Tarihi günler yaşıyoruz.
Gözümüzü dünyaya açtığımızda darbeyle karşılaştık, darbelerle büyüdük, darbelerle yaşadık.
Sanki darbeler ülkemizin kaçınılmaz gerçeğiydi.
Memleketin tapusunun kendi zimmetlerinde olduğundan emin olan darbeciler, gerek gördükleri her zaman yönetime el koyar, “astığımızı astık kestiğimiz kestik” der, hiç kimse de gık diyemezdi.
Darbeler zemininde büyüyen, beyinleri yıkanmış ve çaresizlikleri öğretilmiş yığınlar ise, asker kişilerin bu eylemlerini sorgulayacak cesareti ortaya koymayı düşünebilme yeteneğinden bile uzaktı.
60 ihtilali ile dünyaya zuhur ettik, 12 Mart muhtırasıyla balans ayarı gördük, 12 Eylül ihtilaliyle “Darbeci Ordu’ya” intisap ettik, 28 Şubat darbesiyle “Darbe savar” olduğumuz için darbeci kadrodan tasfiye edildik…
Çok şükür, sivil edildiğimiz günden beri “Gerçek Sivil” olmaya azami gayret ettik ve ülkemizin de “sivilleşmesi” yolunda mücadelemizi sürdürdük.
Şimdi torunlarım farklı bir ülkede dünyaya gelmeye başladı, çok şükür..!
Darbecilerin hakim olduğu değil, mahkum edildiği bir ülke..!
Biz nesil olarak darbecilerin çok balyozunu yedik, ama bugün torunlarım henüz tam idrak edemeseler de, milli iradenin balyozu altında ezilen darbecilerin hazin sonlarına şahit oldular.
İnşaallah, prangalarından kurtulan özgür Türkiye, onlarla birlikte gelişip gürbüzleşecek, olgunlaşacak ve güçlenecek.
Artık, Hasan Mutlucan’ın;
“Yine de şahlanıyor aman, kolbaşının yandım da kır atı
Görünüyor yandım aman,bize de serhat yolları..”
Diyerek gönüllerimizin derinliğine hitap ettiği kahramanlık türküleri, darbecilerce iğfal edilip millete ihanet süreçlerinde kullanılamayacak.
Tarihimizden ve kahraman ecdadımızdan aldıkları enerji ile çok daha emin adımlarla geleceğe koşmanın heyecanını doyasıya yaşayabilecekler.
Bizler gibi, “Şeytan taşlamaktan, abdest almaya fırsat bulamama dertleri de” olmayacak..!
Binbaşı iken “er” olarak terhis belgesini elime vermenin hazzını yaşayanların; milletim bana Kıdemli Albaylık’la itibarımı iade ederken, kendilerinin aynı akıbete duçar olmalarından onlar gibi haz duyamasam da, memleketimin geleceği için mutluluktan adeta uçuyorum.
Bu balyozcular TSK içinde;
Doktoru ameliyat bıçağı elinde nizamiyeye, hastasını da ölüme terk edecek,
Dağlarda canı dişinde terörle mücadele eden kahramanları haberleri dahi olmadan caniler karşısında üniformasız ve silahsız bırakacak,
Ölüm döşeğindeki kanser hastası eşiyle çaresiz hastane kapısına atacak,
Sivil hayatta da peşlerini bırakmayıp intihara kadar sürükleyecek,
Milli değerlerimize ve mukaddesatımıza ancak düşmanlarımızın beslediği kin ve nefreti duyacak…kadar zıvanadan çıkmış, aklını ve vicdanını hırsına teslim etmiş güruhtur..!
Eğer, tarihi sorumluluklarını millet namına kahramanca kuşanma dirayetini gösteren yargıçlar, darbecilerin milletin bağrına indirmek için kaldırdığı balyozu, onların akıllarının firar ettiği başlarına indirmeseydi;
Ülkemiz sadece 20 yıl geriye gitmekle kalmayacak, binlerce masum “kim vurdu” ya gidecekti,
Meclisin kapısına kilit vurulacak, siyasiler prostat muayenesine(!) maruz kalacaktı,
Ayak takımı ve eşkıya bozuntuları hüküm-ferman sahibi olacaktı,
Devletin kasaları soyulacak, hazine yetmiş sente muhtaç hale gelecekti…
Yargıtay’ın da onaylayarak kesinleştireceğini ümit ettiğim bu kararla birlikte ülkemizde darbeler dönemi bitti ve askeri vesayet sona erdi mi?
Hayır..!
Bu karar, TSK içinde darbecilerin yıllardan beri kadrolaştırdığı darbeci damarın cesaretini kırsa da, bunu sadece kaybedilen bir mevzi olarak görecekler, devam ettiğine inandıkları savaşı sürdürmek için yeni yöntemler aramaya gayret edeceklerdir.
Şimdiden kendilerini şehit ve gazi (!) ilan etmeye başladılar bile..!
28 Şubat’ın bir numarası da “köprülerin altından daha çok sular akar..!” sözüyle darbecilere göz kırpıyor.
Surda bir gedik açıldı, ama kale henüz fethedilmedi..!
Gerekli Anayasal, yasal, idari ve yapısal tüm düzenlemelerin gecikmeden yapılması bu sürecin olmazsa olmazıdır.
Yargı sisteminin bu adımı atabilmesi için gereken siyasal atmosferi demokratik reformları hayata geçirerek hazırlayan hükümetin, milletin dört gözle beklediği diğer düzenlemeleri de hayata geçirmekle mükellef olduğunun bilincindedir şüphesiz.
Yoksa…! Milletin eline geçen balyozun peşini bırakmaya niyetlerinin olmadığı bilinmeli..!
Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI
24 Eylül 2012