Salı, 27 Mart 2018 12:11

Doksan beş yıllık ihanet kolay unutulur mu…?

Doğan grubunun satılması ile ilgili sancılar artınca bizdeki bir kısım oligarşik grup son derece rahatsız olmaya başladı. Doğan medyasını kaybetme korkusu, bu grupların başında sabetayist ve masonlarla birlikte Jön Türkler grubu da açıktan rahatsızlıklarını ifade etmeye başladılar. Eh ne de olsa bir kaleleri vardı ve arada bir amiral gemisi sıfatı ile her türlü manşeti kullanımları mevcuttu. Şimdilerde ise acıları ve sancıları büyük olsa gerek. Zira 95 yıldır bu milletin tebaasını uyuttular. Birilerinin dur demesi gerekirdi ve öyle de oldu. Aydın Doğan’ın anlayışlı olması da önemli? Sanırım birileri sopa göstermedi, daha doğrusu sömüreceği eski Türkiye kalmadı. 

Türkiye’de neredeyse son sekiz yıldan beri “Merkez Medya ve Okyanus Medyası”nca, Recep Tayyip Erdoğan’ın adeta bir diktatör edasıyla ülkeyi yönettiği, basın mensuplarını içeri attırdığı imajı oluşturulmaya çalışıldı ve hatta bu medyanın, Türkiye düşmanlarına, güncel bilgileri yalan-yanlış ve ülkelerini ihanetle suçlayacak haberler ileterek, yabancı ajans ve kuruluşlara hizmet ettiklerini söyleyebiliriz. Doğan medyasının en büyük hatalarından birinin de, Alman ve ABD yayın kuruluşlarına yan kuruluş olarak sırtını dayaması olduğunu bilmemizde fayda vardır.   

Yakın tarihimizi gözden geçirdiğimiz zaman, bu bize yapılanları nereye koyacağız, nasıl hesaplaşacağız dediğimiz çok olmuştur. Neyse ki Allah’ın da bir hesabı vardı, gün oldu devran döndü AK Parti iktidara geldi. Vesayet rejiminin aktörleri yine her türlü pisliklerini sergiledi. Rektör bozması ahlâksızlar, başbakanları, bakanları azarlamaya devam etti. Üniversitelerin açılış günlerine davet edilen siyasetçiler adeta şamar oğlanı gibi yuhalandı, hor görüldü, alçakça yıpratıldı. Yine kapatılma davaları açıldı, yine laiklik sloganları atıldı, yine Anıtkabir’e on binlerce insan yığıldı, yine gazetelerde düzmece manşetler atıldı. Ancak “vesayet” hiçbir zaman geri adım atmadı. Askerler, rektörler, öğretim üyeleri, hakimler, savcılar, sivil toplum kuruluşları, “Türkiye laiktir laik kalacak ve Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atmaktan geri durmadı. Geziler yaşandı, 17/25 Aralık yaşandı, 15 Temmuz yaşandı.

Ancak köprülerin altından çok sular geçti. Tam her şey bitti “artık bu türden bir şeyler bir daha yaşanmaz” diyorduk ki 25 Şubat 2017 günü Hürriyet Gazetesi yine provokatif bir manşetle kamuoyunun gündemini belirledi; “Karargâh Rahatsız”. Bundan 20 yıl önce Necmettin Erbakan hükümeti başta olmak üzere milliyetçi muhafazakâr insanları hedef alan 28 Şubat kararlarının tam da seneyi devriyesinde, askeri vesayetin endişelerini dile getiren bir manşet atabilmek inanılmaz bir cesaret gerektiriyor. Bu haddini aşanlar kimden cesaret alıyordu, sormadan edemiyoruz.

25 Şubat 2017 günü o manşeti gördüğümüzde önce anlam vermeye çalıştık, ancak mantıklı bir sebep bulamadık. Karargâhta rahatsızlık duyanlar başta olmak üzere, haberi hazırlayan Hande Fırat, Sedat Ergin, Tufan Türenç’ten, değerli dostumuz M. Hakan Sağlam şikayetçi olup, darbe çağrısı yapan Hürriyet Gazetesi’ne el konulmasını talep etmişti. 27 Şubat sabahı dilekçeyi Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdi ve bu haber aynı anda ajanslara düşünce bir anda gündem değişti. Konu hakkında önce Adalet Bakanı, ardından Sayın Başbakan ve bir gün sonra da Sayın Cumhurbaşkanı açıklamada bulundu.

En son açıklama ise Cumhurbaşkanı’nın açıklamasını takiben Hürriyet grubundan geldi. “Editoryal hata” denilerek önce Sedat Ergin’in, ardından Hande Fırat’ın ve son olarak da Hürriyet’in ABD temsilcisi Tolga Tanış’ın ipi çekildi. Doğan grubunda ve Hürriyet’te iki gün içerisinde yaşanan gelişmeleri görünce şunu söylemekten kendimizi alamıyoruz. “Karargah Rahatsız” manşeti, Ahmet Hakan, Nevşin Mengü, Ayşe Arman ve Ertuğrul Özkök gibi kalemşörlerin pervasızca hareketleri Aydın Doğan’ın sonunu getirdi.

Doğan grubunun Erdoğan Demirören tarafından satın alınmasını basit bir “alışveriş” işlemi olarak görmemek gerekiyor. Sultan Abdülhamid Han’ı 1909 yılında darbe ile tahttan indirip, koca imparatorluğu sadece 6 yıl içerisinde paramparça eden Mason İttihatçı tayfasının medya ayağı 109 yıl sonra tasfiye olmuştur demek gerek.

Şundan son derece eminim; bundan sonra hiçbir medya kuruluşu ve hiçbir patron, Aydın Doğan medyasının geçmişte yaptığı gibi ahlâksız, seviyesiz, ucu bucağı belli olmayan, art niyetli ve kasıtlı manşetler atıp, bu ülkenin seçilmiş iktidarlarına operasyon yapamayacaktır. Allah’a şükürler olsun Türkiye eski düzenin safralarından kurtuluyor ve bağırsaklarını boşaltmaya devam ediyor. Yerli ve milli medyaya doğru yol alırken aman dikkat dememiz gereken konular var. Sakınmamız gereken birileri bizleri eleştirdiğinde bizler de birilerine benzemeyelim. 

Vesselam…

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...