Çarşamba, 13 Eylül 2017 15:20

PSİKOSOSYAL TRAVMA OLARAK GÖÇLER

Giriş

Travmatik yaşantılar incelendiğinde iki potansiyel taşır,yıkıcı veya geliştirici olanlar. Hangisinin yıkıcı veya geliştirici olacağına tarafların travmayı ele alış biçimi belirler. Çözülmemiş travmayı çözülmüş travma haline getirmek ana hedeftır.

Göç olaylarını incelediğimizde travmatik etkisi belirgin olarak anlaşılmaktadır. Göç genel olarak “ İnsanların yaşam alanlarını coğrafi olarak değiştirdikleri psikososyal değişim süreci” olarak bilinir.Burada üç türlü değişim vardır, fiziki ortamın, sosyal ilişkilerin  ve psikolojik iyilik halinin değişmesi söz konusudur. Üçünün birden değişmesi aynı anda değişmesi travmatik veya şok deneyim olması beklenen bir durumdur.

Bireylerin davranış kalıpları yığınlar tarafından kabul görür ve yaşanırsa kitle psikolojisi haline dönüşür. Göç olayları aynı biçimde travmanın kitleselleşmesinden başka bir şey değildir. Kitleler üç değişimi birden yaşadığında sosyal değişim kaçınılmazdır. Ancak sosyolojik süreçler farklı olaral nesilden nesile aktarılır ve bireyler kültür taşıyıcı olurlar. Sosyolojik süreçlerin 30-60-90 yıllık gibi fazlar taşıması sonuçları zaman içinde anlaşılcağı anlamını da doğurduğunu bilmek gerekir.

Göç’e yüklenen anlamlar

Bizim kültürümüzde göç ‘hicret’ kavramı içinde önemli anlam yükleri taşır.

Birincisi Orta Asya kültürleri özellikle Türk ırkının hiperaktif özellikleri nedeniyle stabilitesi sevmemesi anlamlıdır. Altaylar, Almatı,Taşkent, Buhara, Duşanbe, Bişkek, Aşgabat’tan Viyana’ya kadar gitmeyi sadece cihangirlik duygusu veya İlayı Kelimetullah gibi kavramlarla açıklayamayız herhalde hiperaktivite genleri de yaygın. Bir anlam bu olmalı.

Diğer anlam, somut kültür olan toprağa ve yapılara değil, soyut kültür olan inançlar ve değerleri daha önde tutma duygusu ile yakın tehlike durumunda ortamı değiştirme esnekliği olmalıdır.

Üçüncü anlam olarak İslam takviminin 622 hicret yılında başlaması ve Hicretin ne kadar Asr-ı Saadet olarak bildiğimiz dönemin insanlarında derin ve kalıcı etki bıraktığı ve büyük sosyal dönüşüme başlangıç tarihi olduğu anlamlıdır. Bir göç ancak bu kadar anlamlılandırılabilirdi.

Tarihte iz bırakan örnekler

Bugüne geldiğimizde Dünya Göç Örgütü (IOM) rakamlarına göre göçmen sayısı oranı dünyada yüzde 3-5 arasında değişiyor. Bu demektir ki, aktif göçmen sayısı dünyada 200-400 milyon arasında değişiyor.

Göçmenler veya mülteciler yahut sığınmacılar hangi terimi kullanırsak kullanalım içerisinde kültürel değişim ve uyum süreci eşlik eder.

Tarihi bazı örneklere baktığımızda Orta Asya kabilelerininin Çin topraklarına saldırması Çin’de göçe değil Çin seddini yapmaya neden olmuş.

Musa peygamberin Mısır’da zulüm altında ezilen Yahudi milletini korumak için Kızıldenizi  bir Mucize ile yararak gerçekleştirdiği göç harekatı ve sonrası yıllarda Hz.Davut ve Süleyman dönemlerinin ortaya çıkması bir göle ilişkilidir.

Emevi saltanatının Ehl-i Beyt’i göçe zorlaması Orta Asya ve Uzak Doğu’da din ve kültür değişimine sebep olmuş. Hatta rivayetler doğru ise Endonezya örneği ilginçtir. Endonezya şu anda 250 milyon nüfuslu büyük bir devlet. Müslüman olmasında gelip yerleşen bir müslüman tüccarın bir gün dükkanını Endonezyalı çıraka bırakıyor. Çırak da malı pahalı bir fiyata satıyor. Tüccar dükkana döndüğünde bunu öğreniyor ve gidip alışveriş yapılan kişiyi bulup parayı iade ediyor. Krala kadar konu gidiyor. Bunu neden yaptığı sorulduğunda dininde kul hakkının çok önemli olduğunu anlatıyor. Bu olay İslam dinini araştırmayı tetiklediği ve Uzakdoğu  kültürün dini yapısının böylece değiştiği biliniyor.

Diğer tarihi göç örneği de Cengiz ve torunlarının muzaffer olarak ve Abbasi saltanatına yıkarak gelip yerleştikleri coğrafyada şaman kültürünü terk ederek İslam kültürünü benimsemeleri oluştur.

Osmanlı devletinin doğuşundan önceki yüzyıl incelendiğinde fetret devri olduğu görülür. Tapınak şövalyeleri, Moğollar, otorite boşluğu, haçlı seferlerinin izleri yakını kaçırılmamaıi aile yok gibi tarvmati bir dönem. Bu dönemde Mevlana, Yunus, Edebali gibi bilgeler çıkıyor bizans sınırlarına kadar göç etmiş Osmanoğullarına ilham vererek Devlet-ı Aliye’nin kurulması sonucunu görüyoruz.

Travma değişim demektir

Maymun örneği

Öğrenilmiş çaresizlik öğretilmiş maymunlara muz ve elekrik şok aynı anda verildiğinde kesinlikle muzu almazlar. Bir maymunların bulunduğu laboratuvarı su basıyor, büyük panic yaşanıyor, bir kaç gün sonra herşey normale geldiğinde ilginç bir değişim gözlmeleniyor. Öğrenilmiş çaresizlik nedeni ile muza el uzatmayan maymunlar muzu yemeye başlıyorlar. Yani şok yaşantı ve travma etkisi öğrenilmiş çaresizliği düzeltiyor.

Balık örneği

Balıklar ağlarla avladıktan sonra gece yığınlarla tanklara doldurulu sabak balıkçılar baktığında balıkların %90 ölmüş olur. Bir balıkçı deney yapmak istiyor balık tankına akşam birkaç aynı boyda  balık yiyen balık koyuyor. Sabah baktığında balıkların %90’ ı canlı. Canavar balıkların saldırısı diğerlerinde yaşam kalım duygusunu güçlendirmiş ve daha uzun yaşamalarını sağlamıştı.

Her travmanın yıkıcı veya yapıcı olacağını söylemiştik. Değişimin olumluya veya olumsuza doğru olması tutumlara göre değişir.

Değişimin sağlık olması için kriz yönetimi kuralları işlemelidir

1-Krizin doğru tanımına yapmak

2-Risk analizi yaparak önceden hazır olabilmek

3-Krizi önem ve önceliklere göre yönetmek (Tarhan 2010)

Krizin yönetilmesinde göç edilen bölgede sosyal kabul anlam taşır. Eğer ‘Ensar’ kavramına uygun bir sosyal kabul varsa travma daha kolay aşılır.

Dünya örneklerine baktığımızda İngiltere’de yaşayan Somalili mülteciler ile yapılan niteliksel bir çalışma sonucunda bireylerde travma sonrası stres bozukluğu, bağlanma ve uyum sorunları, anksiyete, duygu durum bozukluğu ve madde kullanımı gibi sorunların sıkça görüldüğü bildirilmiştir.(Warfa 2005) Göç olgusu bireyler açısından stresi arttıran bir olgu olmakla birlikte göçe maruz kalan her birey aynı aşamaları deneyimlemeyebilir. Bu durumda göç eden bireylerin stresle baş etme durumlarının değerlendirilmesi ve etkili baş etme yöntemlerinin geliştirilmesi gerekmektedir.(Bhugra 2004)

Tuzcu ve arkadaşlarına göre faktörlerden en önemlisi göç eden bireyin yaşamını sürdürmeye başladığı yeni toplumun kültürü ve bu kültüre uyum sürecidir. Farklı kültürlerden gelen insanların bir arada yaşamaları, farklılıklarla baş etmeleri ve karşılaştıkları güçlükleri aşmaları gerekmektedir. Yeni yaşam biçimine uyum süreci bireyin yalnızlık, sosyal izolasyon, yabancılık, pişmanlık ve kendini değersiz görme gibi duyguların yaşanmasına ve bunun sonucunda stresin daha yoğun yaşanmasına neden olabilmektedir. Yaşanılan stres ile etkili baş edememe bireylerde anksiyete ve depresyon gibi sağlık sorunları yönünden risk oluşturmaktadır. Göç eden bireylerin ruh sağlığının korunması ve geliştirilmesi için yaşam şekilleri, karşılaştıkları

zorluklar ve baş etme düzeylerinin sağlık profesyonelleri tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. (Tuzcu 2014) 2011 Suriye mültecileri için de AB destekli Üsküdar Üniversitesi HEGEV vakfının yaptığı bir çalışmada göçmen çocuklarının sosyal dahil olma yolu ile uyum çalışmasında başarılı bir örnek sunulmuştu ( Süleymanov 2016)

Sonuç olarak göç travma değeri yüksek ancak içinde tehlikelerle birlikte fırsatlarında olduğu bir sosyopsikolojik travmadır. Kriz iyi yönetilirse tarihteki örneklerde gördüğümüz gibi olumluya doğru bir gidişe ve değişime sebep olabilir. Ancak krizi yaşayanların ve sosyal kabul gösterenlerin hepsinin tarihi insanlık sınavından geçtiklerini bilmeleri gerekir.

Kaynaklar

Bhugra D. (2004) Migration and mental health. Acta Psychiatr Scand; 109:243-258.

Süleymanov A. (2016) Sultanbeyli Halkının Suriyeli Sığınmacılara Bakışı, Suriyeli Mülteci Çocuklarla El Ele Projesi Sonuç Raporu, İstanbul 2016, 47 s.

 

Tarhan, N. (2010) Toplum Psikolojisi. İstanbul

Tuzcu,A., Bademli,K.: Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, Göçün Psikososyal boyutu. Current Approaches in Psychiatry 2014; 6(1):56-66.

Warfa N, Bhui T, Craig T, Curtis S, Mohamud S, Stansfeld S et al. (2005) Post-migration geographical mobility, mental health and health service utilisation among Somali refugees in the UK: a qualitative study. Health Place; 12:503-515.

NOT: Bu makale aynı zamanda Türk Yurdu Derğisinde yayınlanmıştır.

Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...