Çarşamba, 29 Kasım 2017 17:10

Koreli Ayla Üzerinden Menderes ve Erdoğan’a Saldırmak

Mehmetçiğe vazife verildiği zaman, dünyanın neresinde olursa olsun, mazlumları Mü’min veya putperest ayrımı yapmadan, sırf mazlum oldukları için Allah’ın merhametiyle nasıl kucakladıklarını anlatan bir film var gündemde. “AYLA

Henüz o filmi seyretmedim ama seyretmesem de Mehmetçikte yansıyan ilâhî merhamet ve şefkati anlattığı için peşinen beğendim.

Filmin kalitesi amacı vesairesi bir yana beni ilgilendiren asıl yönü bu film nedeniyle fırsat bu fırsat diyerek “Millî Siyaset” dehalarımızdan “Adnan MENDERES”e ve dolayısıyla günümüzün “Millî Siyaset” çevrelerine eleştiri kılıfıyla çamur atma yarışına girişenlere bir kaç laf yetiştirmektir..

“Millî Siyaset” bir filim bahane edilerek eleştirilemez mi?

Eleştirilir.

Eleştirmenin hiç bir mahsuru yoktur fakat standartları vardır.

“Millî Siyaset”i ben de eleştiriyorum. Eleştirdim de. Hattâ bazı siyasi makalelerimde kullandığım dozaj ve üslup bazı dostlar tarafından fazla bulunabilir!..

Ancak eleştiride dozaj sorunu başkadır çamur atmak operasyonu başkadır.

Her fânî eleştirildiği gibi, Türkiyemizin Millî Siyaset öncülerinden rahmetli Şehit Başbakan Adnan MENDERES de eleştirilebilir. Fakat birileri eleştiri adı altında farkında olarak veya farkında olmayarak işi “çamur atma”ya kadar götürüyorsa hele ki bir de çamuruna “İSLÂMΔ kelimesiyle bir kılıf uyduruyorsa bana da karşı eleştiri hakkı doğal olarak doğmuş oluyor.

“İslâm” adını kullanan platformlarda eleştiri yapmaya heveslenenler herkesten evvel kendileri önce “İslâmî” ölçülere riayet etmelidir. Meselâ Adnan MENDERES gibi bir yiğidin “KORE’YE ASKER GÖNDERME KARARI”nı eleştirseler de hakkını vererek eleştirmelidirler.

Bir eleştirmen veya analizci eleştiri ve çamur arasındaki ince çizgiyi ayıramadan veya kasten ayırmadan:

Adnan MENDERES Meclis'e bile danışmadan 4500 memleket evladını Kore'ye gönderdi...

 

Kim itiraz edebilirdi ki?..

 

O yıllarda hepimiz sapına kadar Amerikancıydık...

 

Amerika'nın yanında olmak "Allah'ın emri"ydi...

 

Meclis neymiş... Gibi ve buraya almadığım daha nice hakaret ve eksik bilgilerle eleştiriyorsa bizim eleştirilerimize de katlanmak zorunda kalacaktır.

Şimdi genel çamurlama operasyonlarına genel cevaplarımıza ve eleştirilerimize geçelim...

Her şeyden evvel Hz. Muhammed a.s.’dan sonra hiç bir Allah kulu Allah’tan vahiy alarak karar veremiyor artık. Çünkü vahiy kesilmiştir. Bu nedenle Adnan MENDERES’in kararları Allah’ın emirleri değildir, kendi aklının, cüzî iradesinin ve istişarelerinin neticesidir. Ayrıca, devletin iç ve dış siyasette ve her konuda bir sürü danışma ve karar organları vardır. Önce oralarla görüşülür.

Adnan MENDERES de karar almadan önce TSK ile ve diğer organlar ile muhakkak görüşmüş onların düşüncesini ve eğilimini tespit etmiştir. Yoksa akşam yatıp sabah kalkıp da haydi hurraaa Koreye gidiyoruz dememiştir.

Başbakanın kararını beğenirsiniz veya beğenmezsiniz. Eleştirirsiniz veya eleştirmezsiniz. Katılırsınız veya katılmazsınız. Eyvallah. Fakat, kendinizi sanki vahiy alırcasına öne atarak şu karar “İSLÂMİ”dir, şu karar “İSLÂMΔ değildir gibi bir mecraya girerseniz “ÂYETULLAHLIK MAKAMI”nın yeni bir türünü icat edersiniz. (Şia inancında Âyetullah makamına ulaşanın kararı Allah’ın kararı sayılmaktadır)

Yine MENDERES’in KORE kararını beğenmeyebilirsiniz eyvallah ama bu kararı eleştirirken MENDERES’i ABD’nin bir iki yağlamasıyla dolduruşa gelebilecek basiretsiz bir başbakan gibi lanse etmek hiç bir akademik ünvanlı eleştirmene yakışmaz.

Doçent olabilirsiniz, profesör olabilirsiniz ama bir başbakanın milletten aldığı yetkiyle verdiği kararlar hakkında; empati yapmadan, o zamanın ruhunu yakalamadan, o dönemin vesayet odaklarının şerrini hesaplamadan, o devrin millî menfaatlerinin neyi gerektirdiğini iyice düşünmeden, Kore’ye asker göndermek İslâmi idi değildi gibi ruhbanca (din tekelcisi gibi) eleştirilere girerseniz tüm akademik ünvanlarınız çakma etiketlerden öteye geçemez.

Demokrat Parti hükümetinin Kore’ye asker gönderme kararı uzun zamandan beri “NATO’da olmadığımız halde, NATO üyesiymiş gibi asker gönderdik” tarzında FETÖ tipi yöntemle sulandırılmakta ve bu sulandırmayla Adnan MENDERES Anayasa’yı, TBMM’yi ve İslâm’ı takmayan bir “DİKTATÖR” olarak gösterilmek istenilmektedir.

Tabii ki bu sulandırma ve algı işinin asıl amacı AYLA filmi ve Menderes üzerinden Sn. Cumhurbaşkanı R.Tayyip ERDOĞAN’a bir kez daha “DİKTATÖR” çamuru atmaktır. Çünkü Sn. ERDOĞAN Adnan MENDERES’i eğrisiyle doğrusuyla Millî bir kahraman olarak gördüğünden MENDERES’e saldırıyorlar ki ERDOĞAN’a da saldırmış olsunlar.

MENDERES’i TBMM’ye danışmadan diktatörce KORE kararı aldı diye karalamaya çalışanlar niçin MENDERES hükumetinin şu gerekçesinden hiç bahsetmezler?

Bahsetmezler çünkü çamurlama yönteminde bazı bilgiler örtülür, bazı bilgiler çarpıtılır ve hiç olmayan şeyler de FETÖ yöntemi kullanılarak uydurulur.

Biz bahsedilmeyenden bahsedelim de çamurlanmaya çalışılan yiğide hakkını vermiş olalım:

“... 25 Haziran 1950 tarihinde komünist Kuzey Kore’nin Güney Kore’ye başlattığı taarruzlar karşısında, Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi tarafından alınan karar çerçevesinde, Türkiye’de bir tugayını Kore Muharebelerine gönderme kararı almıştır.

 

Cumhuriyet tarihinde ilk defa ülkenin silahlı kuvvetleri ülke hudutları dışında bir ihtilaf için asker gönderme kararı almıştır.

 

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Norveçli Trygve Lie, Güvenlik Konseyi’nin 25-27 Haziran tarihli kararlarını Türkiye Dışişleri Bakanlığına telgrafla bildirmiş ve bütün üye ülkelerden olduğu gibi, Türkiye’den de yardım istemiştir.

 

18 Temmuz 1950’de Türk Hükümeti Yalova’da Cumhurbaşkanının huzurunda yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında, TBMM’nin onayı alınmadan Güney Kore’ye 4500 kişilik bir tugayın gönderilmesine karar vermiştir.

 

Muhalefet, TBMM kararı olmadan Kore’ye asker gönderilmesinin Anayasanın 26. maddesine aykırı olduğunu söyleyerek itiraz etmiştir. Anayasaya göre savaş açma ve savaşa katılma, barış yapma kararı TBMM’ye aittir.

 

Bunun üzerine Adnan Menderes Hükümeti kararın, BM Güvenlik Konseyinin çağrısı üzerine alındığını ve bunun savaş açmak olarak anlaşılamayacağı için de 26. maddenin ihlalinin söz konusu olmadığı açıklamasını yapmıştır...” (ANKARA BAROSU ORG.TR)

Demek ki DP Hükumeti, Amerika’nın emrini Allah’ın emri gibi görmüyormuş. Türkiye’nin 1945 yılında katıldığı BM kararına uyması olarak görüyormuş.

Demek ki DP Hükumeti milleti adına verdiği kararı kafasına göre hukuk kanun kitap Anayasa Meclis gibi organları takmadan vermiyormuş.

Demek ki DP Hükumeti devlet teamülüne uygun, Anayasa’ya uygun, o zamanki millî menfaatlere uygun karar veriyormuş.

O zamanın ruhunu okuyamadan çamur atmaya kalkışanlara söyleyebileceğim son şeyler şunlardır.

Önce “İslâm’ı iyice anla sonra da yiğidi öldür ama hakkını yeme” ve “Demokles’in kılıcının altındaki iktidar koltuğuna oturmadan uzaktan ahkâm kesme” olacaktır.

Aşağıdaki âyetleri de yorumsuz olarak merhametli milletimizin hassas kalplerine arz ediyorum.

***

18:92 - (Zülkarneyn) Sonra yine bir yol tuttu.

 

18:93 -  Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.

 

18:94 -  Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?"

 

18:95 -  Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.

Kemal Gökdoğan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...