Salı, 14 Şubat 2017 09:33

Erdoğan’ın imzasıyla yürümek onurun kurtuluşudur

Yılmaz Özdil yine sevimli bazı cuntacılarla vitrin süsleme işine girmiş. Vay be Yılmaz Özdil! Sen ve senin zihniyetindekilerin sonunun gelmeyeceğini biliyoruz. Bak Sn. Özdil, bizler de tarafız senin gibi. Ancak senin savunduğun değerlerle bizim savunduğumuz değerler arasında keskin bir fark vardır. Gerçi buna ne diyebiliriz ki? Herkesin ahlakı cibilliyeti kadardır. Biz de biliyoruz ki “katranı kaynatsan olmuyor şeker!...”

Gelelim asıl konumuza. FETÖ denilen terör oluşumu gün geçtikçe herkes tarafından daha iyi biliniyor. Ancak bu örgütün yeni keşiflerle veya yeni dogmatik sebeplerle ortaya çıktığı kocaman bir yalan! Sn. Özdil, Kemalist yapının baskıyla “Kemalist kılıf” adı altında bu milletin milli değerlerine savaş açtığını unutmayalım. Daha da acısı Kemalist yapı FETÖ’yü büyütüp başımıza bela etti desek yeridir. Bunu da şu gerekçelerle ifade edebiliriz; Laik devlet felsefesi altında ateist bir millet yaratmaya çalışan marjinal Kemalist düşünce, ülkenin bazı kurumlarını zihniyet gaspı çerçevesinde esir alıp fikir enjektesi yapmaya çalışmıştır. Kendisi gibi düşünmeyen tüm unsurları fişleyip ötekileştirmiştir.

Batının uşağı olmuş ve onlar tarafından satın alınmış bu gibi satılık aydın, Kemalist düşünür ve yazarlar iyi bilmelidir ki; uyruklarında T.C yazılmış diye samimi vatan evladı oldukları anlamına gelmez. FETÖ denilen yapı kim ve/veya kimler tarafından kurulmuş herkes tarafından çok iyi bilinmektedir. Kim/Kimler tarafından faaliyete geçirilmişse, Atatürkçü veya Kemalistleri de aynı tezgâha oturtamazlar mı? Kısacası Kemalist denilen yapının kendi başına bağımsız bir proje olduğuna inanmak saflık olacaktır Sn. Özdil.

FETÖ’nün namussuz savcı ve hâkimlerinin birçok insanın canını yaktığını biliyoruz ancak keşke bizlerin askeri, polisi bu milletin değerlerini korusaydı. Keşke din ve vicdan hürriyeti baskı altında tutulmasaydı, keşke insanları coplamasalardı. Keşke binlerce masumu memuriyetten atmasalardı, keşke benim askerim peygamber ocağını baş üstünde tutsaydı. Keşke muhtıra “sözde değil özde Atatürkçülük” demeseydi. Keşke gizli darbe planları peşinde koşmasalardı Sn. Özdil.

Bizde “peygamber ocağı” denilen kutsal yer, 28 şubatta ferman yazmaktan fırsat bulamayan ve hatta bin yılların geleceğini dizayn eden densizlere emanet edilmişti. Ne çabuk unuttunuz il ve ilçe protokollerini terk eden subay ve generalleri… Ne çabuk unutunuz da birer süslü melek haline getirdiniz Sn. Özdil. 

28 Şubat zihniyeti, işkencesiyle Çin’i bile aratmadı. Bu millet her şeyi iyi biliyor. Düne kadar bu ülkede başımıza ne geldiyse Kemalist ulusalcıların yüzünden geldi. Ulusalcı kanatın baskılarının ve zulmünün FETÖ’cü yapıyı doğurduğunu da unutamayız. Başkanlık referandumuna karşı çıkanların şer odaklarıyla gizli, müttefik ilişkileri olduğunu bizler de biliyoruz. Bunları unutmayacağız.

Bu millet atasını ve peygamberini 15 Temmuz’da herkese gösterdi. Bakalım bazılarının atası ne kadar soylu onu da göreceğiz. Bunca acı ve ölüm bizleri yıldırmadığı gibi bundan sonra da Allah’ın izniyle yıldıramayacak. Köklü gelenek, iman, azim bu milletin temelinde var olandır. Olmayanlara da Allah nasip ederse insanlığa ve soysuzları da hidayete erdirmek için çabalayacağız. Herkese imanı, azmi anlatacağız. Sn. Özdil belki birgün sizi de gerçek başkanlık sisteminde göreceğiz. Onun için bunca acının altında, acımasız hak, hukuk bilmezlerin hakkı için “başkanlık” diyoruz. Kirli düşüncelerin sonu için başkanlık diyoruz.

Bizde bazı medya maymunları, şaşalı apolet manyaklarına yağdanlık peşinde olmasaydı sanırım benim de askerim kendinin kim olduğunu iyi kavrayabilirdi. İşte Kemalist hayaller bu toplumu değerlerinden uzaklaştırdı, bu duruma düşürdü Sn. Özdil. Bugünün yeniden dirilme günü olduğunu unutmayalım. Tarih tekerrür ediyor. Bazı sünepe takımlar hâlâ tutturmuş “diktatör Erdoğan”. Peki, sormazlar mı adama; Erdoğan babalarınızın kellesini mi almış? Yoksa ağa babalarınızın talimatlarını mı dinlememiş? Yoksa tasmalı hayvanların önünü mü açmamış… Bugün diktatörlüğü kendi lügatine göre yorumlayan Kemalistlerin geçmişlerini sorgulamalarını dikkatinize sunarım. Ve ekliyorum; kanaatimce FETÖ denilen terör örgütü sizleri hâlâ altyapıda kullanmaya devam etmekte.

Son günlerde gündeme oturmuş önemli bir konuya da değinerek yazımı sonlandırmak istiyorum. Yılmaz Özdil ve Müjdat Gezen’in Halk TV’de bel altı ifadelerle kendilerince komik buldukları bir diyaloğa girerek 2. Abdülhamit’in torunu Nilhan Osmanoğlu’na yaptıkları edepsizliği kınıyorum. Bu aşağılık, okumuş cahillerin bu zamana kadar yaptıkları kadın hakları savunuculuğunun birer yalandan ibaret olduğu da, her kim olursa olsun bir kadına davranmamaları gerektiği gibi davranmaları nedeniyle ortaya çıkmıştır. Kim bilir belki de patavatsızlıkları sayesinde insanlara gerçek yüzlerini de ispatlamış bulundular. Böylece eskilerin deyimiyle; “Şeytan kırk yılda bir doğru söylermiş…” sözünü bir kez daha ispatlamış oldular. 

Soruyorum size sayın okuyucu: Bu ahlaksızlar mı dönemin aydın gazetecileri ve sanatçılarıdır?

Ülkemin aziz milletine selam olsun. Dua ile kalın. 

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...