Çarşamba, 09 Aralık 2020 15:06

İnsan Hakları Günü Basın Bildirisi

Günümüzde “hak” ve “adalet”, gerek ulusal gerekse uluslararası platformlarda, en fazla zikredilen değerler kümesi olmakla birlikte; aynı zamanda çıkar çatışmalarının, ırkçılığın, silahlanma yarışının, soğukkanlı, bilimsel olarak hazırlanmış zulümlerin içine batmış bir dünyada yaşıyoruz.

Batı düşüncesinin ulaştığı doruk noktayı temsil eden Batı medeniyeti, kendi geliştirdiği mantık yapısıyla bakıldığında bile artık savunulamayacak bir durumdadır. Batı medeniyetinin merkez ülkesi olan ABD ve Avrupalı müttefikleri dünyayı bir adalet, barış ve güvenlik ortamı haline getirmek maksat ve niyetinden ve hatta liyakatinden çok uzak bulunmaktadır. Bilakis, dünya ekonomik kaynakları ve toplumları üzerinde kurdukları hegemonik statükoyu yenilemeye çalışmaktadır. Yaşanan insani dramlar, görülmemiş boyutlar kazanmış insan hakları ihlalleri, küresel adalet, barış ve güvenlik krizleri, darbeler bunların eseridir. Batı Medeniyeti denilen kaba kuvvet mekanizmasının nasıl da muhtevadan yoksun bir bünye taşıdığı, propagandasını etmeye çalıştığı sözde insani değerlere olan liyakatsizliğinin nerelere vardığı bütün çıplaklığı ile açığa çıkmış bulunmaktadır. Batı’nın insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasi ve barış eksenli bir medeniyetin temsilcisi olduğu masallarına artık kimse inanmıyor.

Yaşanan olağanüstü krizlerin, ağır insan hakları ihlallerinin müsebbibi, düzenleyici ilkesi güç ve çıkar olan mevcut uluslararası sistemdir. Günümüz insanlığı, bu sistemin yol açtığı ağır sorunlar yaşamaktadır. Bizatihi Batı toplumları içinden başlayarak, bütün dünyaya yayılmış bulunan insan hakları ihlalleri, çifte standart uygulamalar, silahlanma yarışı, yapay iç çatışmalar, savaş hukuku ihlalleri, katliamlar, işgaller, darbeler, görülmemiş zulüm ve haksızlıklar eşliğinde yaşanan süreç, bir medeniyet krizidir. İnsanlığın ezici çoğunluğu mazlumdur ve bu mazlum çoğunluk küresel emperyalizmin oluşturduğu statükoya itiraz etmekte; adaleti, hukuku, barışı ve güvenliği garanti eden bir dünya düzeni kurulmasını talep etmektedir. Bu talep, insanlığın ortak sesi olarak gittikçe yükselmektedir.

Yaşanan bu insani dramların müsebbibi olan batı medeniyeti ile insanlığın küresel bir adalet, güvenlik ve barışı garanti eden bir medeniyet arayışı arasında ortaya çıkan gerilime tanıklık ediyoruz. Bu gerilim, Batı’nın tekelindeki küresel statükoyu derinden sarsmaktadır.

Küresel statükoyu temsil eden ABD, AB ülkeleri, Rusya Federasyonu yanında küresel jeopolitik ortamda yerini alan Çin ve Hindistan gibi aktörlerin de “çıkar ve güç odaklı” olduğu ve kendi aralarında rekabet ettikleri düşünülürse, bütün bu eski ve yeni aktörlerin ittifakı da, çatışması da, birbirini dengelemesi de gerçekleşecek değişimi, güç ve çıkar ilişkilerinin belirlemesine yol açmaktadır. Güç ve çıkar ilişkilerinin belirleyeceği uluslararası sistem ve bu sistemin Türk ve İslam dünyasındaki uzantısı, İslam coğrafyasını yeniden çatışma alanı haline getirmektedir.

Küresel ölçekte bir barış ve adalet ortamının kurulması, böyle bir yapının norm ve mekanizmalarının oluşturulması, küresel ölçekte bir medeniyet değişimi etkisi oluşturacak alternatif bir irade oluşturulması ile birebir ilişkilidir. Bu iradeyi, üçüncü dünyanın sırtında yükselen Batı medeniyetinin temsilcisi olan devletler ve bunların oluşturduğu sözde uluslararası kurumlardan beklemek yanlıştır.

Adaleti Savunanlar Derneği olarak, mevcut küresel statükoya ve bu statükonun temsilcilerine itiraz ediyoruz. Mazlum milletlere ve insanlığa, İslam medeniyetinin üreteceği jeopolitik sistemin, geçmişte olduğu gibi bütün insanlığın adaleti, barışı ve güvenliği temel alan bir küresel düzen talebine karşılık verebilecek kapasitede olduğunu hatırlatıyoruz. Başta iki yüz yıllık bir emperyalist müdahale alanı olan İslam dünyası olmak üzere, adil bir siyasi, ekonomik ve kültürel ilişki talep eden her dinden ve kültürden mazlum milletleri, insanlığın ortak sesi, merkez medeniyeti olacak medeniyet potansiyelimizi hayata geçirmeye davet ediyoruz. Amaç adaletse bu çağın yöntemi demokrasidir, bu sebeple temsil eşitliği esasına dayalı bir Dünya Parlamentosu kurulmalıdır.

 

 

Prof. Dr. Nevzat TARHAN

Asder Yönetim Kurulu Başkanı

Son Düzenlenme Çarşamba, 09 Aralık 2020 15:08
ASDER Genel Merkezi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...