Pazartesi, 14 Ağustos 2017 11:39

Tarikat, Cemaat ve Ticaret

Son yıllarda “ANTİKAPİTALİST MÜSLÜMAN”, “İSLAMCI SOSYALİST”, “İSLÂMCI DEVRİMCİ” ve benzeri kavramlar ile sık sık karşılaşır olduk.

Bu kavramları gündeme sokan bir zâtı muhteremin ana fikrini kısaca şöyle izah edebilirim;

Rasulullah’ın vefatından sonra... Büyük Sahabe Ebû Zer r.a. misali bir lokma, bir hırka ve bir kulübe ile ömür sürmek. Ve yine Ebû Zer r.a. misali arada sırada “Medine”ye yâni şehire inerek “Müslümanları israfa dalmaktan dolayı fırçalamaktır.”

Tabii ki gurup kurucusu o muhterem ve gönüldaşlarının hiç birisi Ebû Zer r.a. gibi mağarada yaşamıyorlar, tek hırkayla yetinmiyorlar, günlerinin çoğunu oruç ve açlık ile geçirmiyorlar. Yâni “Halka veriyorlar talkını, kendileri yutuyorlar salkımı” garabetindeler.

Nereden baksan her birisinin, “benim gibi” bir gardırop gözü kılığı kıyafeti; yazlığıyla, kışlığıyla, sporuyla tam tekmildir. Üç dört kişilik çekirdek aile sahibi zevâtların mutfaklarından, her hafta, “benim gibi” bir manga (10 kişilik) askere yetecek kadar yiyecek içecek gelip geçmektedir... Neyse daha fazla uzatmayayım, bu kadar misalle neyi anlatmak istediğimiz anlaşılmıştır.

Ebû Zer r.a.’ı kendilerine önder ve örnek seçen bu fikir akımı kendilerini nasıl ifade ediyorlar kısaca onu da anlatalım... anlatırken içine düştükleri çelişkiyi de belirtelim.

Kendileri “sermaye” düşmanıdırlar... yani, güyâ... yaşayacak kadar yemek, vücudu basitçe örtecek kadar giyinmek ve soğuktan korunacak kadar barınmak dışında bin bir türlü tüketim maddesi üretmeye, satmaya ve kitleleri tüketime zorlamaya karşıdırlar. Ancak kendileri;

Ülkemizin kur ve fâiz dengelerini oynatarak sermayelerini ikiye katlamak için tertiplenen “GEZİ TERÖRÜ”nde “PARA DİNOZORLARI”nın yanında yer alarak “yerel ve küresel vahşi kapitalizm”in kirli oyuna âlet olmayı fark edemeyecek kadar “basîret sermâyesi”nden mahrûmdurlar.

Bahsettiğimiz “Antikapitalist Müslüman” tipi belli ki gelip geçici bir ideoloji peşinde koşan bir kaç maceraperesttir fakat bunları gaza getiren “yerel ve küresel vahşi kapitalizm”:

“KALKANCI”yı sözde bir “TARİKAT”,

“DAEŞ”i sözde bir SÜNNÎ MEZHEP (Hanefî) ve 

FETÖ’yü de sözde bir CEMAAT olarak besleyip büyüterek, zamanı gelince her birine ayrı ayrı “SALDIR Coo” emrini vererek bunlar üzerinden bazı samimi Müslümanların kafasına bazı kılçıkları sokma projelerini gerçekleştirmişlerdir.

“Yerel ve küresel vahşi kapitalizm” Coo’ları üzerinden neremize saldırmıştır, kafamıza nasıl kılçık sokmuştur izah edelim.

“Yerel ve küresel vahşi kapitalizm”; “Kalkancı Tarikatı” ile Türk-İslâm medeniyetinin bin yıllık “DEVLET VE TASAVVUF” geleneğine saldırmıştır. Amaçları bu yolla Ahmed Yesevîleri, Mevlânaları, Bahauddin Nakşibendileri, Geylânîleri, Ahi Evranları, Yunus Emreleri ve daha nice Anadolu’yu harman yeri eyleyen milyonlarca sûfîyi itibarsızlaştırmaktır. Bu projede kısmen başarılı olmuşlardır. Kendilerini “Kur’ancı Müslüman” olarak lanse eden bazı yazarçizer takımı bu projenin amacına malzeme olduklarını hiç farketmeden; “Peygamber zamanında tarikat mı vardı?” tadındaki Masonik yemi ağızlarında döndüre döndüre çiğneyerek “tarikatlar devlete sızıyor” nakaratıyla güyâ devlet ricâlini uyarmaktadırlar.

“Yerel ve küresel vahşi kapitalizm”; Haçlı düzmecesi sözde “SÜNNÎ DAEŞ” ile Türk-İslâm medeniyetinin bin yıllık “DEVLET VE EHL-İ SÜNNET” geleneğine saldırmıştır. Amaçları her türlü inanç ve kültürü bin yıl boyunca özgürce ve kardeşçe bir arada yaşatan Ehl-i Sünnet’i itibarsızlaştırmaktır. Bu projede de kısmen başarılı olmuşlardır. Kendilerini “Kur’ancı Müslüman” olarak lanse eden bazı yazarçizer takımı bu projenin amacına malzeme olduklarını hiç farketmeden “Peygamber zamanında MEZHEP mi vardı?” tadındaki Masonik sakızı ağızlarında döndüre döndüre çiğneyip, “mezhepçiler birbirinin camisinde namaz kılmıyorlar” türünden nakaratlarıyla güyâ devlet ricâlini uyarmaktadırlar.

Yerel ve küresel vahşi kapitalizm”; Haçlı ve Derin Devlet projesi olan sözde “HİZMET CEMAATİ” (FETÖ MANKURTLARI) ile Türk-İslâm medeniyetinin bin yıllık “DEVLET VE CEMAAT” geleneğine saldırmıştır. En başarılı saldırıları da bu olmuştur. Önce bunların dinini, imanını, ilahını “PARA”ya çevirmişler, sonra da paraya tapınan bu FETÖ mankurtlarına “devletinizi ve milletinizi kendi menfaatleriniz için satın”  talimatı vermişlerdir.

Ve 15 TEMMUZ 2016 ihanet emrini icra eyledikleri gündür.

Kendilerini “Kur’ancı Müslüman” olarak lanse eden bazı yazarçizer takımı da bu projenin amacına malzeme olduklarını hiç farketmeden; “Peygamber zamanında CEMAAT mi vardı?” tadındaki Masonik sakızı ağızlarında döndüre döndüre çiğneyip, “CEMAATLER İHALE PEŞİNDE KOŞMAKTADIRLAR, HOLDİNGLEŞMEKTEDİRLER, YARIN FETÖLEŞECEKLERDİR” türünden cahilane nakaratlarıyla güyâ devlet ricâlini uyarmaktadırlar. Hâlbuki...

Bizler “TÜCCAR BİR NEBΔnin ümmetiyiz. Bizlerin ziraat ve hayvancılıkta pîrleri “MEDÎNE ENSÂR CEMAATİ”dir. Ticarette pîrlerimiz “MEKKE MUHÂCİRÎN CEMAATİ”dir.

Gerçi bu yaygınlaşma, “15 TEMMUZ 2016”dan sonra keşke olmaktan çıkmış, “YERLİ VE MİLLΔ bir projeye dönüşmüştür.

Ticaret ve üretimde cemaatlerin ve tarikatların da önünün açılmasından dolayı sürekli cemaatlere ve tarikatlara taarruz eden bazı Müslüman dostlarımızın “yerel ve küresel kirli kapitalistler” ile birlikte karın ağrısı çekmesi, devletimizin doğru yolda olduğunun kanıtıdır.

İnşallah Türk İslâm davasınında Allah için yapılan ticaret ve üretim faaliyeti yeniden yedi iklim dört bucakta sesini duyuracaktır.

Kemal Gökdoğan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...