Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Pazartesi, 02 Nisan 2018 10:05

28 Şubat 2018 Etkinlikleri ve Yurt Gezisi Notları

“Hatırlama gelişmiş ve medenî halklarla, geri kalmış ve ilkel halkları birbirinden ayıran bir şeydir. Medenî halkların anıları vardır. Önemli şeyleri hatırlayan halklar, tarih dediğimiz şeye sahip olurlar.” (Aliya İzzetbegoviç, Konuşmalar, Klasik Yayınları,2005, 5. Baskı)

***

Acılı, hüzünlü, yaralı ve sessiz insanların ülkesi Türkiye’mizde üstü örtülmüş ne çok hikâye var.

İlkin, Mazlum-Der’in organize ettiği 20-25 yıldır cezaevlerinde yatan ‘28 Şubat Mahkûmları’nı hatırlamak ve hatırlatmak adına Bolu F Tipi Cezaevi’nin önündeydik. 28 Şubat darbe dönemi vesayetçi odaklarının zulüm operasyonlarıyla ağır/müebbet hapis cezaları verilen 600’e yakın Müslüman için…

‘Seç beğen al, uyduruk örgüt’ isimleriyle bitiştirilerek karartılmış hayatlar… Kimisinin bıyıkları bile terlememiş…

Hayatlarının baharında ne olduğunu idrak dahi edemeden, dört duvar arasının çaresizliğine itilen ve şimdi saçları/sakalları ağarmış mazlum Müslümanlar…

Acı hücrelerini kasıp kavururken, Rablerine gösterdikleri hüsn-ü zanla iman, teslimiyet, olana rıza ve yürek kabartısı direnme duygularıyla hayata tutunmuş her türlü sevgi ve saygıya lâyık Müslümanlar…

Farkında mıyız? Onların yanında hangi acılarımızı dile getirebiliriz?

***

Koca Ankara’da 28 Şubat programları düzenleyen lise sayısı bir elin parmaklarını geçmedi. Genç öğretmenleri, idarecileri bırakın; başörtüsü zulmüyle okullarından atılmış öğretmenlerin çoğunun bile geride durduğu ifade edildi…

Oysa bize düşen, asla unutmamak asla unutturmamaktı!

Üç Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde 28 Şubat’tan 15 Temmuz’a darbeler üzerine sunum yapma imkânım oldu.

2000-2003 doğumlu liseli gençlere, 28 Şubat’ı sordum. Bir kızımız hariç fikir beyan eden olmadı.

Sinevizyon gösterisi çok şeyi özetler mahiyetteydi: Sincan’da yürüyen tanklar; başörtüsüne hayasızca el uzatılan, üniversite kapılarında polisler tarafından coplanan, sürüklenen kızlarımız ve anneleri…Gazete manşetleri, birifingler, Erbakan’a istifa çağrıları, topyekûn savaş çığlıkları…

***

Ankara dışında üç ilde konferanslara katıldım: Antalya, Kayseri, Diyarbakır.

Antalya’da, Mart’ın ilk günleri Allah’ın güzelim ayeti denizin bitimsiz hışırtılarını dinlerken, bar-kafe işgali altındaki yollarında başımız önde yürüyüp içkisiz ve güvenilir lokanta ararken, otelin balkonunda ezan sesi duyamamanın iç burukluğunda, bir Batı ülkesinde gibi yabancılığı derinden hissederek konferans saatlerini bekledik. Sabahlara dek kızlı erkekli kafa çeken gençlerimize üzülerek.

28 Şubat kimsenin umurunda değildi.

Yüreği ve evi sıcak Hakan Şimşek kardeşimin düzenlediği konferans oldukça verimli geçti.

Salonu dolduran kardeşlerimizin samimiyetleri, vakur duruşları, dertlerimize sahip çıkışları soğuyan, ürperen yüreklerimizi ısıttı, sağ olsunlar…

Bir imtihan süreci olarak 28 Şubat’a bakmayı öğrenmeliyiz.

Kayseri’de seminer hazırlayıp misafir eden Kemal Mete kardeşimle Mirac Kültür Merkezi’ne geçtik. Sunum yaptık. Çay faslında güncel olaylar üzerine fikir alışverişinde bulunduk. Kayserili kardeşlerimizden yakın ilgi gördük. Daha sık görüşme temennileri dile getirildi.

Üç gün kalacağımız Diyarbakır’a 16 Mart’ta geldik. Cuma namazını Ulu Camii’nde kıldık. Hendek çatışmalarında büyük zarar gören Sur’u gezdik. PKK’nın yakıp tahrip ettiği dört ayaklı minare ve camiisini, Hz. Süleyman, Nebi, Mimar Sinan eseri Behram Paşa camiilerini uzunca bir aradan sonra görmek çok hoştu. 37 yıl önce tayinle gelip dört yıl kaldığım Diyarbakır’da eski arkadaş ve kardeşlerimin ilgisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Mehmet Hattapoğlu, Şeyhmus Mermut, Ali Yelegen kardeşlerimiz ilgileriyle bizi mahcup ettiler.

Diyarbakır’ı hiç bu kadar temiz görmemiştim.

Öncelikle TÜGVA bünyesindeki liseli gençlere yönelik bir sunumumuz oldu: Tüketim Toplumunun Köşe Taşları/Depresyon, Kanser, Alkol, Uyuşturucu.

28 Şubat ve yukarıdaki konuyu ihtiva eden bir sunumu da İhvan-Der’de yapma fırsatımız oldu.

Bölgedeki kardeşlerimizin çok ciddi ilgi ve desteğe ihtiyaçları var. Örgüt’ün toplumsal bünyedeki tahribatı çok derin. Hâlâ korkuyu hissediyorsunuz. Kaderini bu ülkeye bağlayan Müslüman Kürt kardeşlerimiz açık bir bildiri ile ‘Cumhur İttifakı’na dahil edilmeleri gerektiğini ifade ediyorlar. Yaralı hafıza ve üzerlerine sinmiş örgüt korkusuna karşı; tutarlı, güçlü, çözüm sürecinde gösterilen zafiyetleri göstermeyecek, sosyal ve psikolojik rehabilitasyon süreçlerini hızlandıracak bir devlet idaresi talep ediyorlar. ‘Kürtçe’nin Mecliste hâlâ bilinmeyen dil muamelesi görmesi üzücü’ diyorlar.

Bölge halkı 2019 yerel seçimlerinden büyük endişe duyuyor. ‘Kayyumlar iyi hizmet yapıyorlar ama halktan uzak durmaları dolayısıyla hayal kırıklığı var’ diyorlar. Nasıl diyorum: ‘Tepeden tırnağa silahlı özel harekâtçılarla dolaşıyorlar, halkla temas kurmuyorlar, oysa halka dokunmak gerekir. İnsanımızın gönlü böyle kazanılır.’

‘Tokalaşmayan, sarılmayan devlete itimat edilmez’ diyorlar.

İhalelerin belli birkaç aileye verilmesi diğer ciddi rahatsızlık konularından.

Son Düzenlenme Pazartesi, 02 Nisan 2018 16:22

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...