Pazartesi, 31 Temmuz 2017 17:06

Fetö Manipülasyonu

"Üslûb-u Beyan, Ayniyle İnsan!"

Yani;

Ağızdan çıkan sözler ve ifade tarzı insanın ta kendisidir

Üslûb-u Beyan; bir kişinin kendisini başkasına tanıtımıdır. 

Kişinin beyanı (sözleri) ve üslûbu (konuşma tarzı) kendisinin anlatmadığı ve gizlediği yönlerini de hiç farkında olmadan başkasına tanıtır.

Dinleme konusunda tecrübeli olanlar, beyan konusunda tecrübesiz olup da kendisini çok mâhir zannedenlerin gizlediği fikirlerini ve manipülasyonlarını (hîleli yönlendirme) rahatlıkla yakalar.

Peki, “manipülasyon” kavramı nedir? Kısaca anlatalım.

Birisi bu kavramı;

Manipülasyon en kısa haliyle duygularınızı, zaaflarınızı ve inandığınız değerleri hedef alarak bakış açınızı değiştirmeye ve gerçeği şekillendirmeye yönelik sergilenen eylemlerin genel adıdır. 

Karşındakine istediğini yaptırabilme sanatıdır.

İkna, hile, yalan, göz boyama, hedef şaşırtma, yüceltme, çamur atma, duygu sömürüsü, inandırma, kamuoyu oluşturma, kendi haline bırakma gibi de teknikleri vardır.

Fakat işin içine bir de psikolojik teknikler girer ki, iyisi fark ettirmez bile...” diyerek tarif etmiş ve burada bırakmış.

Tarifnameyi biraz da biz, FETÖ İHANET PROJELERİ kapsamında örnekleyerek devam edelim.

Siyasi konularda FETÖ’den manipülasyon vazifesi alanlar evvelâ takiyye metoduyla hedef kitleye “SIZINTI” yaparlar. İçlerindeki gizli görevin tazyikiyle kısa zamanda, yuvalandıkları yerde etkin rolleri kaparlar.

Meseleyi biraz daha somutlaştırarak açayım.

Diyelim ki… Sızacak kişi FETÖ ihanet şebekesinin elemanı olsun.

Amaç da 15 TEMMUZ’dan sonra asker ve polis okullarına öğrenci seçiminde ve diğer devlet kurumlarına personel alımında torpil döndüğü hususunda halkı manipüle etmek olsun.

Bu bağlamda, manipülatör kendisine emredilen tekniği yavaş yavaş uygulamaya başlar. Bu işi de… İlk insandan kıyamete dek sürecek olan beşeriyet fıtratındaki kötü zaafları çok iyi kullanarak gerçekleştirir. Bunu nasıl kullanır izah edelim.

Beşeriyetin fıtratında, daha doğrusu, “İslâm’a tam anlamda teslim olamamış” kitlelerin ortak bilinç altında, bir işini gördürmek için “ARACI-TORPİLCİ-REFERANS” aramak hastalığı vardır. Örneğin… bir memlekette kraliyete soytarı seçimi yapılacak olsa, soytarılığa aday olanların “yakîîînleri” hemen saray eşrafından birilerine ulaşmaya çalışır. Kimisi zurnacıbaşıya kimisi kurnacıbaşıya giderek, “Benim çocuk soytarılığın en âlâsını yapar, ne olur onu alın” der. 

Manipilatör bu toplumsal yanlışı bildiği için AKP’nin de aynı geleneği sürdürdüğünü kanıtsız genel lâflarla "İDDİA EDEREK" yazılarında ve beyanlarında çaktırmadan ince ince işler. 

Halbuki, hakikatte, krallıklar çağında bile aracı gibi görünenler soytarı seçiminde torpile asla cesaret edemezlerdi. Çünkü araya girdiği soytarı ileride kaliteli soytarılık yapamazsa, krala kelleyi kaptırma riskleri vardı.

On soytarının kraliyet hizmetine seçiminde dahi araya kimse girmek istemezken, modern çağın modern bir devletinde ve de özellikle 15 TEMMUZ’dan sonra FETÖ TORPİLCİLİK ve HIRSIZLIK sisteminin çöktüğü bir zamanda öğrenci ve personel alım sisteminde buna kim cesaret edebilir?

Her an hesap sorması kaçınılmaz olan bir hukuk devletinde, hangi siyaset soytarısı, sadece kendi grubunun kendi partisinin adamlarını, sadece kendi cemaatinin mensuplarını içeri doldurma cesaretine soyunur?

Ayrıca, askeri öğrenci, polis öğrenci, hâkim, savcı, öğretmen, mühendis ve benzeri elemanların alımı için kurulan komisyonlar tek bir üyeden de oluşmaz. Eğer burası bugünkü Türkiye değil de Dingo’nun Ahırı olsaydı, ahıra temizlikçiler alınacak olsaydı, o zaman mülakat komisyonu tek kişiden oluşurdu, o tek üye de kendi adamlarını alabilirdi.

Gerçi, İttihat Terakki’den beri vatanımızı Dingonun Ahırı zanneden HAÇLI-MASON-SİYON emrinde bir derin devlet çetesi ve derin devletin emrinde 1960’lardan itibaren bir FETÖ ihanet çetesi var idi. Bunların düzeninde sınavlar, komisyonlar, sorular, cevaplar tamamen kendi adamlarını almak adaletsizliği üzerine kurulmuştu.

Bunların düzeninde liyâkatın ölçüsü de; lâik veya dinsiz görünmek, yakaya Atatürk rozeti takmak, kargadan başka kuş Türk’ten başka ırk tanımamak, koltuk altında mâlum “boyalı gazete”yi taşımak, mayo ve bikiniyle denize girmek, kapının önüne üç beş içki şişesi atmak gibi çağdaşlık(?)lar idi. Bu düzenin kurallarıyla çok güzel boyanan FETÖ kriptoları bunların arasına böylece bol miktarda sızdı.

Bu derin yapıların düzenleri AKP iktidarının 2010’dan sonra “MUKTEDİR” olmaya başlamasıyla büyük bir sarsıntıya girdi. Özellikle 15 TEMMUZ sonrasının Türkiye’sinde Asker ve Polis okullarının tümden dezenfekte edilip yeniden kurulması, torpilin sökmeyeceği, FETÖ’cülerin sızamayacağı hale getirilmesi, sadece hakedenlere ve liyakatlilere geçit verilmesi onları çılgına çevirdi. Karın ağrılarının asıl nedeni de bu gerçektir.

Bir yandan 15 TEMMUZ sonrasının Türkiye’sinde hâlâ benim saf ve temiz vatandaşlarım eski kötü alışkanlıkları gereği, hâlâ AKP ve çevresinde torpilci aracı aramaya devam ediyor. O kapı bu kapı dolaşıyor. Vatandaşı kırmak istemeyen siyasilerden “hallederiz” gibi yuvarlak sözler alıyorlar. Ancak…

Kimse kimsenin kalbini yarıp da FETÖCÜ olup olmadığına bakamaz. Eğer araya girdiği adayın istihbarat ve güvenlik soruşturmasında BYLOCK ve diğer FETÖ irtibatları çıkarsa aracı kendi itibarının da sıfırlanacağını ve siyasi hayatının biteceğini elbette bilir.  “Hallederiz” şeklinde verilip de uygulaması imkânsız olan bir kaç torpil sözünü FETÖ’nün siyasi kripto manipülatörleri sanki torpil yapılıyormuş gibi halk arasında ağızdan ağıza yayıyorlar. Ve özellikle sosyal medyada çok abartılı şekilde işlemiyorlar ki hükümetten bu yönde bir açıklama gelmesin de halk torpil var zannetmeye devam etsin istiyorlar…

Neticede adaylar bileğinin hakkıyla ve liyakat esasıyla bir yere yerleşiyor fakat bunu “hallederiz” diyen AKP’lilerin veya yakınlarının torpiline bağlama cahilliği gösterenler, ben şuna buna söyledim de girdim diye saftirikçe orada burada konuşabiliyorlar. Bunları da manipülatörler fırsat bu fırsat diyerek gerçekmiş gibi kullanıyorlar ve Sn. Cumhurbaşkanı’nı ve AKP’nin kuruluş ilkelerini savunuyormuş ayaklarına yatarak Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN’ı ve AKP’yi tabandan tavana kadar yıpratma fırsatına çeviriyorlar.

Alımlar ve komisyonlar hakkında ezbere şeyler yazmamak için ilgili kanunları ve yönetmelikleri “gov.tr” adreslerinden inceledim ve komisyonların “TEK KİŞİ”den oluşmadığını gördüm. Bu nedenle, üye sayısı yirmilere kadar ulaşan komisyonlardaki bir üye “kendi adamlarını” doldurma imkânından ilânihâye mahrumdur. Çünkü komisyonun diğer görüşlerdeki üyeleri risk altına girmeyi göze alamazlar. Alınan karardan komisyonun hepsi mes’uldür. Hele ki FETÖ militanlarını komisyon üçkâğıdıyla devlete sızdırmanın cezası beş on seneden başladığı şu dönemlerde hiç kimsenin buna cesaret etmesi mümkün değildir. 

Anti parantez şu hususu da belirteyim ki bu ülkede yaşayan, bu ülkeye vergi veren ve bu ülkenin kanunlarına uyan her vatandaşın devlet hizmetine girme hakkı vardır. 

Gerçek Atatürkçü de, gerçek sosyalist de, gerçek ateist de, gerçek dindar da, gerçek lâik de, Sünnî de, Şii de, Alevî de, Ermeni de, Rum da, Mevlevî de, Nakşibendî de, Süleymancı da, Risale Okuru da, taraflısı da, tarafsızı da, ÇYDD üyesi de, Kanarya Sevenler Derneği üyesi de... istisnâsız her vatandaş, Türkiye Cumhuriyeti’nde yasalarla belirlenmiş olan görevlere, şartları uyduğu takdirde talip olma ve girme hakkına sahiptir. Ve... sınavlar, fiziki testler, mülakatlar açık ve şeffaf bir sistemle işlemektedir, her vatandaşa AKP’ye yakınlığına göre değil, yasaya göre eşit muamele yapılmaktadır.

Fakat, manipülatörler bu gerçeğe rağmen her üslûb-u beyanlarında, komisyonların ve diğer devlete giriş mekanizmalarının Menzil, İskenderpaşa, İsmailağa vb. STK’lara teslim edildiği algısını bıkmadan usanmadan tekrar ediyorlar. Bu tekrarlarını da sızdıkları AKP, MHP ve CHP çevrelerinde deşifre olmaktan çekindikleri için açıkça söylemiyorlar, AKP'yi desteklermiş gibi bir üslûba sararak piyasaya sürüyorlar. Şöyle...

Manipülatörler manipülasyon operasyonlarına önce Sn. Cumhurbaşkanına methiyeler düzerek başlıyorlar… "Sn Cumhurbaşkanı bunlarla tek başına mücadele ediyor, partisinde kimse bunu ciddiye almıyor, tabi ki AKP'de iyi insanlar da var hepsi böyle değil" falan filan dedikten sonra methiyelerin arasına; Cumhurbaşkanı’nı partisine hâkim olamayan, teşkilatından kopuk gibi gösterme algısını sıkıştırıp halka yutturmaya çalışıyorlar. Güyâ böylece torpilci komisyonu veya bir torpilci üyeyi Sn. Cumhurbaşkanına şikâyet etmiş ve halkı da aydınlatmış gibi görünerek gizli misyonlarına hizmet etmiş oluyorlar ve karşılığında da Pensilvanya’dan gıcır bir “One Dolar” ve hainin donundan bir parça ile ödüllendiriliyorlar.

Şimdi de KRİPTO FETÖCÜ OLMAYAN eleştirmenlere bir kaç kelâm edelim...

Eğer bir komisyonda kendi adamlarını topille devlete dolduran bir üye var ise… o üye ister kripto FETÖ’cü olsun, ister AKP’li olsun, ister siyasi bir soytarı olsun ve siz de iddia ettiğiniz gibi vatansever iseniz, bu millete bir iyilik yapmak istiyorsanız o üyenin adını ve kaç kişi aldığını adlarıyla birlikte önce basında açıklarsınız (ki olay ört bas edilmesin)… ve sonra da savcılığa suç duyurusunda bulunursunuz (ki hesap sorulsun). 

Eğer biliyor da "İHBAR ETMİYORSANIZ" bu millete en büyük kötülüğü yapıyorsunuz ve suçu gizleme suçunu işliyorsunuz. Ki bu eylem "5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu MADDE 283" e göre "suçluyu kayırma" kapsamına girer ve cezası da "6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası"dır.  

Elinizde somut kanıt yok ise, bu durumda o zaman, bilmeyerek de olsa, bir partiye ve bir sisteme İFTİRA atarak hem dinen günah hem kanunen yasak olan bir eylem içindesiniz.

Üç beş siyasi soytarının, her partide, her dernekte, her medyada, her cemaatte, her grupta her zaman ve her dönemde bulunması kaçınılmaz olduğu gibi en sert tedbirlere rağmen AKP’de de üç beş soytarı ve çıkarcının bulunması kaçınılmaz olacaktır. Fakat bu sosyolojik gerçek AKP’nin kuruluş ilkelerinden koptuğunu, FETÖ’nün siyasi ayağının gizli koruyucusu haline geldiğini göstermez. Göstermez ama AKP ve çevresinde yuvalanmış FETÖ manipülatörleri sanki bu gerçekmiş gibi yaygara koparmaya devam ediyorlar.

Ben, AKP’ye sızmış kripto FETÖCÜ yoktur, hain yoktur, soytarı yoktur, her AK Partili yüzde yüz mükemmeldir demiyorum. Tam aksine her yerde olduğu gibi AKP’de de üç beş çürük yumurta takdir-i ilâhî sırrınca ve imtihan-ı dünyeviyye gereğince olacaktır diyorum. Çünkü Allah’tan kimin sâdık kimin münafık olduğunun vahyini alan Muhammed Mustafa a.s.’ın dahi yüz bin sahabesi arasına sızmış üç beş hain, üç beş münafık, üç beş fitneci (toplam on kadar) var idi ama bu üç beşler nedeniyle, hiçbir zaman Rasulullah’ı ve tebliğ ettiği sistemi ve yüz bin sahabenin tamamını çamurlama manipülasyonuna bu millet, bu devlet ve ehl-i sünnet câmiâsı izin vermedi, vermeyecek de.

İzin verilmeme kuralı her daim işlediğine göre… 

Ben de…

Başbuğ Türkeş, Şehit Başkan YAZICIOĞLU ve Sn. BAHÇELİ’nin siyasetine destek veren... "7 YAŞINDAN BERİ  ÜLKÜCÜ" birisi olarak. 

Ülkemin selâmetini AKP’nin “YERLİ VE MİLLÎ SİYASET”i ile, gerçek “TÜRK-İSLÂM ÜLKÜCÜLERİ”nin dayanışmasında gören birisi olarak. 

FETÖ ÜSLUBU ile AKP’yi ve MHP’yi çamurlama işlemine bilerek veya “BİLMEYEREK ÂLET EDEVAT OLANLAR”ın üslûb-u beyanlarına kendi üslûbumca reddiye yazmaya devam edeceğim. 

Kemal Gökdoğan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...