Cuma, 25 Kasım 2022 15:35

Duygularımızın Vuslat Zamanı

İnsan; Hangi yaşta, hangi konumda olursa olsun, ruhunda iz bırakan bir takım hasret ve bu hasretin vuslata dönmesi için beklerken tarif edilmez bir duygu yoğunluğu yaşıyor

Ahsen-i takvim üzerine yaratılan bu insan yapmak  isteyip yapamadığı, söylemek isteyip söyleyemediği, bakmak isteyip bakamadığı

O kadar yoğunluğu vardır ki benliğini saran, zihnini meşgul eden, âdetâ içinde yıllarca barındırdığı sırlar yumağıyla ebedî yolculuğa uğurlanacak, ama hiç kimseler bilmeyecek, duymayacak, anlamayacak, derman olamayacak…

Bugünlerde Millet olarak yaşamakta olduğu muz hüzün dolu anları; insan dediğimiz bazı esfel-i sâfilîn derecesine düşmüş satılık vatan hainlerinin yerli ve uluslararası şer ittifak  gruplarının; dili, dini, mezhebi, rengi veya cinsine bakmaksızın Mersin’de-polise evi girişinde, İstanbul-Taksimde, Gaziantep Karkamış’da  giriştiği vahşice katline ortak olmalarına şahit olunca sözün bittiği yerde bulunuyorsunuz.

İsyan edilecek bu ahvâl karşısında sabrımızı zorlayıp Sığınıp Rabbimize bütün içtenliğiyle Yusuf peygamber(a.s)gibi, iffetin nezih zirvesinde bayrak açacak tüm evrene ve seslenecek tüm haya ve vicdan yoksunu zavallılara, açacak en saf duygularla ellerini en yüce divana, gözünü dikecek tek bir hedefe ve istikamete ve bekleyecek BİR ve TEK olanın hükmünü…

BİR’i bekleyecek ve O’na yönelecek, Kim bilir, belki de bu yönelişi de anlaşılmayacak birileri tarafından, ızdırap ve çilelerle dolu bir hayatın anlaşılmaz film senaryosu ukbaya kalacak ve ancak âhiret yurdu sakinlerince  anlaşılabilecek..!

Cennetü'l mev’a  ya da Cennetül firdevsi kazanmak adına teslim etse de cismini köle tüccarı (!) kervancılara, ruhunu teslim etmeyecek, kendini satmayacak, küresel oyuncuların değil; kainat Sahibinin abdi, hizmetkarı kalacak, son nefesine dek tüm zerreleriyle…

Evet, ruhlar ve gönüller..!. Ne esrarlı âlemlerin birer unsurudurlar ki, anlaşılmadıkları ve uyuşmadıkları birileri tarafından çarçabuk kenara konabilen, gözden çıkarılan, varlığının, duygularının, beklentilerinin, algılarının ve topyekun maddî-mânevî mevcudiyetinin BİR ve TEK tarafından sahiplenmesiyle, merhamet ve şefkatle sevk ve idare edilmesiyle yeniden yörüngesinde mütevekkil bir duruşun ve gidişin ruh sükûnetine bürünmesi ve teslimiyle hayat bulmasına mesrur olacak.

İnsan denen bu esrarengiz varlığın sırlarını açmadan, ön yargılardan ve anlaşılmaz tutumlardan kaçmadan, hayatı hayat gibi, memâtı memât gibi yaşamadan, madde ötesine ulaşamadan, benliğinden sıyrılıp on sekiz bin âleme taşamadan, ruh ve gönül dünyasına yanaşamadan içindeki hasret ve hasretin getireceği heyacanla beklenen vuslatı hiç bitmeyecek..!

Sizi anlamak istemeyenlerin veya anlamakta zorlananların ne hükmü var ki hayatınızı rahmetiyle kuşatanın yanında?

Paylaştığınız doyumsuz sohbetlerin, lâhûtî nefeslerin, hoş kokulu atmosferin, dostluğun, kardeşliğin, kadirşinaslığın paha biçilmez anları, hayatınızın tek tesellisi olacak.

Hayatı sarıp sarmalayan mutlu bir dünyanın aktörü olmak Allah’ın bir lutfu olsa gerek.

Hayat bizi öylesine sürükledi ki kumsalların ıslak zeminindeki farklı boyutlarına, haykıramadık sevgilerimizi bile, terennüm edemedik dostluğun büyülü rüyalarını, okuyamadık paylaşmanın doyumsuz romanını…

Öyle bir an gelecek ki,Alem-i ervah’dan başlayan yolculuk bitecek, tükenecek. Sonsuzluk ülkesinde yaşamak üzere tehir ettiklerimizin hasretiyle ve beklentisiyle kudreti sonsuza dayanmaktan; heyecanla, bin bir ümitle beklediğimiz vuslata ermekten başka yol kalmayacak ki..!

Ya bir de, cennet yamaçlarındaki kurulu meclislerin sohbetleri olmasaydı ?

Hıyanetin, vicdansızlığın, Bencilliğin, kıskançlığın, anlayışsızlığın, vurdum duymazlığın egoizmin kıskacından arınmış, sadece ve sadece hoşnutluğun, anlayışın, güzelliğin, sonsuzluğun sınırsız olarak sergilendiği ve yaşanacağı vuslatın O heyecanı  cennet hayatının ve yeniden dirilişin sonsuzluk ülkesinde sonsuzluğa adanmış olanlarla buluşmak olmasaydı, halimiz nice olurdu?..               

Elhasıl; Birey olsun, Aile olsun, toplum olsun veya Millet olarak olsun Hüzün dolu anlarımız olacaktır ve oluyor ama her üzüntü ve musibetin sonu; Kışdan sonra baharın gelmesi katiyetinde bu millet ve islam coğrafyası kıyamet kopmadan Cennet asâ bir baharı yaşayacak inşaallah.

Değerli dostlarım; Gerçekten gönül dünyamda ki duygularımı, dilimdeki terennümleri yazıma dökerek bir şeyler anlatabildim mi…

ne dersiniz….?

 

Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...