Salı, 12 Eylül 2017 11:28

Esad’ı komşu olarak kabul ederim ama ABD ve Siyonistleri asla

Orta Doğu’daki tehlikeli hamleyi okuyabiliyor muyuz? Suriye savaşını ilk başta sıradan bir savaş olarak algılamamızın nedeni klasik bir döngüde baskıcı bir rejim sonucu diktatörlüğe karşı ayaklanmada bulunan milletler (Kürtler ve Araplar) arasında çıkmış olmasıydı. İşin özüne bakacak olursak 1923 yılında derin uykuya alınmış korkunç planlar bugün Suriye üzerinden tekrar gün yüzüne çıkıyor. 

Esad’ın bölge üzerindeki planlamalarını ciddi bir şekilde revize ederek, nerdeyse galibiyetini ilan edecek kadar güçlü ve iradeli görünmeye başladığını ifade edebiliriz. Fransa ve bazı batılı ülkelerin Esad’ın kalıcılığını sağlamak adına başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere Araplarla önemli görüşmeler yaptığını görüyoruz.

Orta Asya’da savaş çıktı çıkacak derken burnumuzun dibinde Suriye tam da Esad’ın istediği gibi kısmen üçe bölündü. Batıda seküler Arap dünyasının temsilciliği noktasında batıya hizmete hazırım demesi veya kendini teminat altında tutması gelecek hamlelerini çözümlemek adına altı çizilmesi gereken yerlerdir. 

Orta Doğu’da yeni haritalar çiziliyor ve kanlı bir coğrafya devreye alındı. Ancak bu oyunların arkasındaki oyun kurucuyu sorgulayan yok. “Bu oyunu kuran İngiltere 1923 yılında yarım kalmış oyununu uzaktan maşa sistemi ile mi sürdürüyor?” sorgulayanı görmedim.

Obama ve Trump’ın her defasında Türkiye’yi olası büyük bir felaketin içine sürüklemek ve sıkboğaz etmek adına müttefiklik ilişkilerin üzerinde durduğunu söyleyebiliriz. Obama ve Trump orkestrasının Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ağır bir fatura ödettiğini unutmayalım.

Son zamanlarda Kuzey Irak hükümetinin agresif tutumu ve mesajları kendi başına bağımsız oldukları gerçeğini kanıtlamıyor. Uzun yıllardır devam eden sükûnet ve Türkiye çizgisi ne oldu da bir anda değişti? Burada İngilizlerin, Barzani’nin ağzına bal çaldıklarını söylemek yerinde bir tespit olur. Bu arada; ABD’nin Obama politikalarını devam ettiren Trump’ın derin İngiliz siyaseti işi olduğunu da unutmayalım.

Birkaç yıl içerisinde İslam coğrafyasının hızlı bir şekilde değiştiğini görmekteyiz. Irak, Suriye, Libya, Yemen fiilen bölündü ve uluslararası hukuk nerdeyse işlevsiz kalmış durumda. 25 Eylül’de yapılacak referandum ile fiilen Irak Anayasası’nı da tükenmiş olacak bu nedenle küresel haçlının her türlü desteği sunacağı kanısındayım. Bölge hızla ateş çemberinin içine giriyor.

ABD’nin DAEŞ, PKK ve YPG gibi birçok terör örgütlerini bölgede silahlandırması kendi amaçlarına hizmet edecek alan ve ortamı yaratmak için bütün argümanları devreye alacağının habercisidir. Bölgedeki asıl güç İngiltere’nin perde arkasında ABD’yi bir kobay olarak kullandığını ve cüretkârlığını sakın küçümsemeyin.

2008 yılında CIA ve özel kuvvetlerin Arap ve batılı kamplarda uygulamaya koydukları planlamalarını, IŞİD ile ilgili gizli plan hazırlıklarını görmekteyiz ancak ne yazık ki zaman zaman Türk istihbaratını da kullandıkları söylenmekte. Hatta muhalifleri eğit-donat kısmında Katar, Suudi Arabistan, Türkiye, Ürdün gibi ülkeleri kullandıklarını söyleyebiliriz.

DAEŞ’i kuran devletin ABD olduğu herkes tarafından biliniyor fakat nedense ne ana muhalefet ne de HDP tarafından hiç dile getirilmiyor. Hatta CHP’nin bazı vekillerinin haddini aşarak DAEŞ’i Sayın Erdoğan kurmuştur demesi manidardır. Selahattin Demirtaş’ın ABD ziyareti sonrası Türkiye’yi direkt suçlaması unutulmadı. Avrupa Parlamentosuna Sayın Cumhurbaşkanını şikâyet etmesi ve BM’ye Türkiye’ye müdahale çağrısı yapması da affedilir değildir. Nedense bunları çok çabuk unuttuk.

2003 yılında ABD temsilciler meclisinin aldığı bir kararla Türkiye dâhil olmak üzere Orta Doğu’nun yeniden şekillenmesi gerektiğini ve büyük Ermenistan projesini fiilen başlatmak istediklerini senatoda açık bir şekilde ifade etmişlerdir. Bu durum son zamanlarda sık sık dile getirilmeye başlandı ancak burada üzerinde durmamız gereken batı yanlısı ve aşığı seküler laik Kürtlerdir. Unutmayalım ki; Avrupa’da son zamanlarda Kürtler üzerinde ciddi propagandalar yapılmaktadır.

İngiltere ve ABD’nin yeni terör ve Kürt koridor planı üzerinde çalıştığını ve de Ermenistan’ın Akdeniz’e inmesi için Kürtleri kullandığını söyleyebiliriz. İran-Türkiye üzerinde yeni iç savaş senaryosunun devreye alınması birçok analizci tarafından dile getirilmeye başlandı. Yani bizler Suriye’nin, Irak’ın kuzeyine takılmış gidiyoruz. Müttefik dediğimiz, dost dediğimiz kan emiciler bizleri akıllarında çoktan parçalamışlar. Bizlerin de onların yaptığı bütün hesap ve kitaplarını başlarına örmemiz gerekmez mi? Batının Esad’ı taraf olarak çekmesi, kullanması, Türkiye’nin kapısındaki köpeği bile sorgulaması gerektiği gerçeğini bizlere gösteriyor.

Ülkemin aziz milletine selam olsun, dua ile kalın.

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...