Cuma, 13 Ekim 2017 10:58

Milli Siyasetin Ruhu ve Dili (1)

Siyasî yazılarla ne peynir gemisi yürür ne de cihâna nizam verilir diyenler olabilir.

Ancak…

Allah Kulu olarak vazifemiz, kıyametle birlikte yok olup gidecek olan şu koca dünyayı birkaç siyasi makale ile düzeltmek hayali değildir. Vazifemiz Allah’ın adaletini, merhametini ve sonsuz mutluluk müjdesini son nefesimize kadar yaşamak, yaşatmak ve anlatmak mücadelesidir.

Mücadelemizin neticesi için illâki şöyle olacak böyle olacak diye Allah ile hâşâ pazarlık edepsizliği edemeyiz. Mücadelemizi veririz, takdiri O’na bırakırız. Fakat takdire teslimiyetimiz, adaleti tüm yeryüzünde tesis etmek ülkümüze herhangi bir gevşeme ve rehavet getirmez.

Mücadelemiz zulmü dünyadan tamamen izole edemese de, muhakkak ki “Allah Katı”nda asla boşa gitmeyecektir. Prensibimizin kaynağı Allah kelâmıdır;

O gün insanlar, gruplar hâlinde çıkar ki çalışmalarının sonucunu görsünler!

Kim bir zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa, onu görür.

Kim de bir zerre ağırlığınca bir şer yaparsa, onu görür.

(ZİLZAL/6-7-8)

Siyasetin sırrı budur… Siyaset bu sır ile yapılmazsa zaten boş laftan, ham hayalden, şan ve şöhrete tamahtan ibarettir.

Bu girizgâhtan sonra, şunu da itiraf etmeliyim ki, siyaseten eleştirdiklerimin şahsiyetiyle, insaniyetiyle, ameliyle hiçbir derdim tasam yoktur. Eleştirilerim tamamen siyasi meselelere bakış açılarıyla ilgilidir, fikirlerine yöneliktir.

Şimdi “B’ismi’Allah” diyerek bazı siyasi meseleler hakkındaki kişisel düşüncelerimizi başlıklar altında arzedelim.

Su Uyur Düşman Uyumaz:

Atalar ne güzel söylemiş… “Su uyur düşman uyumaz” diye…

Hele ki düşman, bin yıldan beri cihâna “Hak Nizâm” ayarı veren bir milletin düşmanı ise, gözlerini dahi kırpmaz.

Gecelerini gündüzlerine katarak “Bâtıl Nizâm”larının sıcak ve psikolojik harbinin her türünü denerler.

Meselâ…

Kukla Kürt Devleti İçin Referandum:

PKK’yı “tül perde” arkasından destekleyen ABD, İSRAİL, AB ve taşeronları FETÖ, büyük bir iştahla sınırımızda özgür(?) bir Kürt devleti kurmak istiyorlar.

Amaçları ileride bu özgür(?) Kürt devletini “PKK+FETÖ” yönetimine devretmektir. Böylece 17-25 ARALIK ve 15 TEMMUZ’un intikamını almayı, Türkiye’yi yüzyıllarca sürecek bir kaosa sokmayı planlamaktadırlar.

Bu plana Türkiye’nin direk müdahale edeceğini çok iyi bildikleri için de piyasaya şöyle bir tez sürüyorlar;

Siyonist Yüksek Meclis Türkiye eliyle küresel bir savaşın fitilini ateşlemek için Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nde bağımsızlık referandumu yaptırıyorlar, aman ha Türkiye olarak siz burnunuzu sokmayın, dünya savaşının başlatıcısı konumuna düşmeyin…

Efendim, küresel savaşı Türkiye aracılığıyla çıkarmak senaryosu planlanmış olabilir… ben de olabilir diye düşünüyorum fakat bu tür senaryolar nedeniyle paşa paşa yerimizde oturalım gibi tezlerle uğraşacak vaktimiz yoktur.

Küresel siyasette zamanın ruhunu yakalamış “MİLLÎ BİR İKTİDAR” var ve şu zamanlarda iktidarın IKBY’ne karşı yaptığı stratejik “TAARRUZ” tam yerinde bir hamledir. Gerekirse askeri müdahale de yapılmalıdır.  Çünkü…

Adem Nebî zamanından beri zulümle mücadelede: “Stratejik taarruzda veya askeri müdahalede zamanı iyi kullanamazsan taaruza mâruz kalırsın” kuralı geçerlidir.

Türkiye’nin Dili:

Türkiye Uluslar arası antlaşmalara dayanarak sınır güvenliğini korumak amacıyla yumuşak diplomatik dil yerine sert bir dil ile “Irak’ın bütünlüğünü bozacak IKBY referandumunu tanımıyoruz” açıklamasını yapıyor. Yani…

ABD ve AB’nin tül perde arkasından oynattıkları “Kukla Barzani”ye anladığı dil ile hitap ediyor. Fakat…

Kuklanın gözleri var ama görmez, kulakları var duymaz, kafası var basmaz… Öyle de oluyor. Barzani kemküm ederken kukla oynatıcıları Türkiye’nin bu sert diline alınıyorlar. Çünkü…

“Alışmış kudurmuştan beterdir” diye bir söz var. Kukla oynatıcıları, karşılarında el pençe divan tutup, her söylenilene “emredersiniz” diyen eski Türkiye’nin eski devlet adamlarına aşırı alışmışlar.

Haydi, kuklacılar neyse. Onlar alıştığını duymak ister.

 Ya bizim bazı aydınlarımıza ve siyasilerimize ne demeli?

Neymiş efendim…

Türkiye tüm dış olaylarda olduğu gibi, Kuzey Irak referandumunda da ani, fevrî, kırıcı ve itici bir dil kullanmış. Bu dil değişmeliymiş. Yani Türkiye eskiden olduğu gibi el pençe divan tutup “mıymıy” etmeliymiş…

Mıymıy etmek yerine bu sert dile devam edilirse Türkiye hem içeride hem dışarıda ne kaybedermiş ne kazanırmış iyi analiz edilmeliymiş…

Bir vatandaş olarak ben de hemen analizimi yaptım.

Türkiye Hakkın sadâsını gür çıkarmaya devam ettikçe hem içerideki mazlumların hem dışarıdaki dünyâ mazlumların gönüllerini fethedecektir. Böylece mazlumların âhı zâlimlerin morallerini ve tahtlarını yavaş yavaş sallamaya başlayacaktır.

Türkiye’nin bu özgüvenli siyasi dili ile tüm dünyada:

“Erleri mazlumlardan”,

“Generalleri ââhlardan”,

“silahları duâlardan”,

“karargâhları Anadolu’dan”,

“Başkomutanları Türkiye İnsanının Gönlünden” müteşekkil bir ordu kuruluyor.

Kuklacı zâlimlerin telâşları bundandır.

Müstemleke Valilerinin Dili:

Kimse kusura bakmasın… Türkiye’nin eskiden kullandığı MÜSTEMLEKE VALİLİĞİ DİLİ Özal, Erbakan ve Erdoğan iktidarları dönemlerinde… Başbuğ Türkeş, Şehit Muhsin Yazıcıoğlu ve Devlet Bahçeli siyasetinde son bulmuştur.

Tekrar “MÜSTEMLEKE VALİLİĞİ DİLİNE”, yani “mıymıy”a dönmek isteyenler Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tercihini ona göre yapar. Becerebilirlerse, milleti iknâ edebilirlerse, sandıkta AK PARTİ iktidarını değiştirirler. CHP ve terör uzantısı müttefiklerini ve yeni müttefikleri “SP”yi iktidara taşırlar.

Uzantılar ve yeni müttefikler Cumhurbaşkanı Yardımcısı falan olur ve ülkeyi CHP ile birlikte “MÜSTEMLEKE VALİLİĞİ” dönem diline döndürerek özledikleri mıymıya, (biraz daha kibarcasıyla) “soft siyasi dil”e irtidat ederler.

Milletimizin bu anlamda geriye dönüşe cevaz vereceğini hiç zannetmiyorum. Yeter ki mevcut iktidar ve her zaman “Millî Menfaatlerin” yanında olan MHP muhalefeti bu duruşlarını yitirmesinler.

(DEVAM EDECEK)

Son Düzenlenme Cumartesi, 14 Ekim 2017 14:45
Kemal Gökdoğan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...