Çarşamba, 12 Ekim 2016 15:00

Irak'ın Mezhepçilik Sapkınlığı ve Türkiye

IRAK'IN MEZHEPÇİLİK SAPKINLIĞI VE TÜRKİYE
Ortadoğu'da yıllardır kan ve gözyaşı hiç eksik olmadı. Yıllardır oluk oluk akan hep Müslüman kanı. Bu coğrafyada Müslümanlar ne yazık ki bir araya gelerek "ortak bir akıl" üretemediler, ortak bir hedef belirleyemediler ve "İslam Kardeşliği" ortak paydasında buluşamadılar. 
Bu coğrafyanın başının en büyük belası "mezhepçilik" oldu. Bölgede başta Irak ve İran, dışardan ise ABD ve İngiltere mezhepçiliği hep körükledi. Mezhepçilik de kardeş kanı dökülmesinde e  önemli neden oldu. 
 
Bugün tam manasıyla mezhepçiliğin karşısında olan neredeyse tek ülke Türkiye. Bölgede Irak şu anda mezhepçilik konusunda İran ile işbirliği halinde ve bu işbirliği Suriye'de de devam ediyor. Suriye'deki sıkıntının altında yatan en büyük sebep yine mezhepçilik! 
Sözkonusu ülkelerde sadece Şii nüfus yaşamıyor. Sunni Araplar, Türkmenler, Kürtler de yaşıyor. İran ve Irak'ın mezhepçi baskıları ve zulmü doğal olarak bu insanları kendini savunma ve koruma refleksine itiyor.
Bölge ülkelerinin yanlış mezhepçi politikaları ve kendilerinden olmayanlara aşırıcılıkla yaklaşmaları DAEŞ'in doğmasına ve binlerce taraftar bulmasına sebep oldu. 
Irak devleti kendini korumaktan aciz ve güçsüz bir durumda. Kuzey Irak'ta ayrı bir yönetim, merkezi hükümeti takmamakta ve ayrı bir devlet gibi hareket etmekte. DAEŞ ülkenin önemli bir bölümünü ve özellikle Musul gibi önemli bir şehrini 250-300 militanla bir saatte  işgal etmiş durumda. Peki bu sırada Irak askeri ne yapıyordu? Kaçmakla meşguldü.
Irak Devleti topraklarında bulunan 63 devletin askerleri tarafından adeta işgal edilmiş durumda. 
Hemen her gün askerlerimiz ve vatandaşlarımız Irak'tan kaynaklanan PKK ve DAEŞ terörüne kurban verilmekte iken Türkiye'nin Irak konusuna kayıtsız kalmasını beklemek hayalcilik olur. 
Son zamanlarda özelikle Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı eleştirinin dozajını iyice artıran Irak Başbakanı Haydar el-İbadi işi tamamen şahsileştirdi. Bir yerlerden güdümlendiği alenen ortada olan İbadi, birbirinden tutarsız açıklamaları peşpeşe yapmaya başladı. 
Önce Başika krizini çıkarttı. Davutoğlu'nun Başbakanlığı döneminde Başika'da Türk askerinin konuşlanmasını isteyen ve DAEŞ'e karşı askerlerini eğitmesini isteyen aynı Irak Hükümeti'ydi. 
Bağdat’ın kamptan hem haberi vardı hem de talebi vardı. Ayrıca Türkiye, BM 51. maddesine göre sınır güvenliği için Musul ve Başika noktalarında askeri operasyon düzenleme ve kamp kurma hakkına sahip.
Türkiye, DAEŞ'le mücadele için Başika'da Irak'ın bütün unsurlarını kapsayacak bir eğit-donat yürüyor. Hem de Iraklı subayların katılımıyla. 
İlk Başika krizi çıkmadan birkaç gün önce kampı ziyaret edip desteklerinden dolayı Türkiye'ye teşekkür eden İbadi'nin Savunma Bakanı değil miydi? 
Ankara'nın Başika'yı uluslararası koalisyon ortakları ile birlikte kullanma eğilimi tüm taraflarca bilinen bir gerçek.
DAEŞ ve PKK terörü, yani ülke güvenliği, aynı zamanda Irak'ın selameti Başika'daki Türk varlığının en önemli sebebi. Ankara, PKK'nın güçlenmemesi ve bölgedeki demografik yapının Irak işgali yıllarındaki gibi değiştirilmemesi için Musul masasında yer alma arzusunda.
Kaldı ki Türkiye'nin Musul'a yönelik hiçbir "farklı" talebi olmadığı Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı düzeyinde defalarca ifade edildi.
"Şaşkın ördek arka arka yüzermiş!" Bağdat Hükümeti dostunu düşmanını bilmeyen, acizliğinden DAEŞ'le mücadele edemeyen ve bu sebeple 63 ülke askerini ülkesine çağırarak kendi eliyle ülkesini adeta işgal ettiren tam bir "şaşkın ördek" durumundadır.
Oysa ortadaki tek gerçek şudur ki; Irak'ın Türkiye'den başka gerçek dostu yoktur. Diğer ülkeler Irak'ın bölünmesini, doğal zenginliklerinin sömürülmesini hedeflerken, Türkiye orada yaşayan Müslümanların güvenlik ve selametini düşünmekte ve Irak'tan gelecek DAEŞ, PKK, PYD terörünü engellemeyi hedeflemektedir. 
Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu net olarak ifade etmiştir; "Türkiye'nin kimsenin bir karış toprağında gözü yoktur, egemenliğinde gözü yoktur. Bin yıldır beraber, kardeşçe yaşadığımız bu coğrafyada kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Bizim kendi topraklarımızın güvenliğini sağlamak ve bölgedeki Müslümanların esenliğini istemek dışında bir gayemiz söz konusu değildir."
Türk askeri ile ilgili basın mensuplarının sorularını yanıtlayan İbadi, "Türk Askeri'nin Musul'da bulunmasına sıcak bakmıyoruz ve istemiyoruz. İmam Hüseyin'in makamından açıklıyorum. Türk hükümeti, askerini Irak toprakları içinde savaşa sürüklemesin. Türk askerinin bulunması, Irak'ın egemenliğine müdahaledir ve daha öncede dediğim gibi Türk askeri kendini Irak topraklarında piknikte sanmasın.
Irak'ta piknik yok, IŞİD ile savaş var, biz Musul'u IŞİD'den geri aldıktan sonra onları misafir olarak davet edeceğiz ama şimdilik Türk askerine Irak'ta yer yok. Çünkü biz IŞİD ile savaşla meşgulüz ve Türk askerinin burada bulunması bize engel oluyor, Musul'un kurtarılması operasyonun içinde Türk askeri yoktur ve katılmasına izin vermeyeceğiz."
ABD ise bildiğimiz gibi! Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby, Türkiye ve Irak arasında bir süredir devam eden tartışmada Irak Başbakanı Haydar İbadi'ye destek verdi.
"Irak'taki tüm uluslararası güçlerin burada Irak hükümetinin izni ve koordinasyonuyla, koalisyon çatısı altında bulunması gerektiğine inanıyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cevabı çok sert oldu: "Bunun için bir yerlerden izin almaya ihtiyacımız yoktur, almayı da düşünmüyoruz. Cerablus'a girdik ve DAEŞ'i Cerablus'tan, Rai'den attık. ABD'ye dedik ki 'Münbiç'te PYD ve YPG olmayacak.' Bizzat bana Obama 'Olmayacak' dedi. Bu sözü vermelerine rağmen tutmadılar. Biz de şu anda kendi planımızı uyguluyoruz."
Önümüzde günler Irak'ta çok önemli olaylara gebe. Irak ve İran aşırılık ve mezhepçiliği bir kenara bırakıp İslam Kardeşliği'ne sarılmadığı sürece Irak'ta bu kargaşa, kan ve gözyaşı devam edecek! 
Bölgede kurulan tüm oyunların içinde Türkiye olmak zorunda. İbadi, İran, Amerika bunu kafalarına iyice sokmalılar. Yoksa Ortadoğu bataklığında boğulup giderler, vesselam..
Son Düzenlenme Çarşamba, 12 Ekim 2016 17:39
Hakverdi ALTUĞ

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...