ve İslam Ülkeleri ile daha dostane ilişkiler kurmak ve birlik platformları oluşturmak için girişimlerde bulunmalıyız.
  6. Tüm dünyada artık üzerinde planlar yapılıp, oyunlar oynanan Ülke konumundan plan yapan, Türk İslam Ülkeleri arasında lider Ülke konumuna gelmeliyiz.

Bütün bu saydığım maddeleri yapma imkan ve kabiliyetine sahip olduğumuzu düşünüyorum. Hele biz bir başlayalım, Allah yar ve yardımcımızdır.

Gürcan Onat

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...