Perşembe, 04 Ocak 2018 12:47

Milli Mirası Tanımlayıp, Geleceğe Yön Veren Yiğit Adam

         Boşnaklar İslam ile şereflenmeye müteakip camilerde çocuklara “Türklüğün Şartları”nı öğrettiler. Ne zamana kadar? Bosna Cihadında Arabistan gelen Vehhabi ve Selefi guruplarla, Türkiye’den gelen entel dantel kişilerin onları “Türk değilsiniz!” diye uyardıkları döneme kadar.

         Nedir “Türklüğün Şartları” peki? 1. Kelime-i Şahadet. 2. Namaz. 3. Oruç. 4. Zekât. 5. Hac. Ne olduk şimdi? Müslüman.. Peki ya Türk? Olamadık daha.. Bir madde daha var. 6. Cihad etmek.. Demek ki ne imiş? Türk=Cihad eden Müslüman..

         Nereden çıkarttı peki Boşnaklar Türklüğün Şartları’nı? Ecdadımızın “İ'LÂY-I KELİMETULLAH” davasından..

         Nedir İ'LÂY-I KELİMETULLAH? Kelimetullah’ı yani Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarını Önce Yaşamak, Sonra Yaşatmak ve Yüceltmek İdeali’dir. İ'LÂY-I KELİMETULLAH’ın Ruhunda; İman, Ubudiyet, Ahlak, Mücadele, Emr-i maruf, Nehy-i münker ve Cihad vardır.

         Milletimiz, İ'LÂY-I KELİMETULLAH’ı ferdi ve sosyal dolayısıyla Milli bir yükümlülük olarak görmüş ve N. Fazıl’ın “"Kim var!" diye seslenilince, sağına ve soluna bakınmadan, fert fert "ben varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" duygusuna sahip bir dava ahlâkını pırıldatıcı bir gençlik...” ifadesini asırlarca fert ve Millet olarak yaşamıştır.

         Peki, önce fiili emperyalizm, sonra “Öz yurdumuzda parya” olduğumuz her manada harcandığımız sürecin sonunda ideolojiler dönemine giren dünyadan Milletimizi nasıl kurtarmalıydık? 2. Dünya Savaşı öncesi, Kara, Kızıl kitapların uçuştuğu, Kavgam’ların, Nutuk’ların kuşattığı dönem ve sonrasında Kara kapitalizm ve Kızıl komünizmin her manada kıskacına giren Milletimizi nasıl kurtarmalıydık?

         Birçok fedakâr dava adamı çıktı.

         Ben burada size Milli Mirasımızı çağın talepleri ve icapları ile yeniden tanımlayıp geleceğe yön ve sorumluluk vermeye çalışan “Kürtçülük” damgası da yemiş bir öğretmenden söz edeceğim. İslam Tarihi içinde ailesi Medine’den Ağrı ve Van bölgesine gelene kadar Ümmet Coğrafyasının birçok beldesinde İman ve İslam Mücadelesi vermiş Seyyid bir Aileye mensup. Doğubeyazıt Doğumlu. Sosyolojik manada da Kürt. Yani anadili Kürtçe.. Kim mi bu adam?

         Seyyid Ahmed ARVASİ Hoca.. Türk İslam Ülküsü’nün yazarı..

         Hayatından ve yön veren sözlerinden faydalanarak O’nu anacağım sizlere..

         Türk İslam Ülküsü’nün önsözündeki; “Türk-İslam kültürüne, Türk-İslam Medeniyetine, Türk-İslam Ülküsüne bağlı, Türklük şuur ve vakarına, İslam iman, aşk, ahlak ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni, İslamiyeti ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi ile çırpınan, Dünya Türklüğü’nün, İslam Dünyası’nın ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaremiz yoktur.” cümlesi onun fikri yapısını ve davasını ortaya koyar.

  1. Ahmet Arvasi sevdasını ve davasını şöyle açıklar: “Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, Büyük Türk Milleti’ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslam’ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.”

         Neymiş demek ki; Ülkücülük, bir İslam Davası imiş. Yani sosyolojik olarak Kürt, soy olarak Seyyid (Arap) olan bu adam neden Türk Milliyetçisi?

         Yakın Akrabası olan Osmanlı’nın dağılma döneminde müridleriyle birlikte Suriye üzerinden Hacc’a giden Abdülhakim Arvasi Hz.’ne oranın ileri gelenleri kendisine medrese yaptırarak her türlü imkânı sağlayacaklarını taahhüt ederek Arabistan’da kalmasını istemişlerdi. “Osmanlı zaten öldü, Türk diye bir şey kalmamıştır.” denilince Abdülhakim Arvasi Hz. sinirlenip yerinden kalkmış “Dünyada iki Türk kalsa biri benim!” diyerek kendisini misafir eden topluluğu terk etmiştir.

  1. Ahmet Arvasi kendisine bu yönde sorulan bir soruya cevaben şunu söyler: “Ben Afrika’nın ortasında doğmuş bir zenci olsaydım ve bu aklım da bende olsaydı yine Türk Milliyetçisi olurdum. Çünkü ben Amentü’ye iman ettiğim gibi iman ediyorum ki, Türk milletinin de İslâm âleminin de mazlum milletlerin de kurtuluşu Türk milliyetçilerindedir, Türk–İslâm ülkücülerindedir.”

         Arvasi Hoca Oğuz Han’ın Zülkarneyn olduğuna inanır ve Türk milletinden bahsederken “Oğuz’un Çocukları” derdi. Şimdi buna gülenlere dinleyip ağladıkları evliya menkıbelerini hatırlatırım.

         Bir talebesi “Hocam İslâmî-dini konularda dahi Türk milletini hep öne çıkarıyorsunuz. Sebebini anlatır mısınız demiştim.” Cevaben şunları söyledi: “Bir kere Sahabe-i Kiram’dan sonra İslâm’a en büyük hizmeti yapan Türkler’dir. Bu millet yüzyıllarca İslâm Âlemi’ni korumuş, kollamış ve bu uğurda hiç çekinmeden oluk gibi kanını akıtarak milyonlarca şehit vermiştir. Bunun yanı sıra İslâm kültür ve medeniyetinin gelişmesine de maddi manevi büyük katkıları olmuştur. Türk milleti İslâm’la bütünleşmiş ve iç içe girmiş bir millettir. Batı’ya, Avrupa’ya gittiğinizde “-Hangi millettensin?” diye sorarlar. Eğer “Türk’üm” dersen ikinci soruya muhatap almazsın. Çünkü bilirler ki sen Müslümansın. Türk demek, Müslüman demektir. Ama Arap’a “Hıristiyan mısın, Müslüman mısın?” diye soruyorlar… Aradaki farkı şimdi anladın mı?.. Türkler millet olarak hep beraber İslâm’ı seçen bir millettir. İslâm’a büyük hizmetleri olmuştur ve hâlâ da olmaktadır. Bulgar da olabilirsin, Makedon da olabilirsin; hatta Afrikalı zenci de olabilirsin. Ama ne olursan ol, eğer Müslüman’san Türk’e saygı göstermelisin. Bu milletin İslâm’a hizmetleri unutulmaz onun için de bu millet sevilir.

         Arvasi’nin şu sözlerine iyice kulak vermek gerek: : “Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, Büyük Türk Milleti’ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslam’ı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. Benim milliyetçilik anlayışımda asla ırkçılığa, dar bölgeciliğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur. İster azınlıktan gelsin ister çoğunluktan gelsin her türlü ırkçılığa karşıyım. Bunun yanında Şanlı Peygamberimizin (SAV) “Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz.”, “Kavminin efendisi kavmine hizmet edendir.” ve “Vatan sevgisi imandandır.” tarzında ortaya koydukları yüce prensiplere bağlıyım.”

         Arvasi, Türk Milliyetçiliği’ni de şöyle tanımlar: “Milliyetçilik, bir milletin kendini ekonomik, kültürel, sosyal, politik yönden güçlendirmesi ve başka millet ve gruplara sömürtmeme çabasıdır. Bu bakımdan milliyetçilik meşru bir hak ve şuurdur.”. “Türk Milliyetçiliği İslam iman ve şuuru içinde yücelmeyi gaye edinen ve Türk’ün mutluluğunu burada arayan bir harekettir.” “Türk Milliyetçiliği sadece bir aydın zümre hareketi değildir. Bütün nesil, dilim ve tabakaları ile Türk Milletini kucaklayan bir fikir ve harekettir. Onun programı, çağdaş Türk–İslam Ülküsü’nü, sosyal, kültürel, ekonomik ve politik yönleri ile gerçekleştirmektir. Büyük ve güçlü Türk Devleti’ni gerçekleştirme iradesini daima ayakta tutmaktır.

         O bir aksiyon adamıydı. Şu hatıra O’nun duruşu ile ilgili bir mesaj verecektir bizlere.. Bir talebesi anlatıyor. “1980 yılı içerisinde ve 12 Eylül darbesinin çok öncesinde bir gün Arvasi Bey’in evindeyken misafir olarak bir Albay geldi. Kuleli Askeri Lisesi’nde öğretmenmiş, konuşması sırasında şöyle dedi: “Okula bir yüzbaşı geldi. Açıktan dini ve milli konularda konuşmalar propagandalar yapıyordu. Sonra onu görevden aldılar. Ben hiçbir şeye karışmadım sesimi de çıkarmadım. Göze batmadım okulda kaldım ama namazlarımı da kıldım.” Arvasi ayağa kalktı öfkeli ve celalli bir şekilde: “Orada ben olsaydım elimle, dilimle sonuna kadar mücadele ederdim. Sizin yaptığınız yanlış bir şey!” diye Albay’a sert bir tepki gösterdi. Bu gün FETÖ’ye feda edilenler bazı cemaat ve tarikatların elinde meyyid misali pısırıklaştırılanlar S. Ahmed Arvasi’yi tanısalar acaba “15 Temmuz’da sizler ne yaptınız?” dendiğinde yüzleri kızarmadan “Evde dua ettik ya da kitap okuduk.” diyebilirler miydi? O’nu tanıyanlar teşkilat disiplini ile sokaklara çıkıp Milli Direncin bir parçası oldular. O’nu okuyanlar El-Bab’dan Cüdi’ye kadar gönüllü fedaisi oldular bu Müslüman Milletin.. Bakın polis ve jandarmanın Özel Harekât Timlerine. Sabah namazından sonra Fetih Süresini okuyarak çıkıyorlar göreve…

         Hulasa; “VATAN İÇİN KAN DÖKMEK YETMEZ. AYNI ZAMANDA TER DE DÖKECEKSİN. KAN DÖKEREK SAHİP OLDUĞUN TOPRAKLARDA EMEĞİN, ESERİNDE OLACAK. VATAN İÇİN TER DÖKMEZSEN BU TOPRAKLARI UZUN MÜDDET ELİNDE TUTAMAZSIN.” diyerek Ekonomik Bağımsızlığın, Yerli ve Milli üretimin değerini anlatıp çok doğru bir hedef göstermemiş mi? Şu anda dik durmamızı kısmen buna borçlu değil miyiz?

         "... TÜRK İSLAM ÜLKÜCÜSÜ GEREK TEFEKKÜRDE GEREK GÜZEL SANATLARDA ÜLKEMİZİ SARAN “YOZLAŞMANIN”, “YABANCILAŞMANIN” KESİN OLARAK BERTARAF EDİLMESİ İÇİN TÜRK VE İSLAM MEDENİYETİ’NİN YENİDEN KEŞFEDECEĞİ TEMELLERİ ÜZERİNDE “ASRI HAYRAN BIRAKACAK” ESERLERİ VERMELİ VE BUNU SERGİLEMELİDİR..." diyerek kültürel zenginliğin her türlü köleleşmenin önüne geçeceğini anlatmamış mı?

         "... BÜTÜN İSLAM DÜNYASINI ESİR ALMAK İSTEYEN ŞER KUVVETLERİN İLK HEDEFİ TÜRK DEVLETİ VE TÜRK MİLLETİ OLMUŞTUR. TARİHTEN İBRET ALMASINI BİLENLER BUNU AYAN BEYAN GÖRECEKLERDİR. DURUM GÜNÜMÜZDE DE AYNIDIR. ONUN İÇİN DİYORUM Kİ, TÜRK DEVLETİNİ YIKMAK VE TÜRK MİLLETİNİ PARÇALAMAK İSTEYEN BÖLÜCÜLER YALNIZ TÜRKLÜĞE DEĞİL, İSLAM’A DA İHANET ETMEKTEDİRLER.” Bu gün tam da bunu yaşamıyor muyuz? Cumhurbaşkanımız ile Türkiye’miz güçlenip duruşu ve kararlılığı artıp, Ümmet coğrafyasına yöneldikçe yaşadıklarımız adeta hocanın öngörüsünü ispatlamıyor mu?

         Şunu bir daha üzerine basarak söylüyorum.. Hoca’nın tanımladığı Ülkücü Hareket; İslami Hareketin aksiyoner olması temelinde, Türk Milleti’nin Ümmet-i Muhammed’e tarihsel öncülüğünden istifade ederek Hakk’ı hâkim kılmaktır. İ'lây-ı Kelimetullah’ı baş tacı yaparak sırası ile fert, Cemiyet, Millet, Ümmet ve topyekûn insanlığın adaletle, huzurla yaşamasını temin etmektir.

 

         Toplumumuzda iki anarşist damar var. Bunu biri seküler gurup. Yani soldan yaklaşanlar. Kimse kusura bakmasın bir de İslamcı görünümlü anarşistler var. Bunların ortak özellikleri, Milletimizi ve değerlerini aşağılarlar, tepeden bakarlar. Kendi hükümleri ile toplumu bölmekten asla çekinmezler.

         Ey Aziz Milletim. Türk bir ırkın adı değildir. Türk Milliyetçisi, Türk Irkının peşinde değildir. Ama Türk Milleti vardır. O Milleti 1400 yıldır cepheden cepheye İ'LÂY-I KELİMETULLAH davası ile atılmış insanlar oluşturmuştur. Bu insanlar Anadolu’da Müslüman Türk, Kürt, Arap, Acem, Boşnak, Arnavut, Çerkez, Gürcü vb.dir. Hatta Müslüman olup aynı zamanda Türkleşmiş Batı Anadolu’da Rumlar, Doğu Anadolu’da Ermeniler.. Biz hepimiz bu toprakta Müslüman Türk Milleti’yiz. 12 Eylül Öncesi Ülkücü Şehidlere bakın. Yüzlerce Kürt var. Neden? Türk İslam Ülküsü’nün yazarının anadili Kürtçe.. Bu arada çok az bir gurup Gagauzlar, Çuvaşlar, bir kısım Macarlar, Yakutlar, Tuvalar ve Moğollar gibi Müslüman olmayıp “Türküz” diyen topluluklar var. Buna neden itiraz edelim ki? Bu arada Ben “Türk üst kimliğini kabul etmiyorum.” diyeni de asla zorlamaz Türk Milliyetçisi. O’nun ferdi ve sosyal iradesine engel olmaz.

         Bizim babaannelerimizden öğrendiğimiz dört temel değer var. DİN (İSLAM), VATAN, MİLLET, DEVLET.. 15 Temmuz bizi bu değerlerle diriltti. Anarşist duruşlu entel tavırlarla değil.

         Türkiye’mizde siyasi olarak İslamcılık iki temelde yapılanmıştır. Milli Görüş ve ya Akıncılar ve Ülkücüler. Biri diyor ki Önce Turan, diğer diyor ki, Önce Sudan.. Yahu arkadaş Turan da Müslüman, Sudan da. Kurarsın vakti gelince meclisi. Anlatırsın gerekçelerini, Turan mı, Sudan mı? Sonra kaldırırsın elleri. Neresine karar verilirse uyarsın ona. Cemiyetimizin temelinde, Kur’an, Sünnet ve İstişare yok mudur?

         Ben vicdansız birileri tarafından kâfirlikle itham edilen Ziya Gökalp’in, Cumhurbaşkanımızın tutuklanmasına neden olan şiirini de paylaşmak istiyorum sizlerle…

 

“Asker Duası

Elimde tüfenk, gönlümde iman,

Dileğim iki: Din ile vatan...

Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,

Sultan'a imdâd eyle Yârabbi!

Ömrünü müzdâd eyle Yârabbi!

Yolumuz gaza, sonu şehâdet,

Dinimiz ister sıdk ile hizmet,

Anamız vatan, babamız millet,

Vatanı ma'mur eyle Yârabbi!

Milleti mesrur eyle Yârabbi!

Sancağım tevhid, bayrağım hilâl,

Birisi yeşil, ötekisi al,

İslâm'a acı, düşmandan öc al,

İslâm'ı âbâd eyle Yârabbi!

Düşmanı berbâd eyle Yârabbi!

Kumandan, zabit, babalarımız.

Çavuş, onbaşı, ağalarımız.

Sıra ve saygı, yasalarımız.

Orduyu düzgün eyle Yârabbi!

Sancağı üstün eyle Yârabbi!

Cenk meydanında nice koç yiğid,

Din ve yurd için oldular şehid,

Ocağı tütsün, sönmesin ümid,

Şehidi mahzun etme Yârabbi!

Soyunu zebun etme Yârabbi!

Ziya Gökalp”

         Burada İman ve İslam Esaslarına ters bir durum var mı?

         Değerli Kasıntılar.. Çokbilmiş kompleksli adamlar.

         Menfaat ve şahsi kibirlerinize Milletimizin evladını mahkûm etmeyin. ASSAM’ın İslam Birliği üzerine çok güzel bir toplantısı oldu. Arap Gardaşım diyor ki; “Türk Milleti öncülük etmeli. R. Tayyip Erdoğan “Emir-el Mü’minin’dir.” Arap söyleyince “Adam haklı, doğru söylüyor.” diyenler ben söyleyince bana “Irkçı” diyorlar. Rus Çarı Putin Türk Asıllılardan “Turan Birlikleri” kurunca ne güzel büyük devlet, büyük lider. Ben teklif edince “İslam’da ırkçılık haram kardeşim..”

         “Eeeeee pes artık. Ben bu eblehlikle daha fazla uğraşamam. Giderim Anadolu’da bir köy kahvesine anlatırım derdimi. İnsanlarımı şuurlandırıp kazanırım.” diyor insan..

        

Ne mutlu, İ'LÂY-I KELİMETULLAH’ı dava edinip dertlenenlere..

Ne mutlu, Müslümanları iftira ile tefrik etmeden kucaklayanlara..

Ne mutlu, S. Ahmed Arvasi’yi anlayanlara ve dua edenlere…

Ne mutlu, Necip ve Mücahid Milletimizi sevip hakkını teslim edenlere.. (Dikkat edin, “Ait hissedenlere!” demedim.)

Ne mutlu, Kıyamete kadar İ'LÂY-I KELİMETULLAH ile yaşayacak dava arkadaşlarına ve omuzdaşlarıma..  

Not             :

         Yazımda, Balıkesir Yazarlar ve Şairler Derneği (BAYŞAD) Başkanı Eğitimci/Yazar Mustafa KUVANCI Beyin çalışmalarından yararlandım.

         Bu yazıyı yazmaya beni yönlendiren Değerli Ağabeyim Mustafa ŞATIROĞLU’na teşekkürü borç bilirim.

         Yazılarımın uzunluğundan yakınan dostlarım “Ne yapayım?” bu kadar kısaltabildim. Affola..

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...