Ayasofya ah Ayasofya demeye ne vakte kadar devam edeceğiz…? Ah Kurtuba der gibi, Endülüs’teki kurtuba camii gitti mi gitti… Şimdi şöyle idi böyle idi nasıl oldu nasıl gitti demenin ne anlamı var ?
Batılılaşma temayülü içimizdeki Ayasofya’yı esir almışsa Kurtuba’ya çoktan kilit vurulmuştur. Zalimler Endülüs’ü İspanya haline getirdi… Atina’da bir tane camii yok… Sırbistan’daki camilerde taş üstüne taş bırakılmadı… Hadi bakalım ne yapacağız, Lozan’da varılan anlaşma gereği batılı dostlarımız hırçınlaşmasın diye istiklalimizin zafer planı olarak bize 97 seneden bu yana dayatılan anlaşmaya sadık kalalım diyorlar… vah ki vah…! Hayat hırsı ve ölüm korkusu olanlar nasıl çıkar hakikat miracına? Gök ötesine gitmek için basacak sahra, taş bulabilir mi böyleleri?
Hadi bakalım Cumhurbaşkanımız batıya yine bir hareket çekecek ama bizlerden destek bekliyor…! Biz dahil Müslümanlar ne yapacaklar… Ben ifade edeyim mi...? Konuşurlar da konuşurlar...! Slogan atarlar, kendi sokaklarında bağırırlar! Sosyal medyada beğeni twetleri çarşaf çarşaf yayınlanıyor, yayınlayacaklar... ama nefsini bir kontrol etse batılı değerlerden geçilmez… En şuurlumuz bile kendisi ailesi ve çocukları ile batılı değerlerin ürünleri ile iç içe yaşar ve kullanmaktan da geri durmayız…
Şu anda batılı uluslar şirketlerin işbirlikçileri ülkemizde cirit atıyor… kendi algılarını bizim isteğimiz gibi sosyal medyada paylaşmaya devam ediyor… haberimiz var mı acaba…? TBMM’de onlara borazanlık yapanlar hoplamaya başladı... malum medyalar da konuşmaya başladılar... bunu da mı bilmiyorsunuz yoksa…!? Ne söyler ne yaşarız…! Ah ki ah…
Batılı değerlerin alışkanlığı ile Ayasofya’ya sahip çıkamazsınız... Hz.Talut “O sudan içmeyin” dedi, içenler “siz gidin savaşın” dedi. Az kişi o sudan içmedi ve o az kişi zalim Calut’u ve ordusunu yendi.
Selahaddin-i Eyyubi’yi de yalnız bırakmadı mı zamanındakiler? O hem Kudüs’ü fethetti, hem de fetihten sonra ayağa kalkan Haçlı Avrupa’sını dize getirdi… Biz Reise sahip çıkabilecek miyiz? emin değilim…
İsrafa esir, hırsa tutsak, zevke zebun olanlar mı zamanın Calutuyla savaşacak, şer ordusunu dize getirecek ve Ayasofya’yı cami olarak açacak? Camimiz hür olacak da fethin kılıç hakkı olan Ayasofya’da da, Cuma namazı kılınacak!
Haramlara bulaşmışlar haramilerle nasıl savaşır? Tefrikayla kıyım kıyım olmuşlar bütünleşmiş şer ordusuna ne kadar direnebilir? Ah Ayasofya öyle mi? Ders olmayan kurtuba yeni kurtubalar doğurur.
Son karakol Anadolu direniyor, o sudan içmeyen azlar zafere eriştirecek. Ne kadar derin ve sinsi fitnelerden geçtiğimiz malum.
Tevhid nettir, nübüvvet nettir, haşir nettir, adalet nettir, güneş gibi, ay gibi, yıldız gibi, kâinat gibi. Haramlar da öyle. Hırs da öyle, israf da öyle… Ölüm hayat gibi bir gerçek.
Konfor düşkünlüğü, hayat hırsı, rahat yaşama arzusu, zevk düşkünlüğü, makam tutkusu, ölümden ürkme ürkekliği, bütün bunlar fitne üreten ve hakikatin sinir uçlarını bozan amiller değil mi?
Kıbleye dönüp ağlama veya slogan atıp bağırma değil önce içimizde esir alınmış nefs-i emmare’yi kurtarma demindeyiz.
Umut, o azlarda. Gelecek o azlarla gelecek. Karanlık o azların gözlerinde parlayan bir ışıkla aydınlığa dönüşecek. Ayasofya aynası ümmetin ve her birimizin aynası.
Bâtından başlayıp zahire hepimizin ve her birimizin yapacağı çok şey var.
Mesela: 1) Bütün toplum kesimleri yoğun medya çalışması ile bilgilendirilmeli…
2) Siyaset kurumu siyasi hamlelerini bütün coğrafyalarda etkin işletmeli…
3) Her türlü plana açık Cihad’a hazırlanılmalı ve her imkân hazır edilmeli
Elhasıl : Hayatî mesele o azlardan mıyız değil miyiz? Toplumun hamaset duygusuna kapılıp feryat ettikten sonra tekrar kendi hayatımıza mı döneceğiz, yani demem o ki Ayasofya diye bir derdimiz var mı yok mu…!?