Pazartesi, 21 Kasım 2022 12:48

Deniz Harp Okulu Camiinde Cuma Namazı

Bir denizci olarak gitmiş olduğum ülkelerde Cuma namazı kılmış ve buralardaki Müslümanlar ile ilgili hatıralarımı makale olarak yazmıştım. Fakat 18 Kasım 2022 Cuma gününü Tuzla'daki Deniz Harp Okulunda yaşadığım bambaşka duygularla yaşadım. 

En son Deniz Harp Okulunda Değişenler ve Değişmeyenler başlığı ile 18 Kasım 2019 günü Heybeliada’da Deniz Harp Okulunun Kuruluş Yıldönümü törenlerine de katılma fırsatı bulmuştum. Lakin bu sefer çok daha anlamlı idi. Çünkü yıllarca makale yazmış yüzlerce insanla askeri okullara cami yapılması için konuşmuştum. 

İşte bu gayretin bir sonucunu ölmeden görmek nasip oldu. Bununla birlikte değişmeyen hususlar da vardı. İşte bu ziyaret sonrasında ülkemizin en köklü ve önemli okullarından biri olan Bahriye Mektebinin son halini anlatmaya çalışayım…  

Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından 1773 tarihinde kurulan Mühendishane-i Bahr-i Hümayun, yani Deniz Harp Okulu, 1930 yılında camisiz kalmıştır. Ne yazık ki bu çağdışı uygulama 92 yıl devam etmiş ve nihayet bu yıl Cumhurbaşkanının yaptığı açılış töreni ile camisi yeniden açılmıştı.

18 Kasım 2022 tarihinde Deniz Harp Okuluna kuruluş törenlerine gitmiş Cuma namazı kılmıştım. Bazı öğrencilerle tanıştım. Tarih öğretmenleri ile konuşup kitaplarımı verdim. Güzel değişimlere de şahit oldum. Eski aşırı disiplin yerine saygılı bir askeri disipline şahit oldum. Özellikle dini duyarlılıklara karşı olumlu bir hassasiyet meydana gelmişti. Camiye giden öğrencilerde bir baskı ve takip edilme endişesi yoktu. Herkesin doğal bir şekilde ibadetini yapabiliyor olduğunu gördüm.

Camiden başka sınıf aralarında aynı üniversitelerde olduğu gibi mescitler de vardı. Deniz Lisesi mezunu Mustafa Nutku ağabeyin imamlığında cemaatle ikindi namazını kıldım. 

Okulda öğretmen öğrenci ilişkilerini son derece doğal ve eğitim saygınlığı içerisinde devam ettiğini gördüm. Öğrencilere bizim dönemimizde olduğundan çok fazla değer veriliyordu. Öğrenciler de hocalarına karşı daha saygılı idiler.

Eğitim çok güzel ve karşılıklı anlayış çerçevesinde sağlıklı bir şekilde yapılıyor, gördüm. Yani askerlikten doğan yapmacık ve riyakâr bağlılıklar yok denecek kadar azdı. Saygılı bir düzen görülüyordu.

Emeği geçen herkesten Allah razı olsun...

NATO standartlarına göre askeri birliklerde ibadethane bulunması bir zorunluluktur. Hele hele günde beş defa kılınması farz olan namaz konusundaki anlamsız tavır üzerinde düşünmeyi gerektirmektedir. 

Devrin idarecileri tarafından dünyanın hiçbir ülkesinde emsali olmayan uygulamalar yapılmış ve tarihi eser niteliğinde olan Heybeliada’nın tek camisi yıkılmıştı.

Üyesi bulunduğum İstanbul Çevre, Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği aracılığı ile bu caminin ihya edilmesi için çok gayret ettim. Nihayet bu konuda Millî Savunma Bakanlığı tarafından çalışmalar başladı. Fakat işlemler ağır yürümekte olsa da inşaat başlamıştır.

1985 Yılında Heybeliada’dan Tuzla’ya taşınan Deniz Harp Okulu, birebir olarak ABD’nin Maryland eyaletinin Annapolis şehrinde bulunan Deniz Kuvvetleri Akademisinin aynısı olarak inşa edilmişti. Fakat önemli bir farkı vardı. Bu okulda bulunan kilise ABD’nin en ihtişamlı şapeli idi.

Ne yazık ki 12 Eylül 1980 darbecileri Tuzla Deniz Harp Okulu tamamlandığında, inşaat firmasının talebini reddederek cami yapılmasına karşı çıkmıştı. 1985 yılından üç ay öncesine kadar camisiz olan bu okulun ilk mezunu benim sınıfımdır. 1986 Yılında mezun olmuştuk.

O günden içinde bulunduğumuz 2022 yılına kadar; her ortamda Bahriye Mektebine cami yapılması için mücadele ettim. Yazmış olduğum onlarca makale yanında Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezlerine sayısız dilekçe verdim. Yazmış olduğum dilekçelerde NATO ülkeleri standartlarına uygun bir şekilde ibadet yeri yapılmasını talep ediyordum.

Çünkü hem Heybeliada’da hem de Tuzla’da namaz kılmak için uygun bir yer yoktu. Merdiven altlarında veya köşe boşluklarında yanımda taşıdığım muşamba üzerinde namazlarımı kılıyordum. Cuma namazını kılmak ise ne öğrenciler ne de okul idarecileri için mümkün değildi.

Törenler için 1983 yılında gittiğimiz Kara Harp Okulunda cami olduğunu görünce bu duruma bir türlü tahammül edemedim. Ne yani karacılar Müslüman biz denizciler, değil miydik?

Hâlbuki yıllardan beri Sabetay Yahudilerinin önemli bir ritüeli olan “Kuzu gecesi” her yıl büyük önem verilerek icra edilirdi. İşte kalbinde bir parça İslam şuuru taşıyan bir insanın böylesine absürt bir durumu kabul etmesi mümkün değildir. 

Fakat ne çare ki; benim gibi birkaç tane hamiyetli insandan başka bu soruna el atan kimse çıkmamıştı. Hâlbuki asker dediğin hele hele donanmaya kumanda edecek zabitanın Allah’tan korkması ve gerektiğinde seve seve ölüme gitmesi beklenir. Ölüm korkusunu yenmenin yegâne çaresi ise Allah’a ve ahiret gününe iman etmektir.

Amerikalı askerler bu gerçeği bildiği için deniz kuvvetleri mensuplarının dindar olmasına gayret etmiş ülkenin en güzel şapelini askeri okullarına inşa etmişlerdir. Sanatsal açıdan ABD’de bu kiliseden daha ihtişamlı hiçbir yer yoktur. 

Heybeliada’daki önceki törenlerde ise okulun dışına çıkıp Heybeliada iskelesinin yanındaki camiye gidiyorduk. Değişen ve güzel husus ise isteyen öğrencilerin Cuma namazlarını kılabildiği gerçeğini öğrenmiştik. Ayrıca her öğrenci için yatakhane katında “ibadethane” bulunmaktadır. Günümüzde ise öğrenciler isterse Heybeliada'daki camide Cuma namazını kalabiliyor. Hamd olsun. Yıllardır verdiğimiz emek nihayet kısmen de olsa sonuç vermiş…

Cami ve ibadetten başka söyleyeceklerim de var elbette. Bunlardan en önemlisi geleneksel olarak her yıl yapılan kuruluş yılı törenlerindeki karşılama ve uğurlama etkinlikleridir.

Gerçekten de daha önceki yıllarda gördüğüm misafirperverlik ve öğlen yemeği, değişmeyen işlerin başında geliyor. Deniz Harp Okulundan başka hiçbir yerde bu kadar lezzetli olmayan dalyan köfte ve samsa tatlısı, hiçbir etkinlik olmasa bile Heybeliada’ya gitmeyi gerektirecek güzellikteydi.      

Donanmada iken yurt içinde ve dışında onlarca törene katıldım. Silah bölümü mensubu olduğum için bizzat törenleri icra ederdim. Özellikle Sovyetler Birliği döneminde liman ziyareti için gittiğimiz Sivastopol şehrinde gemici askerlerimle çok güzel törenler icra etmiştik. Daha sonra ticaret gemisi kaptanı olarak defalarca Sivastopol’a gitmiştim. Gölcük Poyraz Rıhtımında, İstanbul Anadolu Kavağında ve Kırım’ın Sivastopol şehrinde katıldığım törenleri hiçbir zaman unutmadım.

İşte Deniz Harp Okulu öğrencilerinin ve bandosunun icra ettiği törenler bu açıdan geçmiş güzel günlerimi hatırlama vesile oldu. İşte bu törenler de değişmeyen kuruluş merasimlerinden sadece bir tanesiydi.

Merasimlerde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, donanmamızın geldiği seviyeyi çok güzel bir şekilde izah etti. Yıllarca ABD ve Alman savaş gemilerinde çalışmış bir asker olarak üzülürken bu sefer kendi milli gemi ve silahlarımızın erişmiş olduğu seviyeyi görünce; bütün okul mezunları olarak hep birlikte gurur duymuştuk. 

Bu vesile ile göstermiş oldukları misafirperverlikten dolayı bütün okul yöneticilerine teşekkürü bir borç biliyorum. 15 Temmuz 2016 hain Feto darbesi ile yara alan donanmamızın yeniden eski gücüne kavuşması hatta çok daha ileriye gitmiş olduğunu görmekten büyük bir gurur duydum. Allah emeği geçen bütün bahriye mensuplarından razı olsun, vesselam…

Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...