Bu yazıyı Kabe'nin tam karşısında, Altınoluk cephesine bakarak, temaşa ederek kaleme alıyorum. Altınoluk  Türkiye’nin kıblesine denk gelmektedir. Arada dağlar olmadan, engeller olmadan, duvarlar olmadan Müslümanların kıblegâhı Kâbe tüm heybeti, masumiyeti ve güzelliği ile gözlerimizin önünde. İnanılır gibi değil. Sadece şu an için bile Allah'a ne kadar şükretsem az.

Lebbeyk allahümme Lebbeyk. Lebbeyke lâ şerike Lebbeyk. İnnel hamde ve ni'mete. Lekevel mülk. Lâ şerike lek.

"Buyur Allahım! ben emrine boyun eğdim ve her emrin için hazırım. Senin hiç bir ortağın yoktur. Senin davetine ihlasla uyarım. Hiç şüphe yok ki hamd da nimet de ancak sanadır.Var olan bütün Mülk yalnız senindir. Senin hiç bir ortağın yoktur."

İhramlar giyildi, niyetler yapıldı. İstikamet Kâbe! Kâbe ki bizim için dünyanın merkezi. İslam âleminin kalbinin attığı yer. Dünyada hiçbir yapı onun kadar güzel olamaz. Hiçbir mekan onun kadar şerefli olamaz. Hiçbir şey onun kadar huzur veremez.

İhram ki adeta kefen! İşte ey ademoğlu çıplak geldiğin bu dünyaya çıplak gideceksin. Ne bir cep, ne bir cüzdan, ne bir dikiş! Bırak malayani işlerle uğraşmayı. Dünyaya geliş maksadını unutma. Senin asıl maksadın Allah'a kul olmak. O'na ibadet etmek. Allah'ın azameti karşısında sen bir hiçsin. Hiç olduğun üzerindeki ihramda vücut buluyor. Bunu anla ve aklından asla çıkarma.

Dillerde Lebbeyk, istikamet Kâbe. "Buyur Allahım! ..." Kâbe'ye yaklaştıkça heyecan dorukta. Bir gencin yıllardır görmediği sevgilisine kavuşma anı gibi. Kalbimiz yerinden çıkacak adeta. Dile kolay, Kâbe burası. Resulullah'ın tavaf ettiği, ibadet ettiği mübarek mabet. Mabetlerin en güzeli,  en yücesi.

"Kabe'yi ilk gördüğünüz an yapılan dualar kabul olur" düsturunca hazırladığım onca duâ, tevbe ve Türkiye'den selamları bir kez daha aklımdan geçiriyorum. Orası bolluk kapısı. Orada utanma yok. Cömertlerin en cömerti, sonsuz rahmet, mağfiret ve hazine sahibi olan yüceler yücesi Allah'a halimizi arzetme anı.

Ve Kâbe! Allah'ın evi. En mübarek yer. Heybetli mi heybetli. Dünyada böyle bir sadelik ve güzellik yok. Dualar, dualar, dualar. Tavaf başlıyor. Her milletten, her renkten, her ırktan binlerce insan. Herkes kendi dilinde dualar ediyor.

Biz de Devletimize, milletimize, ordumuza, yurdumuza, şehitlerimize dualar ediyoruz. Direkt olarak, Allah'ın evi karşımızda, ellerimiz semada, dillerimizde duâ,  gözlerimizde yaş, gönüllerimizde Allah..

Kâbe Kimin Evi?

Kâbe; kayıtsız şartsız, hiç şüphesiz Allah'ın Evi! Harem-i Şerif'te her türlü tasarruf Cenab-ı Hak'ka aittir. Bir kişi, bir zümre, bir aile veya bir devlet burada tek başına tasarrufta bulunması diğer tüm İslam Alemi'ne haksızlık olmaz mı?

Kâbe'nin hemen yanıbaşına devasa AVM'ler, binalar ve oteller hiç yakışmamış. Hele ecdadımız Osmanlı'nın Ecyad Kalesi'ni yıkarak Zem Zem Tower diye bir ucube göktelen dikmişler. Kâbe'nin tüm sülietini bozmuş. Hacıların çoğunun dikkatini dağıtacak şekilde bir karabasan gibi Kâbe'nin tepesine kondurulmuş adeta.

Osmanlı ile Suudi Arabistan yönetiminin Harem-i Şerif hakkında anlayış ve uygulamaları çok farklı. Suudlar Kâbe'nin sahibi gibi davranıyorlar. Osmanlı ise rıza-i İlahi için "KÂBE'NİN HİZMETKARI" mantığıyla davrandılar. O yüzden insanlar dinlensin ve gölgelensin diye yaptığı Osmanlı Revakları'nın boyu Kâbe'nin yanında yok denecek kadar kısa. Bizim mantığımızda, inancımızda ve kültürümüzde etrafta bulunan hiçbir yapı Allah'ın Evi'nden yüksek olamaz.

Kâbe'nin bitişiğine, adeta O'nu gölgede bırakmak istercesine AVM'ler, Towerlar yapmak Mescid-i Haram'ın hadimi değil hakimi olmak arzusunun bir yansımasıdır.

Zem Zem Tower'ın bilmem kaçıncı katında pijamayla oturup Kâbe'ye tepeden bakmak İslam kültür, ahlak ve iman anlayışına ne kadar uygun olur sizin anlayış ve takdirinize bırakıyorum.

"Allah imhal eder ama ihmal etmez!" İnşallah Allah Kâbe'ye hakkıyla hizmet etmeyi yeniden Türk Milleti'ne nasip etsin. Amin, Amin, Amin..

Kâbe'den selam ve duâ ile.. Vesselâm..