Cuma, 12 Şubat 2010 18:43

GENELKURMAYIN AÇIKLAMALARI GERÇEKLERİ YANSITMIYOR.

GENELKURMAYIN AÇIKLAMALARI GERÇEKLERİ YANSITMIYOR.
 Genelkurmay Başkanlığı adına yapılan açıklamalar ve bizzat Genelkurmay Başkanının konuşmaları kamuoyunu tatmin etmiyor.
Millet neden kendi ordusunun söylediklerine inanmıyor?
Açıklamaların tatminkar olmamasının sebepleri neler?
...
Birinci sebep, askerlik görevini yapmış her vatan evladının kışla içi ve eklentilerinde bizzat yaşadığı,şahit olduğu,en yakınları dahil kimseyle paylaşamadığı somut gerçekler var.
Bunların belki bir kısmı ancak mahrem ortamlarda dile getirilebiliyor.
Yapılan açıklamalar işte bu yaşanmış ve halen yaşanmaya devam eden gerçeklerle örtüşmüyor.
En basit örnek,
İnsan onuru açısından çok önemli, fakat teamül olarak maalesef çok yaygın ve kanıksanmış bir gerçek olan küfür,hakaret ve dayak...
Her ne kadar yazılı emirlerle bu olumsuz eylem yasaklansa bile, teamül farklı...
Her Anadolu çocuğu ne yazık ki bu olumsuzluğu bir şekilde yaşadı, halen yaşıyor...
Ana babaların göz bebeği, canı ciğeri kınalı kuzular herşeyi ile orduya emanet ediliyor.
Fakat bu emanete gerçekte ne kadar sahip olunabiliyor?
...
Üsteğmen iken komutan zoruyla, hiç istemediğim halde  birlik kantin başkanı olmuştum.
Çay ocakları da bana bağlıydı.
Bir gün çay ocağında görevli Malatyalı er Mehmet'in ağladığını farkettim.
Erkekler ağlamaz, hele asker hiç ağlamaz, fakat Mehmet ağlıyordu...
Benim geldiğimi fark edince ağladığını gizlemeye çalışmıştı.
Herhalde ağladığından utandığı ya da sebebinin bilinmesini istemediği için...
Ne oldu Mehmet, neden ağlıyorsun? diye sordum.
Ben, bütün askerler gibi Mehmet'i çok severdim, onların sıkıntılarını paylaşmaya çalışırdım.
Onların da bana karşı sevgi duyduğunu, güvendiğini hissediyordum. Kalp kalbe karşı idi.
Mehmet evli idi, çocuğu var mıydı? hatırlamıyorum.
1.90 boyunda, civa gibi bir delikanlıydı.
Mehmet cevap vermek istemedi. Yok komutanım birşey dedi.Fakat ben ısrar ettim.
Komutanı ....’un kendisini tokatladığını,bunun için ağladığını söyledi.
Çok ağırına gitmişti. Özellikle evli olan askerler bu tür muamelelerden çok etkileniyorlardı.
Meğer Bahsettiği komutan ......, içtiği çayların bedeline itiraz etmiş ödememek için Mehmet'i dövmüştü.
Personelin bir ay boyu içtiği çay vs. maaşından kesiliyordu.
Bu adamı şikayet edeceksin, bunun hesabını ben ona soracağım,dedim.
Önce şikayetçi olmak istemedi. Çünkü birde şikayet ettiği için zarar göreceği korkusu vardı maalesef.
Şikayet dilekçesini bizzat yazdırdım ve korkmamasını, bana güvenmesini söyledim.
Sonra, o benimle çalışan …..’yı  odama çağırdım.Kapıyı kapattım.
Ceketimi çıkardım, ona da çıkarmasını söyledim. Çok şaşırmıştı.
Şimdi seninle dövüşeceğiz, ancak üniformasız, bakalım beni de dövebilecek misin? dedim.
Üsteğmenim ne oldu, neden bunları söylüyorsun? diye şaşkınlığını ifade etti.
Eli ayağı bağlı, masum askeri ne hakla dövüyorsun, asker olmasa bir yumrukla sana iki takla attırır...deyince hatasını anladı,boynunu büktü.
''Mehmet, senden şikayetçi olacak, takipçisi de ben olacağım, hiç kimse erata bir fiske vurmayacak, yanlış yapan karşısında beni bulur''dedim.
Gitmiş Mehmet'ten binbir özür dilemiş, Mehmet'te benim muhalefetime rağmen dilekçesini geri almak istediğini söyledi.
Mehmet, Anadolu çocuğu, büyüklüğünü göstermişti...
Şimdi, Genelkurmay'ın TSK'da dayak, hakaret yoktur yönünde yapacağı bir açıklamayı duyan Mehmet, buna ne kadar inanacak.
Tabi ki üst komuta kademelerinin, yapılanların hepsinden haberdar olması mümkün değil.
Bu, askerlik hizmetini yapan her vatandaşımızın yaşadığı sıradanlaşmış örneklerden sadece biri... 
Ancak, komutan mahiyetinin yaptığından ve yapmadığından sorumludur.
Mehmetçikler Komutanlara emanettir...
...
İkinci sebep, ortada belgeler var.
Silahlı Kuvvetler içinde yuvalanmış, görevini ve verilen emanetleri kötüye kullanan bir azınlık gurubun marifetiyle  yapılan illegal işlerle ilgili...
Genelkurmay Başkanı, bu iddiaları duyar duymaz, yeterince incelemeden, alelacele; olmaz böyle şey, yazıktır, vicdansızlıktır, orduya karşı asimetrik savaş yapılıyor, sabrımızı taşırmayın...vs gibi milletin de anlam veremediği tepkiler veriyor...!
Sanki ,TSK, bir bütün olarak yada içinden neşet eden bir gurup tarafından bu ülkede defalarca darbe yapmadı..!
Sanki,yeraltından çıkan silahlar, cephanelerin sorumlusu TSK mensupları değil..!
Sanki, BÇG (Batı çalışma Gurubu), JİTEM ( Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele) gibi illegal oluşumlar TSK içinde üst komuta kademesinin bilgisi dahilinde kurulup gayrimeşru işler yapmadı..!
Sanki ERGENEKON, SAUNA, ATABEYLER...vs çeteler TSK mensuplarınca kurulmadı..!
Sanki BALYOZ, KAFES, AYIŞIĞI, İRTİCA EYLEM PLANI..vs kanunsuz çalışmalar TSK karargahlarında, plan tatbikat salonlarında yapılmadı..!
Bütün yapılanların kokusu çıkıyor, bu millette bir şekilde herşeyi görüyor, hissediyor, yaşıyor...Çünkü onlar da askerlik yaptığı dönemde birşeylere şahit oldu...
Hiçbirşey gizli kalmıyor...
Bütün bunlar bilinirken, Genelkurmay Başkanlığının Yaptığı açıklamaların gerçekleri yansıtmadığı apaçık ortaya çıkıyor.
Hamasi nutuklar ve tehditlerle varılabilecek bir yer yok..!
Bu zihniyetin ülkemize verdiği zarar tahammül sınırını aştı, milletin sabrı yeterince zorlandı, bundan böyle daha fazla zorlamaya gelmez..!
...
Genelkurmay adına açıkça yalan söylendiğine ben bizzat şahit oldum.
1986 yılında,.2.Taktik Hava Kuvvet Komutanlığından ardı ardına birkaç genelge yayınlandı.
Genelgelerde, dindar personele ve ailelerine uygulanacak baskı, yıldırma, fişleme işlemleriyle ilgili talimatlar vardı.
Yazı, personel ailelerinin kılık kıyafetiyle ilgili olduğundan gerçekte sivil olan kişileri muhatap alıyordu.
Fakat istihbarat şubesinden GİZLİ kleransıyla yayınlanmıştı.
Gizlilik kleransı olmayan kişilerle ilgili GİZLİ emir yayınlanıyordu..!
Bu genelgeler o dönemde nasıl olduysa basında yer almış ve kamuoyunda tartışma konusu olmuştu.
Genelkurmay Başkanlığı adına Genel Sekreter açıklama yapmıştı...
''Son günlerde basında TSK'da bazı genelgelerin yayınlandığından bahsediliyor, böyle genelgeler yoktur.'' şeklinde...
Bizzat gözümle gördüğüm, işlem yaptığım, 2.Tak.Hv.K.K.lığının yayınladığı genelgeler inkar ediliyordu...
Herhalde bazen gerçekleri gizlemek, yalanlamakta bir görev oluyor..!
...
Artık mızrak çuvala sığmıyor...
Yalancının mumu da mutlaka sönüyor...
Gerçekler hayata hakim oluyor...
Fakat büyüklerin söylediği yalanların neticeleri de büyük oluyor...
Hayat gerçekler üzerine bina edilir, yalanlar üzerine değil...
İleride düzeltilir ümidiyle belki bazı yalanlar hoş görülebilir,
Fakat düzeltme gayretinin olduğu da şüpheli...
Herkesi gerçekleri görmeye, kafaları kumdan çıkarmaya davet ediyorum...!
 
 Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI
E.BİNBAŞI 

Son Düzenlenme Cumartesi, 13 Şubat 2010 18:44
Mustafa Hacımustafaoğulları

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Mehmet ERDİL Pazar, 14 Şubat 2010 03:58 yazan Mehmet ERDİL

    İnsanlarımız, başlarının belaya girmemesi için, aslında hukukun üstünlüğü ilkesini icraatta göremediği için, adaletin tahakkuk ettiğine inancının olmadığı için, Sivil olsun Asker olsun, gördüğü haksızlık karşısında susmuş, şahitlikten kaçmış, tanık olduğu gayri yasal durumları ilgililere bildirememiş, böyle bir hayat tarzının hüküm sürdüğü toplum idaresini demokrasi zannetmiş zavallı bir halde yaşarken ve hep içine atarken, Memlekette bir lider, Allahın lütfu ile başa gelip bir takım güzel icraatlara başlamış, en önemlisi dik durmuş, özgürlükler ve hukuk mücadelesi başlatmış ve vatandaş kanıksanan hayat kabuğunu bu vesileyle ve güvenle yırtmaya başlamıştır. şu ortamın bulanık ve gürültülü havası değişim ve gelişimin sancılarıdır ve iyiye işarettir. mesela sizin şu yazınız bile bunun bir kanıtıdır artık insanlar tanık olduğu ve yaşadığı olumsuz durumları korkmadan çekinmeden söyleyebilmekte ve belgeler ortaya koyabilmektedir.böyle bir ortam oluşturulmasaydı efendilerimize daha çok hizmet ve köleliğe devam edecektik, bu yüzden Başbakanımız her ne kadar görünürde Ak partinin Lideri olsada hakikatte ülkenin ve halkın lideridir. Demokrasi adına hak adına çok şeyi ona ve ekibine borçluyuz (ama asla yerel idarelerine değil, ekserisi yangından mal kaçırmakla meşgul, bunu demek istemedim ) Saygılarımla.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...