Pazartesi, 25 Temmuz 2022 12:02

Lozan; zafer mi, hezimet mi?

Yine Lozan Sözleşmesi’nin imzalanmasının yıldönümünde, aynı tartışmayı yapıyoruz..

Bir kesim “Lozan zaferdir” diyor..

Bir kesim ise “hezimet” diyor..

Bu girişle birlikte, ilk kanaatiniz oluşmuştur..

Durduk yerde bir olaya “zafer” deniliyorsa..

Orda, gizlenmek istenen bir şeyler olduğu akla gelmez mi?

Lozan hakkında daha kimse bir şey demeden..

Türkiye’yi yönetenler, “Zaferdir zafer” diye tanımlama yapıyorlar..

Bu tanımlamayı, zafer kazandıklarını iddia ettikleri düşmanlara karşı yapsalar..

Yine gam yemeyeceğim..

“Cevabını onlar versinler” diyeceğim..

Ama, Lozan Sözleşmesi’nin diğer tarafları ile yan yana geldiklerinde, sıkı-fıkı dostluk görüntüleri verenler..

Diplomatik nezaket adı altında; eşini, zafer kazandığımız devletin başkanının koluna takanlar..

Sonra dönüyorlar, bu milletin özbeöz evlatlarına, “Lozan, zaferdir zafer” diyorlar..

Geçin Yunan’ın karşısına, bunu söyleyin..

Geçin İngiliz’in, Fransız’ın, İtalyan’ın karşısına “bu bir zaferdir” deyin..

Bu milletin özbeöz evlatlarına karşı mı bir zafer kazandınız ki.. Bize “Bu zaferdir” diye, kabul ettirmeye çalışıyorsunuz..

“Şecaat arz ederken merd-i kıpti, sirkatin söyler” atasözümüz gereği..

Lozan’ın bir zafer olduğunu iddia edenler de..

Şecaat arz ederken..

Bize Lozan’ın zafer olduğunu ispat etmek için saldırırlarken..

Bakın nasıl suçüstü oluyorlar..

Kafalarındaki yanlışları nasıl itiraf etmiş oluyorlar..

Lozan’ın zafer olduğu tezini işlemek için, karanlık odanın karanlık tarihçileri oturmuşlar,  arşivlerden bazı pasaport kayıtları çıkarıp, dün bir haber yapmışlar..

“Lozan’ın yıldönümü… Anlamı için bu pasaportlara bakmak yeterli” demişler..

Biz de, her daim doğruyu arayan insanlar olarak, belki atladığımız bir gerçeği bu vesile ile öğrenmiş oluruz arayışı ile..

Lozan’ın yıldönümünde, Lozan’ın anlamını kavramak için, karanlık oda’nın yayınladığı pasaport haberine baktık.

Diyor ki, “Lozan zaferdir” iddiasında olanlar:

“Lozan anlaşması olmasaydı işgal altındaki topraklara pasaportla gidilecekti.”

Benim kafamda şimşekler çakıyor..

Lozan anlaşması imzalanmadan önce, İstanbul dışında hangi toprağımız işgal altında idi ki, pasaportla gidelim..

Lozan anlaşması ile hangi toprağımız işgalden kurtarıldı ki, artık oraya pasaportla gitmekten kurtulduk..

İstanbul’un işgalden kurtarılmasının, Lozan ile ilgisini başka zaman tartışırız..

Şu an konuştuğumuz husus, Ege illeri.. 

Ege denizindeki adalar.. Anadolu’nun değişik yerlerindeki Fransız, İtalyan, Yunan işgalindeki yerler..

Bunların hepsi, Lozan Sözleşmesi imzalanmadan, hatta görüşmeler başlamadan önce..

Hem de nereden baksanız bir yıl önce, işgalden kurtarılmamış mıydı?

Mesela karanlık oda’nın somut belge olarak gösterdiği, bir Osmanlı vatandaşının, Muğla’dan İzmir’e gitmesi için, pasaport zorunluluğu ile ilgili duruma bakalım..

Lozan’ı bize zafer diye yutturmak isterken, şöyle anlatıyorlar:

“1920 yılında İtalyan işgali altındaki Muğla’dan, Yunan işgali altındaki İzmir’e giden Türkler izin belgesi kullanıyordu.”

Evet, bu doğru olabilir..

1920’den bahsediyorsunuz..

Anadolu’nun işgal edildiği tarihden..

Biz ise, 24 Temmuz 1923’ten bahsediyoruz..

Eğer kafanızda şimşekler çakmadı ise, hatırlatayım; “30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Savaşı’nın zaferle sona ermesinden 11 ay sonraki bir tarih”den bahsediyoruz.

Yunan’a karşı da, diğerlerine karşı da, savaşı kazanmışız..

İzmir de bizim, Muğla da bizim, artık..

Biz, bizden pasaport mu isteyeceğiz ki..

Lozan sözleşmesi ile Muğla’dan İzmir’e gidecek insanımız, pasaport göstermekten kurtulsun..

Kendiniz söylüyorsunuz, “İtalyan işgalindeki Muğla” diyorsunuz..

Kendiniz söylüyorsunuz, “Yunan işgalindeki İzmir” diyorsunuz..

Lozan Sözleşmesi imzalanırken. Muğla işgal altında mıydı?

İzmir, işgal altında mıydı?

Ki, Lozan Sözleşmesi ile o işgal sona ersin..

Kafa, işgalleri sona erdirmeden önceki yıllarda takılı kalmış..

Anadolu’yu, hâlâ işgal altında sanıyorlar..

Yunan’ın İzmir’den denize döküldüğünün farkında değiller..

Zannediyorlar ki, Yunan hâlâ İzmir’de..

Onun için de, Lozan Sözleşmesi’ni zafer olarak görüyorlar..

Oysa Lozan görüşmelerine gittiğimizde, İstanbul dışında bugünkü topraklarımızın hiçbir yerinde düşman askeri kalmamıştı..

Şunu söylerlerse, yine de itirazım olur ama, yüksek sesle değil:

“Yunan denize döküldü ama, tekrar güç toplayıp, gelecekti. Lozan ile bu geri dönüşü engelledik!”

Bunu söyleyebilecek bir kişi var ise, bunu söylesin..

Ama bunun gerçek hayatta bir karşılığı yok..

Yunan’ı da, İtalyan’ı da, Fransız’ı da..

Anadolu’yu işgal etme rüyalarına son verip, kendi yerlerine dönmüşler..

Lozan Sözleşmesi’nde Türkiye’nin çıkış noktası, “Yabancıların tamamını Anadolu’dan kovduk. Hedefimiz Ege adalarında yıllarca bize vatan olmuş  yerleri kurtarmak.. İstanbul’u işgalden kurtarmak” olmalı idi..

Bu çıkış noktası ile de..

Ege’deki burnumuzun dibindeki adaların tamamını.. Hatta Yunanistan karası ile orta bölümü kadarki adaları talep etmek..

İstanbul’un işgalinin de sonlandırılmasını ilave etmek..

Ama karanlık oda’cıların takıldığı gibi, Lozan’a giden İsmet İnönü’nün de aklı, “İzmir, halen Yunan işgalinde. Muğla, İtalyan işgali altında” noktasında olduğu için..

Lozan’da, İzmir’in Yunan’la ilgisi olmadığının kabul edilmesini, bir başarı olarak gördüler..

Muğla’da, İtalya’nın bir talepte bulunmamasını, bir zafer olarak gördüler..

Oysa biz o zaferi zaten kazanmıştık..

Düşmanı, denize çoktan dökmüştük..

Nereden, nereye geldik..

“Atladığımız bir gerçek mi var” diye kendimizi sorgularken..

Adamların bilinçaltına yerleşen, 9 Eylül 1922’den sonra bile, İzmir’in, Yunan işgalinde olduğu varsayımını deşifre ettik.

Muğla’nın İtalya işgali altında olduğu bilinçaltını deşifre ettik..

Gerçekten de, bilinçaltına yerleşen bu varsayımları olmasa, Lozan’ı kim, nasıl zafer olarak kabul edebilir ki?

Ali Karahasanoğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...