Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Perşembe, 02 Şubat 2012 08:48

Hakkını Helal Et Kudüs

İtiraf etmem gerekirse; gidip, oraları yakından görmeden önce gönlümde Kudüs’ü gezme arzu ve isteği yoktu. Dört günlük, kısacık adeta bir rüya gibi olan gezimizin hemen ertesinde, bugün İstanbul’daki odamda gözlerimin önünde hala oraların hayali ve dilimde; “Ya Rabbi en kısa zamanda Kudüs’e tekrar gitmemi bana ve bütün Müslüman kardeşlerime nasip et” duasıyla, kalbim tekrar ne zaman gidebilirim diye sanki yanıp tutuşmaya başladı.

Kudüs’ü Şerifin bu kadar güzel ve bu kadar mazlum ve bu kadar da mahzun olabileceğini hiç düşünmemiştim.

Surların içerisindeki eski şehirde gezerken sanki 1500 yıl öncesinde yaşıyormuş gibi hissettim kendimi…

Dindar Yahudilerin ağlama duvarı önünde kendilerinden geçercesine duaları, yediden yetmişe her yaşta, hususi kılık ve kıyafetleriyle yan odalardaki kıraat ve hareketleri, dindar Hıristiyanların İsa (a.s.)’ın çarmıha gerildiğine, yıkandığına, defnedildiğine ve sonra da dirildiğine inandıkları yerde yapılan kıyamet kilisesi, Hazreti Meryem’in, annesinin ve babasının defnedildiğine inandıkları mahal ve kabirleri görülmeye değer yerler. Belki yüzlerce peygamberin gezdiği dolaştığı yerlerde gezerek soludukları havayı teneffüs etmeye çalışıyorsunuz…

Her şeyden öte, özellikle de Kubbetüs Sahranın içindeki; peygamber efendimizin Miraç gecesinde diğer bütün peygamberlere namaz kıldırdığı ve miraç hadisesinin vuku bulduğu yer. Burada; arşa açılan kapının hemen altında Cenabı Allah’a murabıt kalbiniz ve Rahmeti Rahmana müteveccihen açtığınız ellerinizle, ruhunuzun bu kapıdan göklere yükselebilme çabalarını hissediyorsunuz adeta…

Böylesine bir ruh coşkunluğuyla Halilullah İbrahim (a.s.), Kelimullah Musa (a.s.), Davut (a.s.), İshak, Yakup ve Yusuf peygamberlerle, nebi Yunus’un (a.s.) kabirlerine, huzurlarına varabilmek tarifi mümkün olmayan duygular ve manevi hazlar getiriyor.

Üç dinin de kutsal saydığı bu topraklar; üç dinin mensupları tarafından adeta kapışılmış ama paylaşılamamış, iç içe hep birlikte yaşama kabulü oluşturulmuş.

Ancak; Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi halkı birliktelik hukukunu içine sindirebilmişken, Siyonistler ellerinden gelen bütün güçleriyle ayrılıkçı ve işgalci politikalarını sürdürmeye devam etmektedirler. Eski şehrin surlarının çevresindeki Müslüman mahallelerinden ev satın alarak sürekli yayılmaktadırlar. Sadece ev satın almak değil; buradaki insanları yıldırıp, kaçırtabilmek için her türlü insanlık dışı eylemleri tezgâhlamaktadırlar. Kudüs’ü şerifte Müslümanların ev almaları yasaklanmış. Yahudilerin almaları ise kolaylaştırılmış ve teşvik edilmiş. Üç sene dışarıda kalan Müslümanın evine devlet el koyuyor ve bir Yahudi’ye veriyor. Her şey çok pahalı, bir işçinin maaşı ev kirasına yetmiyor. Müslümanlar gerektiğinde bir odada beş-on kişi kalarak buralarda tutunabilmeye gayret ediyorlar. Yahudi mahalleriyle Müslüman bölgesi hemen ayırt edilebiliyor. Çünkü birisi son derece lüks ve bakımlı diğeri ise dökülüyor. Ayrıca Yahudi yerleşim yerleri çevrelerinde güvenlik duvarları var. Birçok kavşakta kontrol noktaları yapılmış. Müslüman şehirlerinin çevreleri utanç duvarlarıyla çevrili. Adeta açık hava hapishanesinde yaşıyorlar.

Eski şehir’e girdiğiniz zaman tam teçhizat donanımlı İsrail askerlerini görüyorsunuz ve en acısı da Mescit’i Aksaya girerken kapılarında eli silahlı İsrail askerlerinin nezaret etmesi. Büyük demir kapının dışında İsrail askeri içinde Müslüman güvenlik görevlisi oturuyor. Mescidi Aksanın her tarafında binlerce kamera, sürekli gözetleniyor. Mescide sürekli ve düzenli gelen gençler3–4 ay hapse atılıyor. Bunun yanında keyiflerine göre diledikleri zaman mescidi kapatıyorlar. Aslında Siyonist devletin bir paranoyak hale geldiğini ve panik havasını havaalanından girişten çıkıncaya kadar her hareketlerinde gözlemliyorsunuz. Ta Osmanlı zamanından beri birlikte, iç içe yaşamış olan dindar Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlar arasında ise hiçbir sorunun olmadığını da görüyorsunuz.

Filistinlilerin Türkiye sevgisi her ferdinde çok yüksek derecede…

Her geçtiğimiz yerde sevgilerini gösteriyorlar.

İsraillilerin de çekindikleri her hallerinden belli oluyor.

Biz ülke olarak dışarıda ve o topraklarda kendimizi zan ve kabul ettiğimizden çok daha önemli ve büyük olarak değerlendiriliyoruz.

En önemlisi mazlumların tek umudunun biz olduğunu açık ve net bir şeklide gördük.

Bunu ifade edenler de oldu. Ağabeyimiz gözümüz sizi arıyor, gönlümüz ümitle sizi bekliyor. Adeta ne zaman geleceksiniz diyorlar...

Ama ağabeyleri henüz hakiki kimliklerini bulamamışlardı! Yüzyıl önce yediği yumruğun tesirinden kurtulamamıştı. Her ne kadar son yıllarda bir ümit belirmişse de kendini tam hazır hissedememiş olacak ki; dirayetli bir duruş sergileyememişti.

Fakat zamanın yakın olduğunu hissetmeye başladık. Sadece Kudüs’ü Şerifteki Filistinli kardeşlerimiz değil, belki dünyanın dört bir yanında mazlum kardeşlerimiz bizi bekliyor.

Hakkını Helal et Kudüs!

Şu ana kadar seni anlayamadığım ve hala gerekeni yapmadığım için. Ama söz; yapmaya çalışacağım…

Gürcan Onat

Gürcan Onat

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki İbrahim Töre Perşembe, 02 Şubat 2012 11:53 yazan İbrahim Töre

    Allah razı olsun Gürcan Abi..
    Derdimizi güzel ve hâlisâne ifade etmişsiniz.
    Kaleminize,kalbinize,aklınıza sağlık ve afiyetler.

    İbrahim TÖRE

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...