Salı, 26 Aralık 2023 13:03

Rüşdü Erdelhun’un darbeci askerlere karşı nutku ve darbe karargâhının Kara Harp Okulundan Tuzla Piyade Okuluna taşınması

27 Mayıs 1960 darbesinin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, ABD’nin ülkemizde darbe yapacağının istihbaratını almıştı. Askerlerin siyasete karışmasının ne derece kötü sonuçlar doğuracağını görmüş ve bunun ülkemize vereceği zararları fark etmişti. Komuta kademesinde bulunan fakat darbeden sonra emekli edilen 265 general ve 5000’e yakın subay da aynı düşünceye sahipti.

Fakat içlerinde Ümit Özdağ’ın babası Yüzbaşı Muzaffer Özdağ’ın da bulunduğu ABD’nin kandırmış olduğu subaylar; vatan hainliğine eşdeğer bir darbe kararı almışlardı. ABD’nin gizli servis elemanları birçok ülkede olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde sinsi bir şekilde yuvalanmış ve halkın seçtiği iktidarı devirmenin planlarını yapmıştı. Çünkü Adnan Menderes, Batının Türkiye’de kurmak istemediği çok önemli sanayi tesislerini Sovyetler Birliği ile beraber inşa ediyordu.

Darbe hazırlığını fark eden Erdelhun, faşist cunta yapılanmasının önüne geçmek için Ankara dışından takviye kuvvet getirilmesini emreder. Fakat CHP, darbeyi desteklemektedir. Bir de hükümet içinde cuntacılarla iş birliği yapan Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes bulunmaktadır.

Samet Kuşçu isimli bir subay, cuntacı subayları ifşa etmiş fakat mahkemede 27 Mayıs darbesini yapacak bu subaylar beraat ederken; Kuşçu hapis cezasına çarptırılmıştır. Kısaca ABD ve CHP, Menderes hükümetini yargı dâhil her yönden kuşatmıştır. Savunma Bakanının sinsiliği sayesinde Adnan Menderes kandırılır ve takviye kuvvet getirilmesi konusu rafa kaldırılır.

Erdelhun Paşa, yine de darbeyi önleyebilmek maksadı ile 27 Mayıs’tan bir gün önce cuntacıların da aralarında olduğu subayları Genelkurmay Karargahı’nda toplar ve tarihe geçecek şu konuşmayı yapar:

“1912 Balkan Harbi’nde Silahlı Kuvvetler; İttihatçı ve İtilafçı diye ikiye bölündü. Emir komuta ve idarenin muhal (boş) olması neticesinde Osmanlı İmparatorluğu parçalandı. Bütün bu misaller askerlerin mesleklerinden gayri bilmedikleri ve rejimin kendilerine vermediği hakları zorla alarak ya aşırı milliyetperverlik ya da birden, sıfırdan yüze çıkabilmek için yaptıkları hareketlerdir. Anayasa iç hizmet kanunu ile silahlı kuvvetler, millet iradesi yetkisine verilmiştir. Parlamento ve onun icra ettiği hükümetin elindeki bir kuvvettir. Demokratik rejimlerde parlamento ve hükümet, milletin seçimi ile meydana gelir. Partiler içerisinde en çok rey alan iktidara geçer. Bugün Demokrat Parti iktidardır. Silahlı Kuvvetler parti diye değil, seçimle gelmiş bir iktidar hükümetinin emrindedir. Yarın seçimleri Halk Partisi kazanırsa ordu onun başkanına da itaat etmeye ve emirlerini yapmaya mecburdur. Seçimle gelen hangi iktidar veya partinin herhangi bir kusuru olursa onu millet takdir eder. Ve seçmez, düşürür. Kulağıma gelen bazı haberlere göre Ankara’da 60 kadar subay Sayın Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü ve Millet Meclisi’ni basarak istifalarını isteyecekmiş. Bugün Türkiye’nin en değerli malı Silahlı Kuvvetlerdir. Bunun diğer maddi ve fiziki kıymetlerinden başka hassaten itaatkârlığı, hükümet ve milletime; kanunlarına riayeti sayesinde malıdır. (Silahlı Kuvvetler’de) Kıta ile veya kıtasız, cüzi ve külli yapılacak böyle bir hareket, yukarıda Türkiye için değerli mal olarak ifade ettiğim biricik kıymetli silahlı kuvvetlerin bu değerini gaip etmesiyle (kaybetmesiyle) neticelenir. Sonra, demokrasiye ve seçime bir darbe olacak böyle bir hareketin milletin büyük ekseriyetince tutulmayacağından neticesi hüsran olur.”

Sözlerini askerlerin siyasete müdahaleleri konusunda örneklerle sürdürür: “1941’de İkinci Dünya Harbi’nde Japonlar, Amerikalılarla anlaşmaya çalışırken silahlı kuvvetlerin tazyiki ile Pearl Harbour baskını yapılarak Amerika ile harbe tutuşmuş ve neticesinde mağlup olup kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır. Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin Geminis hükümetine müdahalesi neticesinde Milli mücadelede bize karşı mağlup olmuşlardır. İtalyan ordusunun Mussolini ile faşizme kayması neticesinde silahlı kuvvetler siyasete girmiştir.”

Erdelhun, bu konuşmadan yalnızca 12 saat sonra 27 Mayıs günü gece saat 3’te tutuklanarak Harp Okulu’na götürülür. Küfürler altında hakarete uğrayarak yaka paça dövülerek askeri disiplini ayaklar altına alan cuntacı askerler tarafından aşağılanır.

Darbeci faşist Muzaffer Özdağ'ın Harp Okulu öğrencilerini kandırarak Genelkurmay Başkanını dövmesi tarihimize düşen kirli bir an ve lekedir. Düşünün bir Yüzbaşı, Orgenerali diğer faşistlerle beraber yaka paça tekmeleyip hastanelik ediyor. Şimdi ise Ümit Özdağ babasının çirkin davranışını övüne övüne anlatmaktan çekinmiyor. İste bu darbeciler eskiden olduğu gibi utanmaz ve arlanmaz hayasız faşistlerdir.

Aradan 63 yıl geçtikten sonra darbeci faşistler ABD'nin planlarına uygun olarak yeni bir kalkışma yapmaya karar vermişler ve merkez karargâhı olarak Kara Harp Okulu yerine Tuzla Piyade Okulunu seçmişlerdir. Çünkü bu Kara Harp Okulu çok göz önünde ve Milli Savunma Üniversitesine bağlı olarak darbe için elverişli değildi.

Namaz kılan teğmenleri hedef alan bu darbe heveslisi faşist subaylar, kışkırtmalar ile disiplinsizliğin ayyuka çıktığı Piyade Okulunda askerlikte asla kabul edilemez olan subayları darp etme suçunu islemişlerdir.

Aynı Menderes gibi Erdoğan'da bu çirkin kalkışmayı görmezlikten gelerek örtmeye çalışmaktadır. Menderes bu hatasını idam edilerek şehit olarak ödedi.

Lakin Erdoğan daha 7 yıl önce gerçekleştirilen 15 Temmuz 2016 kalkışmasında ders almamış gibi görünmektedir. Milli Savunma Bakanı olarak atadığı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı olarak demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden habersiz bir komutan görüntüsündedir. Darbe karargâhı olarak anılan Tuzla Piyade Okulunda meydana gelen kalkışmanın failleri hakkında ciddi bir işlem yapmayarak büyük bir skandala daha imza atmıştır. En azından askeri disiplin için bazı subayları hapse attırması gerekiyordu.

Eğer darbeci teğmenleri koruyan ve hapsetmeyen komutanlar var ise bunun acilen gereği yapılmalı bu sefer görevinde ihmal suçu işleyen komutanları Bakan veya Genelkurmay Başkanı hapse atmalıydı.

Maalesef 63 yıl önce olduğu gibi ordumuz Patagonya Silahlı Kuvvetlerine benzetilmeye çalışılmaktadır.

Bundan sonrasında tekrar acı olayların yaşanmamasi için 15 Temmuz 2016 da Kara Harp Okulunda olduğu gibi Tuzla Piyade Okulunun kapatılması veya baştan aşağıya elden geçirilmesi gereklidir. Eğer sonuç alınmazsa disiplinsizlik başka okullara da yansıyacaktır. Çünkü subayların dövülmesi olayına 70-80 civarında öğrenci subay katılmış olup hiç bir askere hapis cezası verilmemiştir.

Askeri Ceza Kanunu çok açık hükümler içermektedir. Kalkışmaya katılan öğrenci subaylar ve bunların azmettiricisi olan başta bölük komutanları derhal hapse atılarak disiplinsizliğin ne derece kötü olduğunu dost düşman herkese göstermek gerekliydi. Fakat aradan bir buçuk ay geçmesine rağmen bütün darbeci komutanlar ayni küfürbaz Osman Özbek gibi serbestçe paşa paşa gezmektedirler.

Darbeci kalkışmalar yüzünden Türkiye en az 40 sene geriye gitmiştir. Daha kötüsü ise darbeci askerlerin kurmuş olduğu “askeri vesayet sistemi” sayesinde her 10 senede bir darbeler yapılması sağlanmıştır. Bu durum son olaydan anlaşıldığı üzere hala devam etmekte hiçbir ders alınmadığı anlaşılmaktadır.

İşte Erdelhun’un sözlerinin aksine hâlâ askeri okullarda devrimci ve darbeci ruhu ayakta tutan eğitime ve müsamerelere devam edilmektedir. Halkın seçtiği yöneticilere bağlılığı arttırmak yerine öğrenciler, CHP’nin faşist ruhlu 6 ok ilkelerini benimsemeye ve itaat etmeye zorlanmaktadırlar.

Umulur ki; Erdoğan hükümeti ülkemizin karşı karşıya kaldığı bu büyük tehlikeye karşı gerekli tedbirleri alır. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden şu ana kadar yapılan icraatlar yeterli değildir.

Halkın seçtiği siyasetçilerin yönetimine saygı duyulması için Erdelhun’un yukarıda arz ettiğim konuşmasını bütün askeri okul öğrencilerine öğretmek ve benimsetmek için çalışmalar yapılması zorunludur, vesselam…

Dr. Vehbi Kara

Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...