Pazartesi, 26 Mayıs 2014 11:39

ELEŞTİRİLMEK YA DA BİR İŞÇİ HİKÂYESİ

Çocukluğumuzdan bu yana anlatılır. Hz. Ömer’in şu hikâyesi. “-Ey Nâs! Ben haktan, adaletten ayrılırsam ne yaparsınız?” diye sormuştu. Ahaliden biri: “-Yâ Ömer Seni kılıcımızla doğru yola sokarız!” diye cevap verince, Ömer: “-Elhamdülillâh, zamanımda hatamı kılıçla düzeltecek arkadaşım varmış!” deyip hamd etti.

On yılın üzerinde bir süredir ülkemizi alnında kıble izi olan insanımız, hem de içimizden insanlar yönetiyor. Elbette bu günler çocukluğumuzda hayaldi. Ama şimdi gerçek oldu. Buna hamd etmek gerek. Ama tekâmülden yana olmak, müspet manada muhalefet etmek, daha iyiyi istemek neden suçtur?

Soma faciası ile ilgili ciddi eleştiriler geldi hükümete. Tartışılır! Ama eleştirenlere bir sürü hakaret edildi. Bu hakaretlerin en başında da cehepelilikle suçlandı insanlar. Neden peki? Sizin hiç taşeron elinde köleleşmiş yakınlarınız yok mu? Peki, Soma’da hiç ihmal yok da bu kadar can kaybı neden?

Benim babam emekli işçidir. Köyümüze yakın bir fabrikada, hammaddesi asbest olan bir fabrikada çalıştı. Köylülerimiz önce tarlalarını sattılar. Sonra fabrikanın temelinden itibaren babacığım çalışmaya başladı. Sonra yıllarca “Ana makinede çalışıyorum.” diye övündü hep. Maaşı geçinmemize yetmediği için hep çift vardiya yani 8+8 saat, 16 saat çalışırdı. Yemekte çıkan meyveleri yemez cebine koyar çocuklarına getirirdi. Özellikle de bizim yöremizde yetişmeyen portakal, mandalina gibi meyveleri.

Bir gün babacığımı işten attılar. Ben Harp Okulu’nda öğrenciyim. İzne geldim. Babam çocuklar gibi ağlıyor. “-Beni nasıl atarlar, ben o fabrikanın temelinden bu yana babamın işi gibi çalıştım.” diyerek. Sonra bana dedi ki; “-Fabrikanın genel müdürü Emekli bir Amiralmiş. Gölcük’te yaşıyormuş. Sen git, benim durumumu anlat, beni tekrar işe alsınlar.” diye. Yani Emekli General’e Harbiye’li olarak ben “-Babamı işe alın.” diye ricacı olacağım. Korktum gitmeye.. Babamın gözyaşlarına rağmen. Bir yıl sonra tekrar işe aldılar ama önceki maaşının yarısı kadar maaş vererek. Babam çaresiz kabul etti. Beş çocuğun tamamı okula gidiyor. Sonra emekli olmasına az bir zaman kala tekrar attılar. Hâsılı babacığımı dışarıdan da takviye ederek kendi imkânlarımızla emekli ettik. Şu anda ise hammaddesi asbest olan o fabrikadan emekli olanların çoğu erken yaşta kanser olup ölmeye devam ediyor.

Babamın hikâyesine benzer çok hikâye dinledim. Peki, “-Kim bu gariban hikâyelerini değiştirecek?” elbette yüreğinde Allah korkusu olan birileri becerebilir bunu değil mi? Yıllarca N. Fazıl Merhumun “Gençliğe Hitabesi”ni dinleyerek “-BİZ YAPACAĞIZ!” demedik mi küçücük yüreklerimizle.

O ne güzel söylemişti. “Emekçiye "-Benim sana acıdığım ve yardımcı olduğum kadar sen kendine acıyamaz ve yardımcı olamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başıboş bırakılamazsın!", kapitaliste ise "-Allah buyruğunu ve Resul ölçüsünü kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!", ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik...” Evet, kapitaliste cevap verecek insanlar, onlara köle olursa hem de bir kılıf bulup, emekçinin hakkı ne olacak peki?

Sonra devamla; “"-Kim var!" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert "ben varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...” diyerek herbirerimizi sorumluluğa davet ettiği, “Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı fark edecek kadar gözü keskin bir gençlik...” diyerek ferasete davet ettiği gençlik biz değil miydik?

Kim feryat eder? Öncelikle canı yanan, yarası ve acısı olanlar, sonra da arsızlar.. Şuna inanın Soma vb. olaylarda yanınızdan birileri de feryat ediyorsa, bilin ki canları yandığı ve yaralı oldukları içindir. Hakları yendiği ve mağdur oldukları içindir. Unutmayın! Ülkede gerçek muhafazakârlığı da, inancı ve imanı ile yaşamayı da çoklukla Soma Şehitleri ile aynı sosyal sınıflar temsil ediyor. AK PARTİ iktidarının gerçek oy deposu bu sosyal kesimdir. Millet malı diye ambulansın sedyesine çizmesi ile basamayan işçi ile Çanakkale Harbinde “-Bir sonraki taarruzda şehid olacağım.” diye üzerini değiştiren askerimiz aynı ruha sahiptir. Aynı vatan sevgisi, aynı vicdan, aynı iman ve aynı iffet. Bu iffetli insanlara karşı hassaslaşan gönülleri kırmayalım. Bu gönüller çıkıp diğerleri gibi ortalığı yakıp yıkıyorlar da mı, onları cehepelilik ile suçluyoruz?

Günün Hz. Ömer’i, günün N. Fazıl’ı olanlara ne mutlu. Soma Şehidlerinin mekânları cennet olsun. Dileriz bunca şehid ve akan gözyaşları ihmali olanların vicdanlarını kanatır da herkes gerekli tedbirleri almak için üzerine düşeni yapar.

Son Düzenlenme Pazartesi, 26 Mayıs 2014 11:41
Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « YALNIZLAŞAN NESİL ÜÇÜNCÜ CADDE »

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...