Perşembe, 22 Aralık 2011 21:46

Genelkurmay'ın Mahremi

Yansıları gördüğüm zaman,kendimi görev yaptığım radarlardan birinin operasyon (harekat) odasında hissettim. Bölge Harekat Merkezinde yaptığımız hummalı çalışmalar da film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti.

Gazete sayfalarında ve internet ortamında gördüğüm görüntüler,sıradan bir fotoğraf değil,Genelkurmay kaynaklı olduğu iddia edilen “GİZLİ” nitelikli ve damgalı resmi evraklardı. Üstelik on yedi sene fiilen görev yaptığım, Hava Kuvvetlerinin Hava Savunma birimlerinin faaliyetleriyle ilgili bir doküman.

Söz konusu belgeleri,gerçek olmayabileceği ihtimalini de hesaba katarak hem merak hem pürdikkat incelediğimde, sanki yıllar önceki çalışma ortamına dönmüştüm. Hava Savunma birimlerinin komuta katına sunduğu bir brifing dosyasının parçası olduğunda şüphe yoktu.

Harita üzerine aktarılan çizimler,radarların izleme bilgilerinden ibaretti. Ömrümüz bu tür çizimlerle geçmişti. O zaman teknolojik imkanlar sınırlı ve bilgisayar kullanımı çok yaygın olmadığı için, overlay dediğimiz çizimleri elle yapıyorduk.

Şimdi bilgisayar proğramları da çok gelişmiş,Hava Kuvvetleri de bilimin sunduğu bu imkanları en ileri seviyede kullanıyordu şüphesiz. Aradan az değil on dört sene geçti. Kullanılan araçlar değişse de temel bilgi ve yöntem aynıydı.

Bilgilerin aktarılmasında kullanılan format,hava araçlarına ait iz numaraları,uçak adetleri, zaman,kalkış /iniş meydanları…vs bizim kullandığımız düzende devam ediyordu. Belgenin gerçek olduğunda şüphe yoktu kısacası. Bu belge,hala tartışılan merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterinin enkazının arama/kurtarmasında görev yapan Skorsky’lerin gerçekleştirdiği uçuşun resmiydi.

Yazının konusu bu müessif olayın analizi değil. Silahlı Kuvvetlerin en önemli sırlarının,GİZLİ kleranslı belgelerinin orta malı olması ve bu durumun ortaya çıkarabileceği vahim neticeler. Devam eden Balyoz, Ergenekon, Casusluk, İnternet Andıcı…ilh. Davalar ve ordu içindeki suç şebekelerinin veya ordu mensuplarının yaptığı/bulaştığı iddia edilen Muhsin Yazıcıoğlu suikasti benzeri diğer olaylarla ilgili,askeri yetkililerin inkar yolunu seçtiği, soruşturma makamlarından kaçırmaya gayret etiği belge ve delillerin, ilgililerine bir şekilde ulaştırılmasında şahsen fayda görsem de, olayın diğer bir yönü beni endişelendiriyor.

Yargıdan kaçırılan belgelerin ilgililerine ulaşması ve sorumlular hakkında işlem yapılmasının sağlanması olumlu bir gelişme mutlaka. Fakat,Silahlı Kuvvetlere ait sır niteliğindeki “GİZLİ”,”ÇOK GİZLİ” belgelerin itina ile muhafaza edilmesi ve en iyi şekilde korunması için gerekli tedbirlerin alındığından millet olarak emin olmamız gereken ortamlardan çıkıp pazara dökülmesi çok büyük bir tehlikedir. Şahit olduğumuz sızdırmaların ülkemizin geleceği için hayati faydalar sağlayacak olumlu etkileri olsa da,bu yöntemin milli menfaatlerimizi hayati derecede olumsuz etkileyebilecek yer ve zamanlarda da kullanılabileceğinden endişeliyim.

Bugün iyi niyetli kişilerin kullandığı yöntemi yarın kötü niyetli kişilerin de kullanmayacağını, halihazırdaki hayati bilgileri ve bir savaş durumunda askeri sırlarımızı düşmanlarımıza da aktarmayacaklarından nasıl emin olabiliriz?

İstihbarat örgütleri, çalışmalarını kesintisiz ve hummalı bir şekilde devam ettirir. Casusluk faaliyetleri de bu örgütlerin her zaman kullandığı vazgeçilmez bir yöntemdir.

Vatana ve millete ihanet edebilecek kadar kişisel menfaatlerine düşkün olan,ahlaki zaafiyetler gösteren,düşmanca emelleri olan ülkelerle ideolojik saplantı ve bağlantıları olan kişiler,casus olarak kullanılabilecek en güzel potansiyeldir.İstihbarat örgütleri bunları tespit etmek ve kullanmak konusunda ise oldukça mahirdir.

Terör örgütü bile ordumuz içinde üst düzey komutanlar arasında işbirlikçi, sempatizan bulup eylemlerinde destek alabiliyorsa,çok daha profesyonelce ve devlet desteğinde bu işi yürütenlerin neler yapabileceğini düşünmek beni endişelendiriyor..!

TSK’da her zaman etkin ve bazı dönemlerde hakim olan darbeci kafa yapısının, ordumuzun bünyesinde çok büyük tahribatlar yaptığı maalesef acı bir gerçektir. Bu tahribatın en önemli sonuçlarından birisi de dikkat çekmeye çalıştığım bu tehlikedir. Acaba, Genelkurmay Başkanımız meselenin bu yönünün farkında mı ?

Bilgi en önemli silahtır,ama sizin kontrolünüzde ise. Kendi içimizde yaşadığımız hesaplaşmalardaki ihlallerin doğuracağı tehlikeleri belki zamanla göğüsleyebiliriz,fakat ülkemizin düşmanlarıyla elan yaşadığımız veya yaşayacağımız hesaplaşmalardaki ihlallerin faturası çok ağır olacağı gibi telafisi de mümkün değildir.

Askeri makamlar;devam eden soruşturmalar ve suç isnatlarıyla ilgili bilgi ve belgeleri yetkili ve sorumlu kişi ve kurumlara vermekte direnç gösterdiği,hatta delillerin karartılmasına fırsat verilebilecek ihmaller sergilediği,kamuoyunu zamanında yeterice bilgilendirmediği için,bazı duyarlı vatansever askerler bu konularla ilgili belgeleri basına,güvenlik birimlerine ve yargıya bir şekilde iletme gereği duydu.

Genelkurmay Başkanlığı,gerekli bilgilendirmeyi yerine ve zamanında yaparsa büyük oranda bu tür ihlallerin önüne geçilmiş olur.Mevcut yönetimin bu yaklaşımı göstereceğine inanıyorum. Yoksa,meşhur bir siyasetçinin,duyduklarından kapıldığı dehşet ve maksadını aşan bir ifadeyle “İyi ki bu orduyla savaşa girmemişiz..!” sözünü,ben “Bu orduyla savaşa girilmez..!” biçiminde söylemek zorunda kalabilirim...!’

Vesselam.

Mustafa Hacımustafaoğulları

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...