50 bin öğretmen adayının müracaat edip 20 bin öğretmenin atandığı kura çekiminde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk öğrencileri yıldızlara benzeterek öğretmenlere öğrenciler arasında ayrım yapmamaları gerektiğini hatırlattı. Öğretmenlerin her öğrenciyi insan onuru bakımından eşit görmeleri, onlara eşit bireyler olarak davranmaları hem anayasamızın hem de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin gereğidir. Öğrenciler, ekonomik ve sosyal statüleri ne olurlarsa olsunlar insan olma niteliği bakımından eşittirler. Ancak öğrencilerin zeka ve eğitim kapasiteleri bakımından eşit olmadıkları da bir gerçektir.
Ülkemizde yaşa bağlı, sıralı ve çoklu eğitim verilmektedir. 6 yaşında okula başlayan öğrenciler yaklaşık 30 kişilik sınıflarda 4+4+4 sistemine göre önce sınavsız 8 yıl öğrenim görmekte sekizinci sınıfın sonunda da sürekli değişen tartışmalı sınavlarla bir okulun dokuzuncu sınıfına başlamaktadır. Bu okul ve bölümün öğrenciyi ne kadar hayata hazırladığı ve niteliklerine ne kadar uygun olduğu da verdiği mezunların çoğunun memnuniyetsizliğinden anlaşılmaktadır. Ayrıca 12 yıl zorunlu eğitim uygulamaları aileleri ve öğrencileri köylerden koparmakta köylerimiz her geçen gün boşalarak şehirlerimizde plansız yapılaşma ve işsizlik yaşanmaktadır. 12 yıllık zorunlu eğitimi bitiren çoğu öğrencimizde yeterli donanıma sahip olmadıkları ve kolay iş arama yoluna gittikleri için Türkiye genç işsizler ülkesi haline gelmiştir. İnsanlarımızı köylerinden koparmayacak, öğrencilerimizin hayata hazırlanmasını sağlayacak eğitim projelerinin hayata geçirilmesi elzemdir.
Bir ülkenin kalkınmasında bireyselleştirilmiş eğitim önemli bir yer tutar. Özellikle insan kaynaklarına dayanarak gelişmiş Japonya, Güney Kore gibi ülkeler bireyselleştirilmiş eğitim sistemleriyle zeka ve kapasitelerine göre insanlarını eğitmeyi başarabilmişlerdir. Zeka ve kapasitelerine göre eğitim almak her insanımızın en tabi hakkıdır. Türkiye’de bu hak özellikle zeka engelli öğrenciler adına pozitif ayrımcılık olarak uygulanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığının mevcut mevzuatına göre 4 kişilik zihinsel engelli alt sınıfına 2 öğretmen görevlendirilerek eğitim yapılmaktadır. Bu sınıflarda öğrenciler yemek yemek, tuvalete gitmek, dişini fırçalamak gibi basit davranışları yıllar alan bir süreçte öğrenebilmektedirler. Özel alt sınıflarda zihinsel engelli öğrenciler pozitif ayrımcılığın haklarından yararlanarak basit bireysel ihtiyaçlarını karşılamak için eğitilmektedirler. Ancak sekizinci sınıfa gelmesine rağmen dişini fırçalamayı öğrenemeyen öğrencilerimiz de vardır. Zihinsel engelli öğrencilerimize uygulanan pozitif ayrımcılığın üstün zekalı öğrencilerimize de uygulanmalıdır. Üstün zekalı öğrencilerimiz özel okul ve sınıflarda, donanımlı öğretmenler tarafından eğitilerek toplumun lokomatifi haline getirilmelidir.
Türkiye’de yıllardır yabancı ülkelerin açtıkları okullar üstün zekalı çocuklarımıza eğitim vermektedir. Bu okulların mezunları incelendiğinde gençlerimizin evrensel değerler adı altında milli değerlerden uzak popüler kültür aldıkları görülür. Farklı ülkelerin açtıkları okullar kendi kültür değerlerini vererek nesillerimizi asimile etmektedir. Bu okulları bitiren çoğu öğrenci ilgili ülkenin hayranı olarak yetişerek Türkiye’de yapılan güzellikleri görmemekte ve Türkiye’nin ideallerini sahiplenme sorumluluğundan uzaklaşmaktadır. Yabancı ülke okullarının üstün zekalı çocuklarımıza yönelik asimile edici eğitiminin önüne geçilmelidir.
Türkiye’nin 2023, 2053 ve 2071 ideallerine ulaşabilmesi için; milli ve manevi değerlerimizi özümsemiş yabancı ülke okullarına alternatif kalitede eğitim veren, bireysel eğitimle üstün zekalıların Türkiye’nin gücüne güç katan lokomatif insanlar haline getirildiği eğitim projelerinin hayata geçirilmesi elzemdir. Selam ve dua ile…
