ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği) olarak tanınan güçlü bir STK var! Gücünü savunduğu adalet erdeminden alıyor. Asker emekli ve mağdurlarının 28 Şubat sonrasında 2000 yılında kurdukları bir dernek. Kendi mağduriyetlerinin giderilmesi amacıyla çıktıkları yolda, daha nice mağdur ve mazlumun varlığını gördükçe kapsam alanına; adalet savunmasını insan hakları boyutuna da genişleterek tanındı STK’lar camiasında. Saygınlığı bu sayede günden güne arttı. Asker görüşü olarak, benzer adaletsizlikleri dile getirebilmesi değerini artırdı. Çünkü siviller aynı şeyi söylese bile askerlerin söylemi daha bir anlamlı oluyordu. Askerin sözü “milli güvenliği ilgilendiren devlet sırrı olabilecek bilgilere haizdir” diye sivil halkta veya eski koalisyon hükümetlerinde bile eleştirilemiyordu. Ancak, Asder’in askeri konuları dahi masaya yatırarak “Adalet ve hukuk” bağlamında değerlendiren; yayın, konferans, panel ve söyleşileri dikkat çekiyor ve istifade ediliyordu.
2010 referandumuyla yapılan kısmi anayasa değişikliği sonrası, üyelerinin çoğunun maruz kaldığı TSK’dan “re’sen emekli” edilmesinin kılıfı olan “disiplinsizlik” adı altındaki İNANÇ KIYIMI’na bir nebze ilaç olacak yasal düzenleme AKP hükümetince 2011 yılında yapıldı. Masabaşı irticai yaftaların bulunamayan delilleri, yargı yolu açılan YAŞ kararları sonrası 1540 asker mağdurun itibari haklarının iadesini mümkün kılmıştı. Her ne kadar bir çeşit aklanma (gerçek olmayan suçlamadan ÖZÜR anlamında) sağlanmış olsa da; kimisi emekli, kimisi de çalışan emsali ayarında kamuda memuriyete döndürülen YAŞ mağdurlarının baki hakları ve bazı kapsam dışı kalan kurbanların da varlığıyla halen revize edilmesi gereken bir 6191 sk. var. ASDER bu ihtiyacı en doğru usul ve yöntemle beyan etmiş ve takibini yapmaktadır.
Dini inancından taviz vermeyip, hayatına olması gerektiği gibi ve askerlik görevini aksatmadan, hatta moral değerlere katma değer veren anlayışla ordu içinde başarıları tescillenen binlerce asker, 28 Şubat’tan en az 10 yıl öncesi ve daha sonrasını kapsayan 1983-2007 yılları arasında TSK’dan ihraç edilmişlerdi. Gerekçe, MGK tehdit başlıklarına koydurulan “İRTİCA” temelli “disiplinsizlik” bahanesi. Hem de yargı yoluna kapalı YAŞ karalarıyla. Devletin bekasını tehdit eden unsurları temizlemek TSK’nın görevi değil miydi?!!
O dönemde devletin kılcal damarlarına sızmaya çalışan PDY faaliyetlerini tespit etmiş güya TSK istihbaratı. Şimdi tüm o dönemde ay(ı)rılan inançlı askerlerin de aynı yapının parçası olduğunu söylemeye başladılar. Hem de Müslümanların 13 yıldır hükümette sözünün en fazla dinlendiği dönemde; Ergenekon, Balyoz vb. darbe davaları sanıklarına “kumpas” gerekçesiyle beraat sağlandıktan sonra…Paralel kumpasın mağduru oldukları iddiasıyla, AYM’nin tanıdığı hak ile yeniden yargılanmak suretiyle berat edip tahliye olan ve hatta kendi cellatını seçimlerde destekleyerek meclise dahi girme imkanı bulan E.Albay Dursun Çiçek, şimdi güya Paralel yapıyı deşifre ediyor ve TSK’daki yapılanmasının çökertilmesi bağlamında 28 Şubat döneminde TSK’da yapılan tasfiyelerin de bu doğrultuda isabetli bir karar olduğunu iddia ediyor. Bu nasıl bir tezgahtır ki; hem bize kumpas kurdular deyip, aslında bal gibi darbe planıyla suç işlemişken tahliye olup her türlü yasal haklarına kavuşacaksın, hem de aynı Paralel yapıyı siyaseten destekleyip MV seçileceksin. Bu işin arka planında ne pazarlıklar var acaba? Şimdi de tüm YAŞ mağdurlarını “paralelci” diye yaftalayacaksın. 28 Şubat döneminin öncesi ve sonrasıyla TSK’dan tasfiye edilen inançlı askerler; gerçekten dinini yaşayan ve bukalemun zihniyeti olmayan Müslümanlardır. Diğerleri ise, o zaman TSK’da tespit amacıyla yapılan fişlemeler sırasında; eşlerinin başlarını açtırmak ve içkili toplantılara katılmak gibi “özel fetvalar” gölgesinde sıyrılmayı becermiş(!) oldukları için zaten atılmadılar. Mağdur edilenlerin dosyalarına , çeşitli İslami faaliyetlerle ilişkisi olduğu gerekçeleri eklenerek YAŞ’ta tasfiye edilmişlerdi. Yani SAP ile SAMAN ın karıştırılmaması gerekmektedir. Oysa sanki bu karışım bilerek yapılırken DARBECİ zihniyetin; “paralelci” argümanını geçmişte yaptıklarını HAKLI, şimdi yapmak istediklerini ise GEREKLİ göstermek üzere Müslümanların üzerinde yine ZULÜM yapmak istediği açıkça anlaşılmaktadır.
Din bilgisi yetersiz askeri kadroların, batı dünyasının “İslamofobi” algısıyla her sakallı ve İslami referanslı insanı terörist ilan ettikleri gibi, aynı yaklaşımla “laik-kemalist” olmayan, vatansever ve imanlı tüm Müslüman askerleri töhmet altında bırakmaya hakları yoktur. Aslında nihai hedefleri de zaten robot gibi ordu oluşturma arzularının yansımasıdır. Robotların kumandasını da ele geçirince zaten mankurtlara istedikleri İHANETİ yaptıracaklardır.
Birleştirilen istihbarat kaynaklarınca bu gerçeğin net bir şekilde değerlendirilmesi için; 28 Şubat mağdurlarınca, ADALETİN UYGULANMASINA ve bu organizasyon için ASDER’in yardıma hazır olduğunun bilinmesini isteriz.
Osman KAÇMAZ , 30.06.2015