Çarşamba, 24 Şubat 2016 09:59

Darbe olmadan anayasa olmaz

CHP, Anayasa Uzlaşma Komisyonundan çekilerek darbecilerin yapmadığı bir anayasa olamayacağını bir kere daha göstermiş oldu. Onlara göre anayasanın tek bir formülü vardır, o da şudur:

CHP + Ordu + Darbe = Yeni Anayasa.

Halihazırda AK Parti ve Hükumet mevcut anayasadan en çok istifade eden güç pozisyonundadır. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik “İktidar partisi olarak elimizde her türlü güç var. Mecliste istediğimiz yasayı geçirebiliyoruz. Ama buna rağmen bir sistem değişikliğinden bahsediyorsak bu aslında daha çok güç peşinde koştuğumuz için değil daha sağlıklı bir sistem peşinde koştuğumuz içindir" diye konuşurken bunu söylemek istiyor. Lakin karşısındaki muhataplarının ülkenin iyi yönetilmesi ile hiçbir alakaları yok. Onlar için eğer AK parti batacaksa ülke de batsın hiç önemi yoktur. Bu ayırımı CHP eski genel başkan Deniz Baykal dile getirmeye çalıştı. Ülke menfaatleri ile parti menfaatleri arasında bir çelişki olduğunda ülke menfaatlerine önem verilmesi gerektiğini söyledi. Fakat bunu CHP yöneticilerinin anlaması bir hayli güç. Zira Cumhuriyet ve demokrasi kavramını “tek parti diktatörlüğü” ile aynı görüyorlar. Önce bu yanlıştan kurtulmaları gerekiyor. Kendilerine biraz yardımcı olmak için tarihsel bir analiz yapayım:

Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasası Osmanlı Devletinin anayasası olup büyük ölçüde “kanun-u esasi” adı verilen bu maddelerden alınmıştır. Kanun-u esasi ise II. Abdülhamit tarafından 23 Aralık 1876'da ilan edilmiş, 1878'de askıya alınmış, 24 Temmuz 1908 hürriyet hareketleri sonucunda yeniden yürürlüğe girmiştir. Bu anayasa Cumhuriyet döneminde de kısmen yürürlükte kalmış ve nihayet 20 Nisan 1924 tarihinde bazı küçük değişiklerle 1924 Anayasası olarak yürürlüğe girmiştir. Bu anayasa yani 1924 Anayasası tek parti diktatörlüğü esnasında önemli değişiklere uğramıştır. Bunlar genellikle dini konular olup oldukça demokratik olan maddeler yerlerini devletçi ve CHP ideolojisi olan maddelere bırakmıştır.İlk önce 1928 yılında "Devletin dini İslam’dır." ibaresi çıkarılmıştır. Bu değişiklik devlet yöneticilerinin dine olan bakışını açık bir şekilde göstermektedir.


10 Nisan 1928 tarihinde yapılan değişiklikte ayrıca milletvekillerinin yeminlerindeki vallahi kelimesi “namusum üzerine söz veririm” ifadesiyle değiştirilmiştir. Yine Meclisin görevleri arasında yer alan “ahkam-ı şer’iye’nin tenfizi” (dinsel hükümlerin yerine getirilmesi) hükmü de anayasadan çıkartılmıştır. Anayasada yapılan bu değişiklikler kanunlarda da kendisini göstermiş dini olan bütün maddeler ayıklanarak temizlenmiştir. Burada ıslahat değil tamamen ortadan kaldırma işlemi göze batmaktadır.

Bu kadar değişiklik tek parti yöneticilerini kesmemiş  5 Şubat 1937’de aslında Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleri olan “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık” Anayasanın 2. maddesine dâhil edilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir. Şimdi kırmızıçizgiler ve değiştirilmesi talep dahi edilemeyen maddelerin aslı bunlardır.

Fakat bu değişiklikler CHP için yeterli olmamış 27 Mayıs 1960 darbesi ile iktidara gelince halkın yönetime ortak olmasını önlemek için vesayet sistemine ihtiyaç duymuşlardır. 1961 Anayasası, CHP yetkililerinin ve vesayetçi anlayışın ileri sürdüğünün aksine olarak 1924 anayasasından çok daha kötüdür. Zira halkın kendi kendini yönetmesini önlemek için meydana getirdiği vesayet kurumları ile Şeytanın dahi aklına gelmeyen baskıcı yöntemler ortaya koymuştur. Eli kolu bağlanan hükumetler gerekli kanunları çıkarmada ve terör olayları gibi basit kanunlarda dahi yetkisiz kılındığından veya bahse konu vesayet kurumlarının engellemesi ile karşılaşmış ülkemiz yönetilemez duruma getirilmeye çalışılmıştır. Cuntacıların da yaptığı anayasaların temel niteliği budur. 1982 Anayasasında da vesayetçi kurumlar halkın kendi kendisini yönetmesine engel olmak için akla gelen her türlü maddeyi anayasaya koyarak kendisini göstermiştir. Hatta anayasadaki geçici maddelerin bulunduğu “Konsey maddeleri” Türkiye Cumhuriyetinin hukuk konusundaki utanç maddeleri olarak tarihte yerini almıştır.


1961 Anayasanın getirdiği kaos ortamından istifade eden darbeci generaller 12 Eylül 1980 yılında tekrar bir darbe yapmışlardır. Bu sefer albaylar değil generaller devreye girmiş hiçbir suçları olmadığı halde dindar insanlara dahi işkence yapmaktan çekinmemiştir.

Halen yürürlükte olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 1982 Anayasası olarak da bilinen anayasa olup 18 Ekim 1982 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesi ve değiştirilmesini önermek kesinlikle yasaktır.

Haşa Allah’ın emriymiş gibi zorla dayatılan bu maddeleri kata ve asla değiştirilemez. Bu utanç verici tutumu gizlemeye çalışan CHP yöneticileri aslında hürriyetten ve özgürlükten nefret ettiklerini deşifre etmişlerdir. Milletimizi kendileri gibi akılsız zannediyorlar. Fakat milletimiz her şeyi görüp duruyor. Bu sivri zekalılar sadece kendilerini aldatıyor.

Benim bir teklifim var o da şudur yeni anayasa demokratik ilkeler ile donatıldıktan sonra 24 Temmuz’da referandumuma sunulmalı ve eğer halktan onay alırsa bu tarih Hürriyet Bayramı olarak yeniden kutlanmalıdır. Zira yıllarca kutlanan fakat hürriyet isminden korkulduğu için tek parti diktatörlüğü tarafından kaldırılan bu bayramın önemi büyüktür.

II. Abdülhamit 24 Temmuz 1908'de yayımladığı bir tebliğle 1876 Anayasası'nı yeniden yürürlüğe soktuğu tarih 24 Temmuz hem Osmanlı’da hem de Türkiye Cumhuriyetinde Hürriyetin İlanı adıyla, 1930'lu yıllara dek resmi bayram olarak kutlanmıştır. Bu bayram “Hürriyet” ifadesi geçtiği ve tehlikeli olarak addedildiği için CHP tarafından kaldırılmıştır. Benzer şekilde ezan Türkçeleştirilirken de “Hayyalel Felah” cümlesine dokunulmamış “kurtuluş” anlamına gelen bu kelimeden de baskıcı ve totaliter iktidar endişe ederek bu kısmını Türkçeleştirmemiş, korkmuşlardır.

Bu olaylardan kolayca anlaşılabilir ki bize özgürlük diye yutturulan CHP’nin tek parti diktatörlüğünün hürriyetle hiçbir alakası yoktur. Dolayısı ile bunlarla uzlaşmaya da gerek yoktur. Diğer partilerle ortaklaşa anayasa çalışması yapılıp CHP’yi kendi baskıcı ve totaliter anlayışları ile başbaşa bırakmak gerekir, vesselam…

Son Düzenlenme Çarşamba, 24 Şubat 2016 10:05
Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...