Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Cuma, 06 Ekim 2017 09:51

Emekli Albayla Hasbihal

BİRİNCİ FASIL

“Abi, selamünaleyküm,

Öğrendim ki… Güveni geliştirmek yıllar alıyor, yıkmak bir dakika.

Öğrendim ki… İnsanların başına ne geldiği değil o durumda ne yaptıkları önemli…

Öğrendim ki… Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz bazıları hiç karşılık vermiyor.

Öğrendim ki… İki insan aynı şeye bakıp tamamen farklı şeyler görebilir…”

Kardeşim,

Yıllar var ne çok insanla yolumuz kesişti, kesişiyor…

Dergiler, kitabevleri, dernekler, vakıflar, eskinin çayevleri, şimdinin kitap kafeleri…

Yatılı okullarımız, iş ortamlarımız…

Hep bekleyen hep isteyen arkadaşlarımız : Bizimle ayrı başkalarıyla ayrı kapların şekillerini alan…

Makam, para v.s. paylaşımında inanılmaz tepkiler gösteren, hayatında başkasının yarasına merhem olmayan…

Vefayı hep başkasından bekleyen…

Gülümsemeyi bile, elde etmek istediklerine yardımcı olacak güç sahiplerine boca eden…

Ağzı dolusu Müslümanlık, entelektüellik lafları eden ama kulluğun kenarına uğramayan…

Yeri gelir inancından utanan, modern reflekslerle başka kimlikler üzerinden kendini sunan…

İman, amel, ahlâk, utanma, vefa, güven noktasında hep kayıp adamlar…

İzzeti başkalarının yanında arayıp, İslam’ı kirli bir ceket gibi taşıyanlar…

Meselenin can damarı sınanmamışlık değil mi?

İlişkilerimiz artıp sınandıkça birbirimizi henüz tanımadığımızı anlıyoruz. Geçen onlarca yıla rağmen…

İKİNCİ FASIL

Abiciğim,

Durumu şöyle özetliyor bugün emekli edilen bir general dostum: “Hulusi Paşa kendini desteklemeyenleri emekli etti. Reis seyretti. Kara Kuvvetlerini ulusalcılara teslim etti. Sonuçta hepimiz emekli olduk.”

Bir diğeri ise “Değerli kardeşim elbette ki hayırlısı olsun. Biz zaten Allah’tan ‘Allah’ım gönlümüze göre olanı ver demedik, Allah’ım hayırlı olanı ver’ dedik. Allah da o şekilde yaptı. Allah neylerse güzel eyler. Hakkımızda hayırlısı buymuş” diyor.

Artık bu Silahlı Kuvvetlerde tanıdığım kimse kalmadı…

Kardeşim,

Kalpler Allah’ın elinde. Görebildiklerimiz sınırlı. Her şey sonlu. Kim iyi kim kötü karışık…

Reis’den tut aşağı doğru hepimizin kör noktaları var.

Bizim mahallenin çocuklarından oy alanlar, onları önemsemezler ama onlar da partizanca yakınlıklar, görevler isterler. Emanet ve ehliyet, tozlanmış kitap raflarında unutulmuş yitiğimiz.

Dünya acaip, Türkiye daha bir acaip. Kara Kuvvetlerinin teslim edildiğini söylediğin Ulusalcılar ise ‘Bu ülkeyi biz kurduk, ganimet olarak bize ait’ derken bile, nefret ettikleri kutlu kitabımızdan ayetleri delil olarak sunarlar. Devleti çiftlikleri gibi idare etmeyi her daim isterler. Göreve gelenler kendilerinden olursa Reis’i destekliyormuş gibi yaparlar.

O ulusalcıların eşi benzeri görülmemiş bir zulümle, FETÖ’cülerin desteğiyle ordudan tasfiye ettikleri yerli, millî ve dindar subay astsubayların gasbedilmiş haklarına gelince herkes kör ve sağır…

Tuhaflık mı adalet mi?.. Ergenekon davasından içeri girip çıkanlar için milyonluk tazminata hükmeden yargı şöyle mi demek istiyor: ‘Ulusalcılar sekülerdir, laiktir, dünyayı isterler. Maddî tazminatı yüksek tutuyoruz. Hem ülkenin sahibi iken içeri girmek çok zordur onlar için. 28 Şubat mağduru subay astsubaylar ise dindardırlar, ahireti isterler. Verilenle yetinmelidirler.’ (?!)

Hayatı hikmetle, bilgelikle nasıl tanımlamalıyız?

Kim haklı kim haksız. Kim neyi ister, kime ne verilir. Yola çıkılanlar, yolda bulunanlar; ayrılıklar, yeni ittifaklar… Ülkeyi nereye götürür.

Ülkenin bütün renklerini bir arada tutmak hayati önem arz ediyor ama yerlilik ortak paydasında buluşmak şartıyla… Ülkemizin yönetiminde görev alacakların ‘yasal olanın yanında helâl olana’ aşina olmaları kaydıyla.   Hüzünlü ülkemizin ‘kısık seslerini’ bastıran eski güç merkezlerinin adaleti, merhameti, hiç tanımadığını bir kez daha not edelim.

Temenni edelim; Orduyu, Emniyeti emanet ettiklerimiz ülkemizin, halkımızın, değerlerimizin, Yeni Türkiye’nin cellâdı olmasın…

İÇ MONOLOG  

 Yalnızlıkla örülü değil midir insanın yolculuğu?

Hayatımız, misyonumuz, değerlerimiz, mücadelemiz soylu bir çizgiye oturmalı.

Herkes bizde hayat bulmalı. İnsanlığın vicdanı olabilmek için temizlenmeliyiz.

Önce inanan insanlar olarak biz ‘Sahici İnsan’ olmalıyız. Tarih, zaman, mekân dışına itilmeyi, kör bir tevekkülü de asla kabul etmeden…

Kalbimizi rahatlatacak olan, kimseden bir şey ummadan her insandan her şeyi beklemek üzere kurulu bir hayatı yaşamak olmalı…

Umuşu Allah’a dönük olanlara selâm olsun

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...