“Darbeler Tarihi” diye bir tarihimiz varsa, bunun en güçlü nedeni; darbeci üreten, darbelere zemin hazırlayan müesses nizamdır.
Yani SİSTEM…
Diğer bir ifadeyle STATÜKO…
Kurulduğu günden bu güne, darbe darbe, kriz kriz inşa edilen, halkın iradesine karşı korunma odaklı, son derece kırılgan ve alabildiğine hantal bir yapı ile kuşatılmış durumdayız.
Bu öyle bir yapı ki, hükümet olursunuz ama iktidar olamazsınız…
Ve öyle bir yapı ki, halkın iradesine karşı “kaçak akım sigortası” gibi çalışan mekanizmalarla donatılmıştır. Sistemin ruhuna aykırı hareket edecek olursanız, sigortalar atar ve kriz odakları harekete geçer.
Bu bazen bir hükümet krizi olur, bazen bir ekonomik kriz…
Krizlerle yola gelinmezse, darbeci unsurlar harekete geçirilir sistemi “koruma ve kollama” görevi ile… Ya el koyar sisteme ya da “balans ayarı” yapar…
Bu sistemin adı; kuvvetler ayrılığı (!) ilkesine dayalı parlamenter(!) sistemdir. Ama otel lobilerinde parlamenter pazarlıkları yapılır. Halkın iradesiyle meclise giren parlamenterler; demokrasi dışı unsurlarla tehdit edilir, hatta öldürülür…
Her ne kadar ilkede kuvvetler ayrılığı varsa da, asıl olan kuvvetler çatışmasıdır. Kuvvetler çatışır, kuvvetler çatıştırılır, “Ali yazar, Veli bozar “ misali bir sistemdir bu…
Bu sistemi değiştirmek kefen giymeyi göze almayı gerektirir. Yani o kadar zordur.
Türkiye’ de son 15 yılda yapılanlar, işte bu sisteme rağmen kefen giymeyi göze alan yiğitlerin dik duruşuyla gerçekleşebildi.
Ama yol bitti…
Bu sistemle buraya kadar…
Türkiye’nin 2023 ve 2071 vizyonlarına bu sistemle ve bu sistemin ürettiği oligarşik yapılarla erişmesi mümkün görünmemekte…
Bundan sonrası Üstad’ın ifadesiyle ; “ DURUN KALABALIKLAR! BU CADDE ÇIKMAZ SOKAK!