Çarşamba, 27 Aralık 2023 12:46

Filistin’de savaşı HAMAS başlatmadı!

Allah yolunda daim ve kaim olmak, Müslüman insanın daimi vasfıdır. Aslında Allah yolunda olan kendi kutsallarını korumanın kavgasında olur.

Mescid-i Aksa’yı savunmak, müstakim istikametin işaret levhalarındandır. Mescid-i Aksa’yı dava edinip müdafaa etmeyenlerin istikameti olmaz.

Filistin’in Gazze şehrinde Haçlı Ordusu’na karşı direnen İslâmi Direniş Hareketi HAMAS, yalnız kaldı. Etrafında halkı Müslüman ülkeler olmasına rağmen yardımına gelen bir devlet, cemaat olmadı. Çünkü İslâm coğrafyasında meydanlarda Müslüman halk “Allahü Ekber” diyor, ama devletleri, hükümetleri “Amerika, İsrail Ekber” diyorlar. İslâmi Direniş Hareketi Hamas, kıyımın olduğu Filistin topraklarında ortaya çıkmış bir kıyam harekettir.

Filistin’de, Kudüs’te, Gazze’de, neredeyse bir asırdır yaşanan kıyım kıyama dönüştü. Kıyama kalkmayan, kendi imanıyla dövüştü. Kıyım ile kıyam beraber ilerler. Biri başlangıç, diğeri sondur. Topyekûn ümmetin kıyamı, İsrail’ in kıyameti olacaktır.

Asrımızda uluslararası örgüt niteliğinde olan ve “Hareket el -Mukavvama el- İslamiye” (İslami Direniş Hareketi) sözünün Arapça baş harflerinden meydana gelen HAMAS Filistin Müslüman Kardeşler Teşkilatı önderliğinde Şehid Şeyh Ahmed Yasin (rh.a) tarafından bir caminin altında 14 Aralık 1987 tarihinde Gazze’de kurulmuştur HAMAS, kelime anlamı olarak cesaret ve yiğitlik manasına gelmektedir. Allah yolunda cesaretin ve yiğitliğin unutulduğu bu dönemde Aksa Tufanı Hareketi ile İsrail ve MOSSAD’ın kartondan birer aslanlar olduklarını ortaya koymak suretiyle insanlığa ve İslâm ümmetine cesaret ve yiğitlik armağan etmesinden dolayı kendisine yani HAMAS’a ne kadar dua etsek azdır.

İsrail’in yaptığı vahşete, işgale, zalimliğe, kıyıma direnmek asla terör değildir. Bilakis cihaddır, kıyamdır, izzettir, şereftir ibadettir. Allahû Teâla buyuruyor:

“Kendilerine savaş açılan Müslümanlara, zulme uğramaları sebebiyle cihad için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeğe gücü yeter.”(Hac 39)

Bu âyet-i kerime’ye göre zulme uğrayan Müslümanların kıyam etme, zulme karşı çıkma, zalimlere hakettikleri cezayı verme mesuliyetleri vardır. Filistin’de, Gazze’de Hamas savaşı başlatmadı, İsrail tarafından başlatılıp sürdürülen savaşın, işgalin, talanın dayanılmaz hale gelmesiyle birlikte kıyam etti. Aksa Tufanı’ndan önce Filistin toprakları işgal altında değil miydi? Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılar adım adım tırmandırılmıyor muydu? Siyonistlerin necis ayakları her gün mukaddes beldemizi çiğnemiyor muydu? Binlerce Filistinli esir İsrail zindanlarına tıkılmış değil miydi? Gazze bir açık hava hapishanesine dönüştürülmemiş miydi? Batı Şeria paramparça edilmiş bir halde esaret altında tutulmuyor muydu?

Müslüman olarak meseleye nereden baktığımız ve hangi düzleme oturttuğumuz net olmalıdır. Biz Filistin meselesini bir toprak ihtilafı, bir coğrafi mesele olarak değil bir akide/iman savaşı olarak görüyoruz, görmeye de devam edeceğiz. Haklı ile haksız, masum ile mücrim, zalim ile mazlum arasında denge politikası izleyenlerden, tarafsız takılanlardan beriyiz, onlardan tiksiniyoruz. “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık  namussuzluktur.” Filistin davası inancımızın, imanımızın bize yüklediği bir sorumluluktur, bir kavgadır, mücadeledir.

İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı içinde barındıran Kudüs-ü Şerif’in mahremiyetini korumak, tehir edilmesi namümkün olan görevlerimizdendir. Akide yetimlerinin coğrafyasında “Ben İsrail’e karşıyım” demek, bir cesarettir. Cihadsız hayat baştan sona esarettir.

Gazze’de ortaya çıkan İslâmi Direniş Hareketi HAMAS, zulme, zalime, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı onurlu bir kıyamdır. Çünkü haksızlığa karşı kıyam, Şeriat-i Muhammedîye iktizâsındandır. Kıyam vakti gelmişse sayı hesabı yapılmaz. Allahû Teâla müjdeliyor:

“Nice az topluluk vardır ki, Allah’ın izniyle, kalabalık topluluğa üstün gelmiştir. Allah da sabredenlerle beraberdir” dediler.” (Bakara Sûresi/ 249)

Halife H. Ömer (r.a), Ebu Ubeyde bin Cerrah komutasındaki orduyu Kudüs’ün fethi için uğurlarken şu tarihi tembihi yapıyordu: “Senden illa da fetih beklemiyorum. Emrindeki ordu Peygamber ordusudur. Onları haramdan ve zulümden uzak tut yeter…”

Fetihten sonra Kudüs’ün anahtarını teslim almak için Kudüs’e giden Halife Ömer’in adaletine tanık olan Kudüs Baş Patriği Sophronius ağlayarak şu cümleyi tarihe not düşecekti:

“Müslümanlarda bu adalet var olduğu sürece biz Kudüs’ü ebediyen kaybettik.”

Nitekim tarihin tanıklığı da bunu onaylıyor… Ümmet, adalet ve hakkaniyet üzere olduğu sürece Kudüs hürdü… Vakta ki ümmet adaleti/Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyi terk etti,  Kudüs esarete düştü...

Gazze’de İsrail’in şahsında Haçlı Ordusuna karşı kıyam etmiş olan İslâmi Direniş Hareketi Hamas, zulme, zalime, kıyıma, soykırıma karşı ayağa kalkmış olan insanlığın vicdanıdır. HAMAS denildi mi aklımıza Kerbela’da Yezid ile kazanmaktansa, Hz. Hüseyin ile şehit olmaya talipli olan yiğitlerin varisleri gelmelidir. 

 

Mustafa Çelik

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...