Cuma, 05 Ocak 2018 16:35

Medya ve Toplum

Medya; basın ve yayın araçları ile yasama, yürütme yargı güçlerinden sonra toplumu etkileyen dördüncü kuvvettir. Toplumsal fikirler ve uygulamalarda hiçbir zaman yüzde yüz doğruluk yoktur. En iyi durumlarda bile bardağın boş tarafının olması gibi toplumsal plan proje ve uygulamalarında eksik ve yanlışları bulunabilir. Medya organları şayet taraf ise uygulama ve olayları ya abartarak eksik ve yanlışların görünmesini engellemek ister, ya da eksik ve yanlış yanlarını ön plana çıkararak olumlu yanlarının görünmesine engeller koymaya çalışır. Bu anlayışta olan yerel ve ulusal medya, taraflı tutumu ile topluma değil kişilerin ve grupların çıkarlarına hizmet eder.

Toplumsal olayların kamuoyuna yansıtılmasında gördüğümüz yanlışlar, dürüst medya organlarına olan ihtiyacı her geçen gün artırmaktadır. Bugünlerde yaşadığımız İran’daki ‘ölümlü şiddete’ kadar varan toplumsal olaylar bazı medya organlarında hak ve özgürlük arayışı olarak gösterilirken, bazı medya organlarında da dış güçlerin oyunu olarak yer almıştır. Dürüst medya anlayışı ile ele alındığında ‘ölümlü şiddet’ olaylarının hiçbir gerekçe ile hoş karşılanması da mümkün değildir. Yerel medyada taraflı yaklaşımı daha kalın çizgilerle görmek mümkündür. Yıllardır şehirlerin zenginlerine ait veya bazı çevreler tarafından desteklenen medya organları, ait oldukları tarafın yılmaz savunucuları ve kalemşorları kesiliyorlar. Bu yaklaşımları ile toplumun sağlıklı haber alma ve değerlendirme özgürlüğünü de yok ediyorlar.

 Yerel medya ve belediyeler ilişkisi de incelenmeye değer bir konu. Bazı yayın organları ile belediye başkanları arasında yayın ilişkisi çok dikkat çekici. Bu belediye başkanları medya ilişkileri ilkokul öncesi kitaplarında yer alan Cin Ali’nin Çiftliği, Cin Ali’nin Atı, Cin Ali’nin Oyuncakları, Cin Ali İle Berber Fil, Cin Ali Kır Gezisinde vs… hikayelerine benziyor. Bu medya organlarına para musluklarını kısan belediye başkanlarını da malum medya Drakula olmaya hazırlan diye aba altından sopa gösterebiliyor. Cin Ali ve Drakula hikâyelerinden kurtularak şehrin gerçeklerini ifade edecek, toplumun gözü kulağı olacak yerel medya organlarına ne kadar da ihtiyaç var…

Dürüst ve sorumlu medya; dünya, ülke ve kentler için çok şeyler yapamaz mı? Küresel güçlerin çıkarlarını savunan uluslararası medya organları; insan hak ve özgürlüklerini savunabilme erdemine sahip olabilseler, dünya kamuoyu mazlumlara daha fazla sahip çıkarak dünya barışı için daha anlamlı katkılar koymaz mı? Ulusal ve yerel medya; insanı ve toplumu önceleyen, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesine bağlı olarak sorumluluklarını yerine getirse daha gelişmiş ülke ve şehirlerde, huzur içinde yaşamak mümkün olmaz mı?

Medyanın yarınlara dair görev ve sorumlulukları da büyük öneme sahip. Genelde ve yerelde toplumun yarınlarını riske atacak, toplumun geleceğinde sorun teşkil edecek uygulamalar konusunda yöneticileri ve toplumu bilgilendirmekte medyanın görevler arasındadır. Toplumların yarınlara karşı sorumluluğu; ufuk ve cesaret ister. Daha çok kapital anlayışından ayrılmayan medya patronu ve ona yandaş olmuş çalışanlarından bunu istemek çölde yağmur beklemekten farksızdır.

Burada istibdat idaresine karşı cesaretle ‘Büyük Doğu’ yayınını çıkaran dava ve fikir adamı Necip Fazıl Kısakürek örneğini vermeden geçemeyeceğim. Üstat çok az sayfa ile çıkarttığı yayınıyla toplumsal sorumluluk görevini örnek düzeyde yerine getirmiştir.  ‘Büyük Doğu’ dergisi defalarca toplanmış, yazdığı yazılar dolayısı ile üstat Necip Fazıl Kısakürek sözde yargılamalarla cezaevlerini adeta mesken tutmuştur.  Yine bir defasında zor şartlar altında ‘Büyük Doğu’ dergisini basarken üstada yanında yardım eden bir kişi “Biz bu dergiyi niye basıyoruz? Polis kapıda bekliyor. Dergi dağıtılmadığından kimse okumayacak” dediğinde üstat, “Hayır, yanılıyorsunuz. Dergiyi en az bir kişi okuyor. İddianame hazırlamak için savcı okumak zorunda” der. Günümüzde küresel güçlerin ve onların yerli iş birlikçilerinin oluşturduğu azgın dalgalara ve kişisel çıkarları için sınır tanımayanlara karşı erdemli toplum ve gençlik yolunda kendini adayan Necip Fazıl Kısakürek gibi medya sahibi ve çalışanlarına ne kadar da muhtacız…

 Toplumun, gençliğin ve medya izleyicilerinin sorumluluğu yok mu? Necip Fazıl Kısakürek üstadın ‘boyalı basın’ dediği ulusal ve yerel basın organlarının; toplum mühendisliği ve çıkar savunuculuğuna alet olmamak da bireysel ve toplumsal sorumluluğumuz değil mi? Daha yaşanabilir bir dünya, ülke ve şehirlerimizin olması dileğiyle, bireysel ve toplumsal sorumluluğunu bilen medya çalışanlarına ve takipçilerine selam olsun…

Mehmet İnkaya

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...