Cuma, 23 Ağustos 2013 12:24

DÜNYA SAVAŞI BAŞLADI HABERİNİZ OLSUN

15 Şubat 2013’te “Değişen düzenler ve küresel savaş ihtimali,” 6 Haziran 2013’te ise “Büyük Savaş’ın küçük provaları” başlıklı analizlerde dünyanın büyük bir savaşa doğru gittiğini açık açık anlatmıştık. Bu yazıları, o günlerde bazıları mesnetsiz ve hayali görmüş olabilirler. Kim nasıl görürse görsün. Kim ne söylerse söylesin. Gerçekleri haykırmaya son nefesimize kadar devam edeceğiz.
Şimdi bir kere daha söylüyoruz. Suriye’de Baas diktatörünün halk tarafından devrilme süreci, gayrimüslüm koalisyona İran’ın da destek olması ile sözünü ettiğimiz küresel savaşın ilk cephesine dönüştürülmüştü. Mısır’da Hüsnü Mübarek diktatörünün indirildiği 25 Ocak devrimine yapılan 3 Ocak 2013 darbesi ile bu küresel savaşın ikinci cephesi de açıldı. Aslında Mısır’dan önce en büyük ve en önemli cephe Gezi olayları ile Türkiye’de açılmak istenmişti. Ancak buna hazırlıklı olan Türkiye planlanan oyunu bozdu. Karşı taraf hem başarısız hem de deşifre oldu.
Türkiye cephesini tekrar açmayacaklarını zannetmeyelim. Yeni bir hazırlıkla farklı yöntemler ve bahanelerle, yeni ittifaklarla tekrar gelmeyi deneyeceklerdir. Üzerinde çalışacakları en kritik konulardan biri de cumhurbaşkanı ile hükümetin arasını açma gayretleri ile Ak Parti’yi içeriden çatlatma yönünde faaliyetler olabilir. Bu konularda pek başarılı olacaklarını, daha doğrusu muhatapların böyle bir senaryoya alet olacaklarını sanmıyoruz.
Daha önceleri de defalarca anlattığımız gibi Batı’nın 20. yüzyılın başında Ortadoğu ve İslam coğrafyasında kurduğu güdümlü statükolar hızla değişiyor. Halklar sömürü düzenlerini yıkarak kendi yönetimlerini kuruyorlar. Yani bağımsızlaşıyorlar. Bu gelişmeler bu hızla yayılırken mevcut kurulu düzenlerin esas patronları olan Batı ülkelerinin buna seyirci kalmalarını beklememek gerekir. Onlar mevcut düzeni korumak en azından yıkılışını geciktirmek için ellerinden ne geliyorsa yapacaklardır. Bu zaten, İslam ülkelerindeki değişimleri planlayanlar açısından öngörülebilen tahmin edilen bir şeydi. Sözünü ettiğimiz olumsuz gelişmelere karşı belli düzeyde hazırlıkların yapıldığı da anlaşılıyor.
Açık açık ifade edelim. Rehavetten acilen uyanalım. Bölgede ve dünyada yaşananlar adı konulmamış, ilan edilmemiş yeni bir dünya savaşıdır. Bu savaşın şu andaki sıcak cepheleri Suriye ve Mısır’dır. Bu savaşın bir tarafında İslam ülkeleri, Müslüman topluluklar var. Diğer tarafında ise Hıristiyanlar ve Yahudiler başta olmak üzere gayrimüslim bir koalisyon var. Ne yazık ki komşumuz Müslüman İran da belli bir süredir, siyasi tercihini İslami kimliğinin önüne koyarak, Müslümanlara karşı kurulmuş koalisyonla birlikte pozisyon almış durumda. Suriye ve Mısır’a ilaveten Afganistan, Irak, Sudan, Doğu Türkistan, Arakan, Mali, Somali’de olanları bu büyük savaşın benzer yansımaları olarak görmek gerekir. Eğer bunları birbirinden bağımsız, birbirinden alakasız gelişmeler olarak görürsek büyük oyunun büyük resmini anlayamayız.
Bu yaşananlar açık bir din savaşıdır. Yüzyıllardır var olan Haçlı seferlerinin, ittifakını genişleterek yeniden başlatılmasıdır. Müslümanlara karşı kurulan bu koalisyonun içinde Komünist Çin ve Yahudi İsrail de var, Müslüman İran da.. Nasıl ki bir asır önce Haçlı Koalisyonu, Osmanlı devletine karşı Doğu Cephesi, Batı Cephesi, Kafkas Cephesi, Yemen Cephesi, Galiçya Cephesi gibi aynı anda çok sayıda cepheden saldırıldı ise şimdi de benzer bir durum var. Aynı anda çok sayıda cephe açılıyor. Sadece savaşın adı konulmadı ve bu savaş açıkça ilan edilmedi. Çünkü bugünkü savaş bazı yönleriyle farklı ve şimdilik postmodern bir savaş. Çünkü koalisyona mensup ülkeler şimdilik cephede resmi ordularını savaştırmıyorlar.
İlgili ülkelerde yaklaşık bir asırdır onlarla iş birliği yapan devlet içi unsurları ve o ülkedeki müttefik veya gayrimemnun toplumsal grupları kullanıyorlar. Gezi olayları da böyle bir şeydi. Mısır’da ve Suriye’de olanlar da böyle..
Bu koalisyona karşı Müslüman ülkelerin tek tek direnmeleri kolay değil. Müslümanların topyekun dayanışma içine girmeleri gerekiyor. Müslümanların kendi yönetimlerini İslami bir dayanışmaya zorlamaları gerekiyor. Birçok İslam ülkesindeki mevcut yönetimlerle bu ittifakın kurulması kolay değil. İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı), Arap Birliği gibi İslam ülkelerinin mevcut çatı örgütlerinin mevcut yapıları ile bu ittifakın sağlanması zor görünüyor. Bu örgütlerin acilen yeniden yapılandırılmaları ve operasyonel hale getirilmeleri gerekiyor. Türkiye’nin ve diğer İslam ülkelerinin BM’den, AB’den NATO’dan, Dünya Bankası’ndan, İMF’den medet umarak beklemeleri beyhude bir bekleyiş ve zaman kaybıdır. Kendimizi aldatmadır. Saydığımız bu kuruluşlar, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının galiplerinin, dünyadaki hegemonyalarını dengelemek ve devam ettirmek için ihya edilmiş kurumlardır. Şu an bizim savaşımız ise o savaşların galiplerine karşı bir savaştır. Bunu unutmayalım.
Mısır’daki darbecilerin cezalandırılması işini de on binlerce Müslüman'ı katleden, en son icraatında ise kullandığı sarin gazı ile çoluk çocuk demeden binlerce sivili imha eden katil Beşşar Esad’ı cezalandırma işini de Müslümanlar kendileri yapabilmelidir. Şuurlu bir Müslüman ve vicdan sahibi bir insan olmadan bu savaşın üstesinden gelemeyiz. Hiç kimse “lay lay lom” yaparak bu savaşta seyirci kalabileceğini, tarafsız olabileceğini zannetmesin. Öyle bir savaşın içindeyiz ki bu savaşta tarafsız kalmak mümkün değildir. Bu savaş önümüzdeki dönemde zaman zaman gevşese bile soğumayacak aksine daha da kızışacaktır. Bütün reel göstergeler buna işaret etmektedir.
İç meseleleri veya siyasi tercihleri kastetmiyoruz. Ülkemizde ve bölgemizde yaşananlara baktığımızda şimdi herkesin pozisyon alma zamanı.. Kimin nerede, nasıl pozisyon alacağı, kazanma ve kaybetme çizgisinde nerede olacağını da belirleyecek.
Bütün bunları, savaş çığırtkanlığı yapmak için yazmıyoruz. İnsanları savaş korkusuna sevk etmek veya ürkütmek için yazmıyoruz. Bu savaşı Müslüman karşıtı koalisyonun kazanma şansı yok. Neden böyle bir şanslarının olmadığını sonraki analizlerde ele alacağız.
Bütün bunlara hazırlıklı olma anlamında yazıyoruz. Savaş başlamıştır. Haberiniz olsun.

Alper Tan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.
Bu kategoriden diğerleri: « Masumiyet, en büyük zafer Kritik hafta »

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...